Dün gece barda...

Uzun boylu adamlarla kısa boylu kadınlar, dans ettiği zaman!

Adam sürekli aşağıya eğilmek durumunda kaldığı için boynu tutuluyor. Kadın askıda havlu gibi duruyor...

Bir barda üçüncü sınıf hatır hatır bir peçetenin üzerine yazıyorum notları... Garson başımda dikilip şarkı isteyeceğimi sanıyor, aklınca beni yontacak!

“ Şarkı markı isteyip kimseyi havaya sokmam” diyorum gönderiyorum...

Zaten canlı müzik yapan arkadaşları da beğenmedim...

Şimdi her şeyin dijitali, elektroniği çıktı ya!

Baterist, set üstü ocağa benzeyen bir alete bagetlerle vuruyor... Zımbırtıdan beş parçalı davul ve üç parçalı sil sesi çıkıyor...

Bizim masamız nedense diğer masalardan daha yüksek (abazan tepe) ...

Kendimi takıldığım gruptan ayrı tuttuğumu söylemem gerek yok herhalde...

Yan masada dört kız bir erkek oturuyor...

Hesabı adam ödeyecek belli!

Muhtemelen kızlardan bir tanesi sevgilisidir... Erkek arkadaşı onu bara çağırmıştır, kız; “akşamları dışarı çıkamıyorum” demiştir arkasından “arkadaşlarım da gelirse” olabilir diye eklemiştir...

İşte bütün kabile burada...

Çocuk, sevgilisiyle buluşmadan önce muhtemelen kredi kartı limitini kontrol etmiştir...

Kendi payına çok içmeme, hesabı kabartmama kararı almıştır...

Aynı anda dört kızı karşısında görünce çökme noktasına gelmiştir ama ne yapsın?

Kızlardan en beyaz yüzlü olanı nazlı...

Dertli de...

Birasından iki yudum alıyor, çalan ilk romantik şarkıda ağlamaya başlıyor... Benim not defteri muamelesi yaptığım zımparamsı peçetelere gözyaşları silmeler, sümkürmeler...

Kız yakın geçmişte ne yaşadıysa artık?

Arkadaşları teselli ediyor, teselli bulan kız ortam da müsaitken hıçkırmaya başlıyor... Bir ilgi bir alaka...

Canlı müzik yapan grubun solistinden durum kaçmıyor tabii...

Bir el hareketi ile enstrümanları durduruyor...

Ağlamanın katılma noktasındaki kızcağıza bir istek şarkısı olup olmadığını soruyor...

Burnunu çeken kız mırıldanıyor;

“ Issız adam”

“Ulan başka şarkı istese adımı değiştirirdim” diye yazıyorum peçeteye...

O esnada bir kova gülle yaşlı çiçekçi giriyor içeriye...

Sigara dumanı gözlerini yakıyor...

Sis lambalarını yakıp sazan arayışına başlıyor...

Bütün kuşları öptü leylek niyetine o kadar insan varken yanıma geliyor adam...

“ Gül ister misin?”

“ Kime vereceğim gülü?”

Adam masadaki arkadaşlara şöyle bir bakıyor... Yüzünü ekşitip hiç cevap vermeden gidiyor...

Bazı kadınların barlara gelen çiçekçilerle ortak çalıştığı iddiasındayım...

Zengin görünüşlü, beyaz gömlekli, Mehmet Ali Erbil gözlüklü gencin yanındaki sarışın tırtıl, elini kaldırıp çiçekçiye sesleniyor...

“ Bakar mısınız?”

Çiçekçinin işi o zaten, bakmak!

Çocuk yedi tane gül alıyor, tam parasını vermek üzereyken kız müdahale ediyor...

“ Hepsini istiyorum Tayfun!!!”

Kızcağız bu cümleyi değişik ortamlarda fazla kuruyor olmalı ki! Tayfun itiraz etmiyor, kısa bir pazarlıktan sonra kovadaki güllerin hepsini alıyor... 300 TL veriyor...

Bence o kız daha sonra çiçekçiden paranın yarısını hanut olarak almıştır...

Bu tarz yerlerde eğer bira içiliyorsa, müşterinin gazlanmamak adına çetele tutmasında yarar var...

Üç içiyorsun beş hesap gelince ne yapacaksın?

İtiraz edeceksin...

Belgen yoksa nasıl kanıtlayacaksın?

Örnek: 20: 47 Ahmet’e bir Arjantin...

21.55 Birol 50 Cl

22: 40 Birol 33 Cl

22: 50 Ahmet Arjantin.

Dört kızla bara gelen çocuğun durumu sakat...

Kızları sıra ile dansa kaldırmaya başladı şimdi de...

Bu dünyanın adaleti yok he!

Yanımda üç tane yaşını başını almış tecrübeli bekâr arkadaş, melül melül kızlara bakıyor...

Adamın biri dört kızla zincirleme reaksiyona girmiş dans ediyor...

Duruma uygun atasözünü peçeteye ben yazmayayım da kimler yazsın?

“ Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.”

Gecenin ilerleyen saatlerinde ağlayan beyaz yüzlü kız tek başına ortaya çıkıp dans etmeye başlamasın mı?

Gel de kadınları anla şimdi...

Nerde üç saat önce hıçkırıklarla ağlayan kız?

Nerde bu Demi Moore?