Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '10

 
Kategori
İnançlar
 

Dünya bir "İslam Birliği"ne muhtaç

Dünya bir "İslam Birliği"ne muhtaç
 

http://www.turkislambirliginecagri.com/


11 Eylül 2001'deki terör eylemleri, dünyanın siyasi ve stratejik dengelerini tamamen değiştiren bir dönüm noktasıydı. Bu nedenle bazı yorumcular siyasi anlamda 21. yüzyılın 11 Eylül'le başladığını belirtmekteler. Geçtiğimiz 20. yüzyıla şekil veren en önemli fikri unsur, ideolojiler ve ideolojiler arasındaki ilişkilerdi. 21. yüzyıla ise medeniyetler, inançlar ve onların arasındaki ilişki yön verecektir.

Bazı çevrelerce medeniyetler ve inançlar arasındaki bu ilişkinin "çatışma" temelli olacağı iddia edilmektedir. Oysa olması gereken ve bizim temenni ettiğimiz tablo, inançlar ve medeniyetler arasında barış ve dostluğun hakim olmasıdır. Bir Müslüman olarak bize bu konuda yol gösteren kaynak Kuran'dır. Allah Kuran'da insanlar arasındaki farklılıkların bir "tanışma" vesilesi olması gerektiğini bildirmiştir:

Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Allah bir diğer ayetinde ise, Müslümanlara, Kitap Ehli'ne, yani Yahudi ve Hıristiyanlara iyilikle davranmalarını emretmektedir:

İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehline en güzel olan bir tarzın dışında karşılık vermeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46)

Dolayısıyla Müslümanların yeryüzündeki farklı insan gruplarına hoşgörü ile yaklaşması ve tüm bu farklı gruplar arasında barış ve karşılıklı tolerans sağlanacak bir dünya düzeni kurulması için çaba göstermeleri gerekir. Tüm insanları İslam'a davet etmek elbetteki bir Müslümanın başta gelen görevlerinden biridir. Ama bu davete icabet etsinler veya etmesinler, tüm insanlara karşı adalet ve iyilikle davranılması şarttır. Allah'ın "Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz..." (Ali İmran Suresi, 110) ayetinde buyurduğu gibi, Müslümanlar tüm insanların iyiliğini hedeflemelidirler.

Ancak 11 Eylül ve sonrasının ortaya koyduğu önemli bir problem vardır: İslam adına ortaya çıkan, oysaki İslam'ın özünü kavramaktan çok uzak olan bazı insanlar, "insanların iyiliği" için değil insanlara azap vermek için çaba harcamaktadırlar. Masum insanlara karşı düzenledikleri saldırılarla İslam'ın yasakladığı en büyük günahlardan birini işlemekte, yani "yeryüzünde fitne" çıkarmaktadırlar. Kullandıkları vahşi yöntemler, öfkeli ve saldırgan söylemler ile, İslam adına İslam'a tamamen ters bir ahlak yapısı göstermektedirler. Bu yüzden de dünyadaki 1 milyardan fazla Müslümanı gereksiz ve haksız bir zan altında bırakmaktadırlar.

Dini çarpık yorumlayan, din adına ortaya çıkarak terör uygulayan bu gibi kişilerin varlığına Kuran'da da dikkat çekilmiştir. (Ali İmran Suresi, 7; Neml Suresi, 48-49) Allah, cehaletleri nedeniyle dinin özündeki güzel ahlakı kavrayamayan, sert tabiatları nedeniyle "inkar ve nifak" bakımından şiddetli olan kimselerin varlığına da işaret etmiş ve bu konuda Müslümanları uyarmıştır. (Tevbe Suresi, 47; Hucurat Suresi, 14) Nitekim İslam tarihinde de bu gibi cahil ve bağnaz kimselerin (örneğin Haşhaşiler ve Haricilerin) din adına teröre başvurarak yeryüzünde fitne çıkardıklarının örnekleri görülmüştür.

Dolayısıyla bu gerçekten önemli bir meseledir ve çözülmesi gerekir. Çözülmesi için de İslam dünyasının bu gibi çarpık akımlardan kurtarılması, hurafelerden ve aşırılıklardan arındırılmış, Kuran'a dayalı bir İslam anlayışı ile yeniden eğitilmesi, büyük alim İmam Gazali'nin ifadesiyle "ihya edilmesi" gerekmektedir.

İslam Birliği Nasıl Olmalı?

"Teröre karşı mücadele"nin asıl olarak fikri boyutta yürütülmesi ve bunun da İslam dünyasının içinden gelmesi gerektiğine göre, ne yapılmalıdır?

Bu soruya cevap vermeden önce, son bir noktayı daha belirtmek gerekir: İslam dünyasının parçalanmışlığı. Bugün İslam dünyasının dört bir yanında birbirinden son derece farklı dini yorumlar, görüşler ve modeller hakimdir. Neyin gerçekten İslam'a uygun neyin de aykırı olduğunu belirleyecek, bu konuda dünya müslümanlarının geneline yön verecek merkezi bir otorite yoktur. Katoliklerin Vatikan'ı, Ortodoks Hıristiyanların Patrikhaneleri vardır, ama İslam dünyasında dini bir birlik ve merkez bulunmamaktadır.

Oysa İslam'ın özünde böylesine bir dağınıklık ve başıboşluk değil, birlik vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) vefatının ardından, İslam dünyası hep Hilafet makamı tarafından yönlendirilmiş, bu makam müslümanların dini konulardaki yol göstericisi olmuştur.

Günümüzde de İslam dünyasının tümüne yol gösterecek merkezi bir otorite kurulabilir. Nitekim Allah Kuran'da müslümanlara "emir sahiplerine" itaat etmelerini emretmektedir (Nisa Suresi, 59); bu emir sahibinin nasıl belirleneceği [örneğin saltanat, atama veya halkoyuyla] konusu ise, çağın şartlarına göre değişebilir. Bu doğrultuda, demokratik esaslara ve hukukun üstünlüğü prensibine dayanan merkezi bir İslami otoritenin ve bir "İslam Birliği"nin kurulması mümkündür.

Sözkonusu İslam Birliği;

1) İslam dünyasının tümüne hitap edebilmeli, dolayısıyla en temel İslami değerlere ve esaslara dayanmalı, belirli bir mezhebin veya tarikatın temsilcisi olmamalıdır.

2) İnsan haklarına, demokrasiye, serbest girişimciliğe destek vermeli, İslam dünyasının ekonomik, kültürel ve bilimsel yönden kalkınmasını temel hedef olarak belirlemelidir.

3) Diğer ülkeler ve medeniyetlerle son derece barışçıl ve uyumlu ilişkiler kurmalı, kitle imha silahlarının kontrolü, terörizm, uluslararası suç, çevre gibi konularda uluslararası topluluk ve Birleşmiş Milletler ile işbirliği yapmalıdır.

4) İslam dünyasındaki azınlıkların (örneğin Yahudi ve Hıristiyanların) ve İslam ülkelerine gelen yabancıların haklarının korunması, kendilerine güvenlik sağlanması ve saygı gösterilmesi gibi konuları öncelikli olarak ele almalı, dinlerarası diyalog ve işbirliğine önem vermelidir.

5) Filistin, Keşmir, Moro gibi, Müslümanlar ile Müslüman olmayan halkları karşı karşıya getiren sorunlara; her iki taraf için de bazı kazançlar ve bazı tavizler öngören, adil ve barışçıl çözümler getirilmesine önem vermelidir. Hem Müslümanların haklarını savunmalı hem de söz konusu sorunların, İslam dünyasındaki bazı radikal unsurlar tarafından çözümsüzlüğe itilmesine mani olmalıdır.

 
Toplam blog
: 145
: 1324
Kayıt tarihi
: 08.11.09
 
 

Dünyaya sevginin hakim olması için iyilerin ittifak etmesi gerektiğine inanıyorum. Sevgi, şefkat,..