Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

05 Mart '10

 
Kategori
Güncel
 

Dün akşam hepimiz daha bir insandık!!! (Kürt-Türk değil!)

Dün akşam hepimiz daha bir insandık!!! (Kürt-Türk değil!)
 

Dün akşam kına gecesindeydim, bir yavrumuzun asker yemeği ve kına gecesinde. Böyle görkemli, böyle coşkulu, böylesine pek çok düğünü gölgede bırakacak bir gece ve uğurlanış görmedim, ne yalan söyleyeyim. Gece boyunca da ağlayıp durdum, aşırı duygusal ve sulu gözlülüğümden de olsa gerek, bilmeyenler annesi sanmıştır beni sanırım, çünkü annesi bile ben gibi hıçkırarak ağlamadı gece boyu, belki evladına moral olsun, ağladığını görmesin diye içine akıttı gözyaşını, yoksa ağlamaz mı ana yüreği?!

Ağabeyi davet etti yemeğe, “Bekliyoruz hocam, onur duyarız varlığınızdan, baş tacımızsınız.” dedi, duygulandım. “Gelmez miyim?” dedim. Ama uyarma gereği de duydum, “Bilirsiniz bizim insanımızı anlamak zor, cinsler vardır, gerekli izinleri aldınız mı, en duygusal olduğunuz böyle bir gecede tatsızlık çıkmasın” dedim. Sitenin Havuz başında verilecekti yemek çünkü. “ Gerekli izinleri aldım hocam. Bu en mutlu günümde, kardeşimin bu onurunu yaşadığım gecede, dilerim kimse bir laf etmez. Çok duygu doluyum, onur doluyum, şeref yüklüyüm, belki dönemeyecek, belki düğün dernek kurup mürüvvetini göremeyeceğiz, belki bu son mürüvveti olacak gördüğümüz, ellerine kına yakmak kısmet olmayacak bir daha, bunu bana zehrederlerse, bilmem ki nasıl hoş karşılarım.”diye yanıtladı. “Siz tedbirinizi almışsınız, dilerim çıkmaz bir sorun, olursa da yanınızdayım” dedim. Yönetimdeyim de çünkü.

Ah keşke kaydedebilseydim o coşkuyu da, sizlerle paylaşabilseydim, öncelikle de, meclistekilere gönderebilseydim baştakinden en sondakine dek ve de görselerdi açılımı gerektirir bir sorun var mıydı, açılım kime ve neyeydi anlayabilseydi herkes dün gece orada olup da.

Askere yolcu ettiğimiz doğulu bir Kürt yavrumuz. Daha sabahtan her yeri bayraklarla donattılar. Coşkularına katılım için, ben de yavrum saydığım için, en büyük bayrağımı astım balkonuma, teşekkür etti, “Hocam bu mutluluğumu paylaştığınız için teşekkür ederim, bir tek siz bayrak astınız” dedi. “Her askere giden benim de evladım, hepiniz evlatlarımızsınız, üstelik sen o bayrak için gidiyorsun, tabii ki asacağım” dedim. Kürt yanı sıra, Türk gençler de vardı gecede, arkadaşları, hepsi kol kola, sarmaş dolaştılar, el ele halay çektiler, horon teptiler, zeybek, kolbastı oynadılar, ellerinde Türk bayrakları. Türkçeydi şarkılar, Anadolu’nun bağrından kopmuştu türküler…

Komşularımız da oradaydılar. Ankaralı, İzmirli, Yozgat, Çorum, Siirt, Adıyaman, Van, Samsun, Artvin, Burdur, Isparta, Denizli, Antalyalı, İzmitli, Sakaryalı, İstanbullu…

Başka ülkelerden de vardı, Rus, Alman, İtalyan, İngiliz, Afrika kökenli Amerikalı Zenci, Arap kökenli Türk. Balkan ülkeleri göçmenleri, Lazlar, Gürcüler, Azeriler, Tatarlar…

Başka dinlerden de vardı; Hıristiyan, Musevi…

Defalarca çalan onuncu yıl marşını herkes aynı coşkuyla, hele de (Türküz, Cumhuriyetin, göğsümüz tunç siperi) diye avazlanırken, hepsinin boyun damarları patlayacak gibiydi.

Annesi kına yakarken yavrusunun ellerine, “En büyük asker bizim asker, asker gidecek, geri dönecek, ya Allah bismillah, Allahu ekber” sesleri yine hep bir ağızdan avazlanıyordu. Moral vermek içindi, arzulanılan dönmesiydi, lakin eminim herkesin zihninde acaba sorusu vardı, geri dönecek derken.

Hem ağladım, hem söylendim tüm gece, ah, ah yazık ettiniz bu gençlere, bu millete yazık ettiniz, yok yere düşmanlıklar türettiniz, kırdırdınız her bir dönemde başka isimler, başka ülkülerle… Canlar yaktınız… Nasıl bu kadar vicdansız olabildiniz, nasıl bu denli duyarsız alınan canlara?!

Küfrü de bedduayı da sevmem de, etmem de, ama içimden, etmedik küfür, söylenmedik beddua bırakmadım. Yansın sizin de yüreğiniz tez zamanda, yansın da anlayın o anacıkları, yansın da anlayın o babaları, evladını ellerinle kara toprağa vermek, üzerine kürek kürek toprak atmak nasıl yakar yüreği, nasır, acıtır, kanatır, anlayın, siz de verin evlatlarınızı da dedim. Defalarca, binlerce Allah belanızı versin ülkeyi ve insanları ne hale getirdiniz her dönemde başka bir şekilde, başka isimler adı altında dedim…

Epeyce de rüzgârlıydı hava, o koca koca bayrakların salınışı bir binadan bir binaya sıralı, nasıl da haz veriyordu yüreklere.

Kimsenin ne hangi ırktan, ne hangi dinden, ne de siyasi partiden olduğu gelmiyordu akla, giden herkesin askeriydi, herkesin olan vatanı korumaya gidiyordu, Allah esirgesin, dönemezse hepsi aynı ağlayıp üzülecekti.

Üstelik bu durum, bu güne dek de böyleydi, herkes herkesi kardeş biliyordu, nerden esti, neye gerekti de açıp saçmaya kalktılar milleti de düşmanlık tohumları ekmeye başladılar sinsi sinsi?!

Ama amaç Kürtleri kardeş kabul etmek değil, çünkü onlar zaten kardeşti. Amaç teröristini affetmekti, kucak açmaktı, onca şehit yavrumuzu çiğneyerek!Terörü, teröristi ise zaten hiçbir aklı başında, vicdan sahibi kişi tasvip etmediği gibi affetmiyordu da, hangi ırktan, hangi dinden, hangi siyasi görüşten olursa olsun.

Affetmeyecek de…

Affederseniz sizi de…

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..