Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Dünya bir Tiyatro: Kapital’i sahnelemek

Dünya bir Tiyatro: Kapital’i sahnelemek
 

Marksist düşünür Fredric Jameson’ın en son bu hafta ”Kapital’i Sahnelemek” (Representig Capital) kitabı dilimize Cenk Saraçoğlu tarafından çevrilerek kazandırıldı. Jameson, özellikle de postmodernizm eleştirileri konusunda Dünya’da oldukça büyük bir şöhrete sahiptir. Takip edebildiğim kadarıyla birçok eseri de Türkçeye çevrilmiş olup ülkemizde de bir hayli tanınmaktadır. Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı, Ütopya Denen Arzu, Siyasal Bilinç, Modernizm İdeolojisi, Marksizm ve Biçim, Dil Hapishanesi, Kültürel Dönemeç, Biricik Modernite derken bu son kitapla neredeyse tüm külliyatı motomot çevrilmiş durumda. Sağda solda çevrilmiş olan makalelerini ise burada hiç saymıyorum, yekûnu oldukça fazla..

Bir düşünürü takip ederken kendi adıma o entelektüelin fikirlerine karşı geliştirilen eleştirel bakışları de dikkate almayı oldukça faydalı buluyorum. Aslında felsefik manada her fikrin diyalektik bir okumasının gerçekleştirilmesi elzemdir. Şimdi burada kenarda köşede kalmış pek fazla dikkat çekmeyen bir kitap ismi vermek istiyorum. Alan Yayıncılıktan çıkmış olan; (Ahmet Fethi çevirmiş) “Teoride Sınıf, Ulus, Edebiyat” ta [Jameson, Salman Rüşdi, Edward Said Eleştirisi] göçmen entelektüellerin metinlerini ayrıntılı bir şekilde değerlendiren görüşleriyle Aijaz Ahmad’in son derece dikkat çekici bir yapıtıdır.

Her kriz, beklentisini beraberinde getiriyor! Örneğin bu son krizde kapitalizmin yapısını aşması gerektiği düşünüldüğü/varsayıldığı için tekrar bir takım teorisyenler tarafından, Marks’ın Kapital’inin yeniden gündeme getirilmesi gerekiyordu. (Time kapaklarından birisi gibi; 2 Şubat 2009) Bu bildik bir oyunun tekrar sahneye sürülmesi gibiydi. Jameson’a göre; “Kendi çelişkilerini ve krizlerini, ancak bunları genişletme yoluyla ‘aşan’ bu karmaşık varlığı resmetmeye girişen Marx, eserini inşa ederken incelediği yapıya ayak uydurur: Sermayenin her öğesinin kendi içinde bir problem olarak ele alındığı, ortaya çıkartılan her karakteristik özelliğin çözülmesi gereken başka bir bulmacaya dönüştürüldüğü, kavramların sürekli hareket halinde olduğu bir metin ortaya koyar. Öyle ki Ernst Mandel gibi günümüz kapitalizminin ‘Kapital’deki ‘soyut’ modele, Marx’ın Birinci Cildin düzeltmelerini bitirdiği 1867’deki ‘somut’ kapitalizmden çok daha yakın” olduğunu iddia etmek pek ala mümkündür. Tabiki bu da en nihayetinde bir iddiadır.. Gerçi bunun Michel Pablo [Mandel, yine de geç kapitalizmi irdeleyen kitaplarıyla oldukça takdirimi kazanmıştır.]ile birlikte Dördüncü Enternasyonal'i kurması kadar kolay olmayacağı kanaatindeyim. En azından önümde Çin gibi vahşi bir ‘devlet kapitalizmi’ modeli varken bu kadar rahat konuşuyorum. Belki Kapital bir daha ve bir daha sahnelenir fakat öyle beklendiği gibi devrim falan olmaz.  Şimdi ‘Arap Bahar’ının kim sosyalist bir devrim olduğunu iddia edebilir ki? Arap ülkelerindeki devrimleri bile kapitalist dünyanın Gene Sharp gibi sosyoloji profesörleri masa başında kurguluyorlar. Her halde sosyalist bilince hitap etmek için de bir takım reçeteler hazırlamışlardır diye düşünüyorum. (Sahte Sosyalist oluşumlar ve istihbarat uzantıları gibi duran devrimci örgütler vb.) [Arap ayaklanmaları için Mete Çubukçu’nun; Yıkılsın Bu Düzen! / Fel Yaskut Ennizam! kitabı okunabilir.]

“Dünya bir tiyatro sahnesidir” diyen Shakespeare’in ifade gücüne gerçekten hayranım.  “Kapital’i Sahnelemek”te Fredric Jameson; “hem eser üzerine tartışmaları yeniden ele alıyor hem de metne sadık kalarak yeni bir çeviri sürecine girişiyor ve Kapital’in aslında işsizlik üzerine bir kitap olduğu gibi çarpıcı sonuçlar çıkarıyor: ‘Kapitalizmin her aşaması bir yandan onun özüyle ve yapısıyla uyumlu iken (kâr güdüsü, birikim, genişleme ve ücretli emek sömürüsü) aynı zamanda kültür ve gündelik hayatta, toplumsal kurumlarda ve insan ilişkilerinde bir başkalaşmaya işaret ediyor. Bugün Kapital’e yönelik yapılacak yaratıcı bir okuma, bir tür çeviri süreci olarak görülebilir.” Jameson’ın bu eseri Socialist Review’de tanıtılırken üstadın Marx’ın Hegel’i nasıl dönüştürdüğü ve onunla hesaplaştığı hususuna dikkat çekilmiştir.

Bazılarına göre dünya çapındaki genel yoksullaşma ve işsizlik ile kapitalizmin çöküşe sürüklenmiş olduğu gerçeği Marx’ın teorisinin haklılığını göstermiş olabilir. Fakat ben kendi adıma Marx’ın teorisinin birçok iyi yanlarını kabul etsem bile onun öngördüğü sisteminde çok insanlığa bir fayda getirdiğini düşünmüyorum. (Belki Sovyetler ve bazı Doğu Bloku ülkeleri Marx’ın tam olarak kastettiği dünya cenneti değillerdi fakat bu zalim düzenlerini inşa etmek için yine de Marx’tan ilham almışlardı.) Ekonomik üretimin bir meta formu olarak en az kapitalizmin çelişkileri kadar sosyalizminde bu çelişkilere sahip olduğunu düşünüyorum. Yine de karmaşık Marxist düşüncenin pratikte geniş bir geleneği olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekir. Ve Shakespeare’den mülhem bu sahnede herkese yer olduğunu söylemek icap eder.

Aijaz Ahmad, Jameson’un [Üç Dünya Teorisine -dolaysıyla salt “sömürgecilik ve emperyalizm deneyimi” açısından tanımlanan bir “Üçüncü Dünya”ya- inanılırsa, bir Sol entelektüel için öncelikli ideolojik formasyonun ulusalcılık ideolojisi] (Ahmad, s.119) olacağını söyler. Ve bu konuda Türkiye gibi kendi ülkemdeki sol aydınların metinlerinin zorunlu olarak ulusal alegoriler olduklarını kabul etmek daha yerinde olurdu. Burada iki farklı tercih söz konusudur ya bir kesim gibi ‘ulusalcılıkları’ benimseyeceksin (CHP algısı) ya da ‘küresel Amerikan post modernist kültür’ (A.g.e.) çerçevesinde (Liberal sol algısı) takılacak ve arada Marxist söylemden dem vuracaksın. (Bu ikinci model için bizim medya da yazıp çizen, özel üniversiteler de bol maaşla ders veren eski tüfek bir iki solcu arkadaş aklıma geliyor ama isim vermek istemiyorum) Aijaz Ahmad’ten alıntılayacağım son bir cümle ile bugünkü yazımı bitirmek istiyorum: “Marxist söylemde, bir zamanlar ne ulusalcı ne de postmodernist olan ve ‘sosyalist ve/veya komünist kültür’ denilen bir şey vardı.” (Ahmad, s.120) Bir hayal gibi bir şey bu galiba ama sevgili Marx’ın hayaleti olan bir ideolojiyi vurguluyor. Sahne sizin beyler!

Kaynaklar:

1-Fredric Jameson, (2013), ”Kapital’i Sahnelemek”, Sel Yayıncılık.

2-Aijaz Ahmad, (1995), “Teoride Sınıf, Ulus, Edebiyat”, Alan Yayıncılık.

 

 
Toplam blog
: 36
: 615
Kayıt tarihi
: 07.12.12
 
 

Beyaz Arif Akbaş, (d.1979 İstanbul) Türk eleştirmen şair/yazar. 2005 yılında Ahmet Yesevi Ünivers..