Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '18

 
Kategori
Siyaset
 

Dünya Hali

Siyaset kamuoyu, günlerdir aksiyon alanı içerisindeki partilerin kâh ittifaklarını, kâh birbirlerini köşeye sıkıştırma amaçlı sözsel salvolarını izlemekte, takip etmekte ve çenelerini yormakta.

2019 yılının Mart ayında, mahalli seçimler için tekrar sandık başlarına gideceğiz. Bilmiyorum, ama size de garip geliyor mu, insanlarımızın pür-dikkat ilgilerini yerel seçime odaklamaları...

Şöyle bir gazeteleri açıp okuyasım geliyor... Köşeyazarlarından olmazsa olmazlarıma bir göz atıyorum... Konuları, daha çok yerel seçim ve hangi partinin kimi aday göstereceği!

Sanki dünyada ve Türkiye’de ilgileneceğimiz, yazıp-çizeceğimiz hiçbir başka konu kalmamış gibi, genel mahalli seçime odaklanmışız. Tamam, bu konu da önemli olabilir ama her gün okuyucuna aynı şeyden bahsetmen, bayatlamış bir mevzuyu yine okurunun önüne sunman, bir farkındalık yaratmıyor ki?

Gezegenimizin sorunları bir değil ki... Gerçekten de orta vadede hem dünya vatandaşlarını hem de ülkemiz vatandaşlarını bekleyen sorunlar manzumesi var: Enerji sorunu, temiz hava soluma hakkı, ekilebilir tarım alanlarının kıtlığı, temiz su, yenilebilinir enerji sorunsalı, gitgide kıtlaşacak ve bazı tekellerde toplanacak gıda sorunu...

Belediyeleri kimlerin yönetecekleri pekâlâ önemli bir mesele olabilir. Ama, günümüzün ve vaktimizin tamamını sadece bir konuya ayırmak da pek rasyonel olmasa gerek. Eğer, ömrümüz vefa ederse bu topraklarda ve dünyada yaşamaya devam edecekler, “bizleriz”; dünyanın sakinleri...

Gerçekten de gezegenimizin ciddi sorunları var: Her şeyden önce dünyada kaynakların dengesiz ve eşitsiz dağılımından ötürü, özellikle kapitalist sistemin üretmeye ve yok etmeye göre programlanmış işleyiş prensibi, kıt kaynakların, dünyayı habis emelleri adına yönlendirmeyi amaçlayan ellerde daha da kıtlaşmasına neden olmakta.

Bugün dünyanın en öncelikli sorunu, yeterli ve dengeli beslenebilmek için uygun gıda kombinasyonunun tedarikidir. Amerika ve Batı Avrupa uygarlığının haddinden fazla beslenmesi, sağlık sorunu olarak kabul edilen obeziteye neden olabilmekteyken...

* * *

Dünyanın görece daha talihsiz bölgelerinde yaşayan insan yığınları, tabiri caizse “bir lokma ekmeğe” muhtaç durumda/duruma getirildiler. Dünya ekonomisindeki dengesiz büyüme, reel ekonomiye dayanmayan ekonomik ilişkilerin artık üretim ekonomisinin yerine geçmesi, kağıttan kağıt kazanma-para ekonomisi- anlayışının dünyanın gelişmiş ülkelerini defalarca krizlere sürüklemesine rağmen akıllanılamaması, sürdürülen ekonomik dengenin “istikrarını” tepetaklak aşağıya çekebilecek potansiyele sahiptir.

Gerçekten de ilerleyen dönemlerde insanlığın sınavı ağır olacak. Her şeyden önce doğaya karşı çok duyarsızız. Hayat damarımız olan doğal kaynakları tüketmekte, israf etmekte, yok etmekte insan türünün üzerinde bir başka türlünün olduğunu düşünmek, safdilliktir. Kayıtsızlık, duyarsızlık, adamsendecilik, vurdumduymazlık, konformizm, sadece doğaya karşı tutumlarımızda öne çıkmıyor ki... Beşeri ilişkilerimiz de, bu bahsettiğim kararmış ruh dünyamızdan etkilenmekte.

Politikacılarımızın gerçekten de önlerinde insanlığın geleceğini belirleyecek sorunlar silsilesi bulunmakta. Bugünün politika anlayışı ve araçları, geçmişe kıyasla daha ileri seviyelerde olmasına rağmen, siyasetçilerin yapıcı ve onarıcı bir anlayıştan uzaklaşmaları, daha çok “öteki” üzerinden bir siyaset izlemeleri, kendi dünya görüşlerini diğerlerine belletme çabaları, hem yerelde hem de küresel ölçekte insanların daha müreffeh ve barışçıl bir ortamda yaşamalarına engel olarak gözükmekte.

Dünyamız ve onların sakinleri 20.yüzyıl ile 21.yüzyıl içinde gerçekten de kederli bir yaşam sürdü. Neredeyse insanlığı yıkıma götürecek “savaşlara” tanıklık edildi. İnsanların yaşamları, aklı melaikelerini yitirmiş çılgın siyasetçiler tarafından ellerinden alındı. Bu bağlamda geçmişe göre daha ileri bir düzeyde uygarlık inşa etmemize rağmen, ilkel dönem uygarlık insanlarının sergileyebileceği davranışları yapmaktan da geri kalmıyoruz.

Doğada bulunan türlü türlü canlılara çektirdiğimiz eziyetler, zulümler, onların nesillerini neredeyse yok edecek hâle getirmemiz, tahripkâr bir histeriyle etrafa doymak bilmeyen bir canavar gibi saldırmamız... Gerçekten de şu içinde yaşadığımız cennet bahçesi dünyayı, kendi ellerimizle çekilemez duruma getirdik. İnsanlığımızı, ilerleyen dönemlerde yitirmeye devam ettiğimiz sürece de, evrenin bizlere sunduğu nimetlerden mahrum olmaya, kendimize, birbirimize hatta doğaya “yabancılaşmaya” başlayacağımızı ikrar etmek, hayal ürünü olmasa gerek.

Şimdilik benden bu kadar... 

 

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..