Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '20

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Düğün'de neler oldu böyle?

Niye Böyle…? II
 
Düğün'de neler oldu böyle?
 
Şöyle bi bakalım ; kayın..’ların kendi eş dost akraba içinde   yaptığı şikayet /eleştiri dolu konuşmalar ki , dinleyenler için çocuklarını çok sevip sahiplenen ebeveyn olmalarından ötürüdür. Fakat daha aşağıya inerseniz bu konuşmaların özünde bekledikleri yeni kimlikleri için; onay , takdir ve   üstünlük arayışıdır. Bu sebepten ikincil yakınlarına (kayınço, yenge, enişte vb.) duygusal manipülasyonla devriye görevi yüklenir ki, düğünde sınırlar çizilsin ve herkes yeni oluşumda (kurulan yeni ailede ) gücünü göstersin, hadler belirlensin. Niye ikincil akrabalar kullanılır? Çünkü onlar ailenin edebini yansıtmazlar, kendi tanımları sebebiyle özür taşırlar ki ortalık dağıldığında suç onlara yüklensin ve ara yol kolayca bulunabilsin.
 
Şimdi görebiliyor musun, oynanan egosal oyunları? Sen daha doğmadın…
 
Bu klasik düğün karmaşasında genellikle para meselesi ya da borçlar veya takılanlar, altta yarattıkları kaygı ile,  kutlama ortamına mutlaka gölge düşürürler. Peki bu kaygıyı yaratacak kadar harcama niye yapılır? Borç yükü niye yeni kurulan aileye taşıtılır? Bu kadar borç, aslında kimin hayali için harcanmaktadır. ELALEM diye adı konan otorite ,  ki aslında annelerin eksik kalmış hayallerini ve aile içinde bulamadıkları değeri tamamlama ihtiyacı için doğmuş; yaptırım gücünü , rezil olma korkusundan alan hayali bir güruhtur. Şimdi fark et ki, mutluluğunu suistimal eden bu duruma bağışıklık geliştirmiş ol.
 
İlginç olan; kendi kayın… kişisine benzememek için (ki hep bu konudan yakınmıştır) onun zıttında davranarak sevilmek ve sayılmak ister. Kimin rolünü çalarsak, bu zıttına gitmekle de olsa böyledir, sonunda bu oyun uzun süre devam etmez. Bizler beklentilerimizi belirlerken, kendimizi kabul edemediğimizi görmekten kaçtığımız için, sonuçta hep hayal kırıklığı yaşıyoruz. Beklenti; adı üstünde güçsüzlüğümüzü iyileştirmek için  oyalandığımız kayıp süreçlerin adıdır.
 
Kendimizi;  kendimiz gibi olursak YANLIŞ olacağımız konusunda ısrarlı bir eğitime tabi tutuyoruz ve bunu da hayatımızın tüm süreçlerinde yargılardan kaçınırken öğreniyoruz.   
 
Henüz doğmadın ama görüyorsun ki; kendimiz olmaya 50li yaşlara gelmiş olsak da yaşamaya izinli değiliz. Yargılardan eğitilip, yargılardan yontulup öz varlığımızn güzelliğine giderek uzaklaşıyor, merkezimizi kaybediyoruz. İşte bu kayıplıktan bizi kurtaracak bir şeyleri bekliyoruz. Bu kurtarıcıların adı ;  bazen yeni doğan bebek, bazen damat veya gelin…
 
FARK ETMEK ŞİFAnın kendisidir.
 
Henüz doğmamış olanın hayata uyanışına dek yolculuğumuz devam edecek …
 
Toplam blog
: 5
: 258
Kayıt tarihi
: 01.02.20
 
 

Kendin olmayı, kendini bilmeyi, kendini yaşamayı ve kendi potansiyellerini keşfetmeyi seçmiş olan..