Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '08

 
Kategori
Deneme
 

Dün gece Kale'den baktım sana ey Boyabat

Dün gece Kale'den baktım sana ey Boyabat
 

Boyabat ve Kalesi


Dün gece rüyamda Boyabat’ı gördüm. Her yer zifiri karanlık olmasına rağmen Boyabat ışıl ışıldı. Şehrin her yeri parıldıyordu.

Koca kasabayı olağanüstü bir güç aydınlatıyordu. Ona ne şüphe…

Güzelliği gözlerimi kamaştırdı. Üzerinden ayıramadım bir türlü.

Kale’den uzun uzun baktım Boyabat’a…

Bir tarafta karga tepesi, öbür tarafta erenlik tepesi…

İki canan gibiydiler. Aşkları bedenlerini sarmış, yanıyorlardı alev alev…

Bu derece şehri aydınlatan onların sevdasıydı. Ziyaları birbirlerini kaybetmemek içindi. Yılların verdiği hasretin bittiği, kavuşacağı anı bekliyorlardı belki de

Beni benden alan bu sevdaydı sanırım.

Sımsıkı birbirlerine sarılma arzusuydu beni uzaklara götüren...

Dün gece çocukluğumu yaşadım; gençlik yıllarımı hatırladım.

Unutulmaya yüz tutmuş anılarım canlandı zihnimde.

Yaşantımın bir bölümü film şeridi gibi kare kare gözümün önünden kaydı.

Tozlu kutuların içerisinde sakladığım fotoğraflardaki siluetler hareketlendi. Bulundukları yerden yürümeye başladılar bir anda.

Zaman tüneline girdim adeta. Tekrar yaşamaya başladım o yılları…

Ailem uzun yıllar camii kebir mahallesinde kirada oturmuştu. Tabii ben de. Ev sahibi ve ailesiyle taşındığımız gün tanışmıştık; hem de hemencecik. Hani derler ya, kanım kaynadı diye. İşte öyle bir şey olmuştu. Çabucak kaynaşmıştık. Kısa zamanda birbirimizi o kadar benimsemiştik ki; ev kendi evimiz, sahibi ve ailesi de bizim bir parçamız olmuştu.

Babam memurdu. Bir kamu kurumunda çalışıyordu. Babamın dışında ailemizin başka çalışanı yoktu. Aldığı maaş 7 kişilik ailemizin masraflarını ve kirayı ancak karşılıyordu. Devletimizin verdiği maaştan şikâyetçi olduklarını hiç hatırlamam. Babam her maaşını aldığında: Allah bereket versin! Devletimiz zeval göstermesin! der. Sevinci gözlerinden okunurdu. Şükreden bir aileye mensup olmanın mutluluğunu maaşın alındığı her ay ben de yaşardım.

Kendimize ait bir evimiz yoktu. Gök dere mahallesinde veyahut kemal dede mahallesinde bir evimizin olmasını ne kadar arzuladığımı size anlatamam.

Nasip değilmiş.

Tarihi çok katlı ahşap evlerde oturmak çok hoşuma gidiyor. Deyim yerindeyse kullanım alanının çokluğu ve içerisinde büyük odalar olmasından dolayı saray gibi gelirdi bana.

Konağı andıran bu evlerde yaşamak bambaşka bir duyguydu. Yüksek giriş kapıları, kapılar üzerindeki süslü tokmaklar, halkalar ve işlemeli metal parçalar, geniş avlusu, duvar kenarlarındaki incir ağaçları hep dikkatimi çekmiştir.

Bu evlerde oturan arkadaşları gıpta etmemek insanın elinde değildi.

Osmanlı dönemi sivil mimari eseri olan bu evler, yoğun olarak Boyabat’ın eski iki mahallesinde bulunmaktaydı. Bunlardan birisi gök dere mahallesi, diğeri de kemal dede mahallesi.

Bizim çocukluğumuzda adını andığımız mahallelerde sık sık yangınlar meydana gelirdi. Çıkan alevler karanlığı yararak göğe yükselir, nerdeyse semaya değerdi.

Yangınların geceleri ve hafta sonları çıkması tesadüften mi ibaretti bilemiyorum. Bize tamamen karanlıktı.

O yıllarda, yanan evlerin yerine betonarme binaların yapılması bir hevesti.

Yanlış hatırlamıyorsam, bu iki mahalle sit alanı ilan edildi ve içindeki eski evler koruma altına alındı. Buralara ev yapmak Anıtlar Yüksek Kurulunun iznine bağlandı.

Eski evlerin koruma altına alınmış olması ve bu evlerin yıkılıp yerine çok katlı yeni binaların yapılmasına onay verilmemesi bir sorun olarak görülmeye başlandı. Çözümü de siyasi partilerde arandı. Ne kadar yanlış bir düşünce olduğu yeni anlaşılıyor.

Sayın Ahmet Küçükbaş beyin dediği gibi o günlerde Boyabatlıların aklının kenarından geçmeyen gelişmeler bugün yaşanıyor.

Yakarak ve yıkarak kurtulmaya çalışılan bu evlerin yöremiz için büyük bir servet olduğu şimdilerde öğrenilmeye ve kabul görmeye başladı.

Gelinen bu nokta, tarihe bakışımızın yavaş yavaş değişmeye başladığının bir işareti olarak algılanmalı ve bizi gelecek adına umutlandırmalıdır…

Dün gece Kale’den sana baktım ya Ey Boyabat, gam yemem artık.

O muhteşem görüntün bir rüya olsa da, gerçeklere perde çekmek mümkün değil.

Ertuğrul MEHMED

 
Toplam blog
: 26
: 527
Kayıt tarihi
: 11.12.08
 
 

1970 yılında Boyabat'ta doğdu. İlköğretim ve ortaöğretimi aynı yerde okudu. Yüksek öğrenimi İstan..