Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Dünya için bir şeyler yapalım

Dünya için bir şeyler yapalım
 

Bu fotoğrafı yılbaşında görmüş, çok da beğenmiştim, şu güne de uydu.


Bugün Dünya Çevre Günü... Gelin görün ki çevreyi iyi kullanamıyoruz, çoktan sahibi saydık kendimizi her şeyin, bizim dışımızdaki canlıların bile. Kesiyoruz, biçiyoruz, öldürüyoruz, yine de doymuyor, bu kez birbirimizi öldürüyoruz.

Dünya Çevre Günü ilk kez 1933'te Atatürk döneminde kutlanmış Türkiye'de, gerçi o zaman lokal bir gün olarak Türkiye içinde daha çok sanıyorum. Fakat 1972'de Stokholm'de uluslararası bir Çevre Günü ilan edilmiş, o da 5 Haziran. Gelin bu çevre gününde bazı gerçekleri inceleyelim:

Annemlerin çocukluk resimlerine bakıyorum da, İstanbul'da hiçbir tedirginlik duymadan Süreyya Plajı'nda denize giriyorlar. Bugün belediyenin açtığı yerlerde girilen deniz ne derece temiz sahi? Daha iki yıl önce gazete manşetlerini hatırlıyorum: "DENİZE GİRMEYİN SAKIN" yazıyordu, halbuki ne kadar güzel bir şeydir kim bilir İstanbul'da yüzmek, ne acı biz onu tadamadık.

Yazlıklar, denize sıfır beş yıldızlı oteller... Bunların hiçbirine karşı değilim elbette, fakat belli sınırları aşıyoruz sanki. Yer bulamazsak denizi doldurup üstüne ev dikiyoruz. Sonra o evlerin ne olduğunu görmedik mi 17 Ağustos'ta? Birkaç yıl geçti gitti, yine aynı tas aynı hamam devam ediyoruz yaşamımıza, ta ki bir sonraki depreme kadar.

Marmara bitti sayılır. Ege'de kaç yer kaldı denize girilen, Akdeniz'de kaç, Karadeniz'de kaç? Buralar hala "girilebilir" diye geçiyor, fakat siz de okudunuz mu gazetelerde Gökova'nın dibinin bataklığa dönüşmeye başladığını?

Yazın orman yangınlarında siyaha dönmüş kaplumbağalar, kaçamamış ceylanlar görüyoruz. Yazık diyor devam ediyoruz hayatımıza. Bir şey yapabilir miyiz sorusu gelmiyor aklımıza hiç. Orman yangınlarının "kendiliğinden" çıktığını söylemesin kimse bana, inanmam. Yanan yerlerin kaçı yeniden ağaçlandırıldı, kaçına "yazlık" yapıldı bunu bir araştırın lütfen.

Fok Badem'i tanıyor musunuz? Çoğumuz tanıyoruzdur artık, sahilde "yüzme" alanlarına geldi Badem, çünkü insana alıştı, alıştırdılar onu ve o da oyun oynamak istiyor insanlarla, arkadaşı belledi insanları çünkü. Bekir Coşkun ne güzel demişti, "onun bildiği oyunların hepsi su altında, siz onu insana zarar vermeye çalışıyor zannedersiniz" diye. Ağzından tükürükler saça saça "buraya gelsin o Badem, öldürürüm ben onu" diyen adamı unutmadım ben. Kendisinde hak görmüş, silahını alıp gidecek Badem'i vurmaya... Badem ne yaptı ona?

Bir şeyler yapamayız demeyin, bir arkadaşınıza, ailenizden birine doğumgününde ağaç dikip sertifikasını verin. Bu yılbaşı ben yaptım, kardeşim adına ağaç diktirdim. Siz de yapın, Doğa Derneği, Tema Vakfı gibi birçok sivil toplum örgütü çalışıyor bu konuda, yardım elinizi uzatın onlara.

Verdiğimiz zararlar bitmedi. Kuruyan göller, akarsular gördüm ben, daha kısa bir zaman önce gürül gürül akarmış, o halini görenlerin anıları bile eskimemiş daha. Onları da biz kuruttuk. Tıpkı köprüler yapmak için, daha da beteri altın aramak için zarar verdiğimiz ormanlar gibi...

İklimler değişti bunu hissedebiliyorum. Çocukluğumun kışları yok artık. Kar'a doyamadan kış bitiyor. Bir hafta yerde kalan, erimeyen karlar yok.

Bazı bilimsel verilerle devam edelim;

2050'ye kadar bir milyon canlı türünün yok olması mümkünmüş böyle giderse. Kanada'da dünyanın karışamadığı fok katliamı gibi bir sürü canlı katliamı gözümüzün önünde biz daha "durun" diyemeden gerçekleşiyor. Bir milyon canlının yok olması doğanın tamamen alt üst olması demek değilse ne!

2030- Petrolün sonu... Müneccim olmaya gerek yok. Binbir türlü komplo teorisi de kurulabilir bunun ilgili, Amerika'nın Irak'a getirdiği demokrasiye hepimiz şahit olduk, sonra su savaşları başlayacak deniyor. Afrika'daki insanlar halen bir damla suya muhtaç. Çok çarpıcı bir rakam; 2.6 milyar kişi hijyen için gerekli suyu bulamıyormuş. 1 milyara yakın kişi içme suyuna ulaşamıyor kolay kolay, her gün 4.000 çocuk ölüyor susuzluktan. Dünyanın %20'si kaynakların %80'ini sömürürken, geri kalan %80'i kalan %20 ile idare etmeye çalışıyor.

BM Gıda Raporu'na göre temel gıda fiyatları bu hızla yükselirse 100 milyon kişi açlıktan ölecek. İki yıl önce pirinçle başladık biz, bugün et, yarın kim bilir ne...

Biz de bir şeyler yapabiliriz bireysel olarak, kullandığımız poşetlerden, suyumuzdan, ampullerimizden başlayabiliriz. Elbette dünyayı sömüren "büyük" devletlerin bir şeyler yapması lazım ve kendi içlerinden başlamaları lazım buna. Dünyaya verdikleri zararın boyutunu her gün okuyoruz bu ülkelerin. Türkiye'nin katkısı çok zayıf kalabilir, fakat bilindik hikayedir, sahilde dolaşırken kıyıya vurmuş deniz yıldızlarını alıp suya fırlatan adama biri "ne uğraşıyorsun, bak bütün kıyı deniz yıldızı dolu, ne fark edecek ki" diyor, adam bir deniz yıldızı daha alıp fırlatıyor ve "onun için çok şey fark etti" diyor.

Hadi daha güzel bir dünyada yaşamak için biz de bir şeyler yapalım. En azından bizim için çok şey fark edecek.

 
Toplam blog
: 142
: 1092
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteliyim. Seyahat benim için bir tutku, her fırsatta bir yerlere ka..