Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Dünya İnsan Hakları Gününde Bir Çocuk Dile Gelirse

Dünya İnsan Hakları Gününde Bir Çocuk Dile Gelirse
 

<ı>
HANİ GİTME DESEM!

Ben,isimsiz bir çocuk,aç, incecik siyah tenli, narin kemikleri ve güneşten pişmiş öne eğik başlıyım.Daha doğmadan nefesim kokmuş,aç kalmış,annemin hasretler kokan avuçlarında dağ dağ,ova ova ,çölden çöle ısırgan rüzgarlarda savrulmuşum….

Ben bir kara çocuk en siyahından,en sevilmemişinden ve terk edilmiş hep hor görülmüşündenim.Bir çığlığım ben,sessiz renginde büyüyerek göğün yüzüne yükselen… İçinizi burkan, yüreğinizi olabildiğince kavuran bir çığlık ki,çarptıkça dağlara çiçekler kendiliğinden açar..Nehirler uysal akar,bütün rüzgarlar yönünü şaşırır,nazlı ve utangaç olur bütün karanfiller...Bilseniz öyle güzelim ki,bakmayın alnımı kapatıyor tenimin rengi,yoksulluğumun alın yazısı dokunaklı bir şiirdir ve akasya ciğerimde hançer,yazlarım yakan kızıl,kışlarım ak menekşe,ay gözlerimde tutulur ve ben bir kız çocuğuyum bir tel kıvırcık saçlarımdan uzayıp gider..

Bir çözülmedir dilimde yıldızlardan arta kalan ve dil lal,göz kör,kulak sağırdır,sesler boğaza kaçkın ve göründüğüm düşlerde feci ölümler mayalanır....Alın işte,tıkayın ağzımı burnumu kolayca ölmem öyle,gözlerimle alırım soluğu hem de en zehirlisinden. Lakin benim ki mevsimlerden yoksun bir iklim,ne kışlarım kış,ne yazlarım yaz,baharı çoktan yitirdik yaprak yaprak vakitsiz zamanlarda kırıldık ve ortalık yerde ruhum yokluğuna sebepler arar,sıtmalara tutulur,tifo, kolera yoksul hastalıkları bunlar,hepsi şu cılız bedenimi yoklar da geçer....

Kargalar tenhalığı sever,yaram çok derine iner,payıma hep hasret,hep yokluğun ağır yükü ve hep başka insaflara muhtaç olmak düşer.. Sonunda ahi mavisi bir öyküme olur ömrüm,yalan olur,dişi bir kelime olur biterim....

Merhamet duygularınız coğrafyamda sevgisiz bir çalıntıdır, hırslarınızın hırsızı olmak bile gelmiyor içimden, çünkü kor rengi manzaralara yenik düşer yoksul yüreğiniz ve hatta alışık kazanırsınız bu yerde git gide,her gün başka bir köşede tanık olduğunuz amansız ölümlere..... …

Bir kahırdır coğrafyam,nereye gidersem gideyim hep aynı siyah güneş gökyüzünde,gece umursuz zifiri, gece çöl seraplığıyla örülmüş bir iniltidir..Rengini benden alır gece ve ötekisinde duvarında akrepler tırmanır sinsize..Güneş şemstir dilimde,ay kamer,yıldız seyyaredir bende,hilaldir şafak…. Her şafakta doğan benim,sonra bütün çölleri izleyerek batan kızıl bir güneş....

Dört yanım zulüm kokar, her yanım kabuk tutmaz bir yara..Masmavi gökyüzü, şu kanatan dünyam ve hayallerim, rengini benden alır....Düşlerim olmaz hiç avunacağım ve kahramanlarım da, kapkara bulutlar, ovuk ovuk yaşama sevincini benden zorla çalar.....

Sizin çocuklarınız dizlerinizin dibinde uyusunlar… Sokaklar korkutucu,sokaklar yeşil ölümler kusar,siz sevinçli vahşi benliğinizle günahkar,yoksa düşlerime benzer,kapkara yüreğinizin derinliklerinden gelen bunaltı canınızı mı sıkar?

Ben bir çocuk senin bıraktığın yerdeyim hala,geceleri ay korkutucu ve fırtınalara yakalanır gökyüzü....Yokluğuna inat,şimşek çakışmalarına sığınırım ve beni bıraktığın uzaklığa senin yenik düştüğün gün,ben var olurum işte,küllendiğim yerde..Kolay mı öyle dilsiz kesilip,bir tarih gibi süzülüp zamanın donduğu yerden beni bırakıp gitmek,şimdi bir şiir yaz ağaç yaprak açarken,bir şiir yaz ki içinde coşkudan eser,sevinçten keder ve umuttan gülmeler olmasın,bütün ezgiler acıya dönüşsün ve tek başına bırakılmış bir dal kurusu haykırsın döküldüğüm bütün mısralarında,halden anlayana……….

Bu sabah günler sonra karnımda açlığın korkunç dayanılmazlığı ile çıktım bir yola, giderim giderim yol bitmez,ben giderim ay biter,yıl biter ve sonunda işte böyle kırılıp düşerim güneşin koynunda,”ayaklarımın altında kayarak giden şimdiyi yitirerek”….Oysa çok değil bağırabilseydim sesim kulaklarında can bulacak kadar ötede bütün dünya koca bir yalan olmuş “açları doyuruyoruz!” diye şu arkamda duran hain pusu misali avaz avaz bağırmakta ...Ama kim inanır bu yalana,kim sığınacak bir yer arar coğrafyanızda...Gerçek olan,havada bir pusu kokusu var ve kuşlar da yere teğet uçuyor bu sabah,bir ilkel masumiyet gibi yanı başımda hayat bana acemi,ben hayata sonra gamzeleşir ölüm ben kucağında can veririm belki,ne olur al beni

güneşiyle beni uçurumlara iten toprak!

Kendi coğrafyamın yakıcı karanlığından kaçmak istedim bu sabah.Kaçıp uzaklara,en uzaklar ve hatta ıssızlığına leş kargalar sinmiş,nice viran şehirlere varmak istedim.. Sert çehreli taşlardan,renkten ,korkudan ve bencillikten yapılmış bu tatsız tuzsuz dünyadan kaçmak geldi içimden bu sabah….Arkam sıra ölüm fısıltıları geliyor ve önüm dipsiz bir uçurum, gittikçe beni şu kocaman varlığımla içine çekiyordu inatla hayat….Ama bilmezdi ki şöyle kalbi yeşilinden atan değildi önüme çıkan,bilmezdi ki bu varlığım uzun uzun bakılması gereken bütün ayrıntıları deşilmiş,dokunulması gereken bir el değmemişliği değildi benim ki ve o bakışlarımla yoklaya yoklaya yitirdiğim onu....

İçimdeki yalvarmalar kör düğümdür boğazımda,bir türlü dönmüyor dilim,ben susuyorum o susuyor.Çıngırak konuşur, kuşlar konuşur,hatta dağlar konuşur,taşlar konuşur,şu odanızda bulunan duvarlar konuşur,ben konuşmaktan kesilmiş o inat edip susuyor ve sanki sırtını içindeki intikam duygusunun en tatlı parıltısına yaslamış,keyifle önümü ve arkamı resimliyordu..Yine kara bahtlı coğrafyamdır başımı omsuzuna dayayıp öylece sonumu beklediğim,çaresizce....

Şimdi her yerden akıyor gün,suyun üstünde çekilmez esintiler bırakarak,rüzgarlara karışıyor kalbim,bir iklimi boydan boya okşuyorum ve kızıl kuşlar mahşer kalabalığı her yanımı usulca yoklar.Çocukluğum ise sisler içinde,bulanık bir yanılsamadır,ya da sisin orta yerinde yol alan varlıktan kopup çirkin bir yok gibi....

Ama yüreğimin bir yerinde usulca beslediğim dev gibi düşlerim vardır benim ve biliyorum bir gün mutlaka hesabım soracak... Dağından,taşından,bir damla sudan,karınca yuvasına varıncaya kadar,mutlaka hesabımı soracak……

(Fotoğraf:Kevin CARTER ,Sudan'da, yerde sürünerek “Birleşmiş Milletlerin” gıda dağıtım yerine ulaşmaya çalışan bir çocuğun, arkasında ölmesini bekleyen akbabayla birlikte çektiği fotoğraf ile,”1994 Pulitzer Ödülü” kazanan fotoğrafçı. Aynı yıl, depresyona girmiş ve intihar ettikten sonra arabasında şu not bulunmuştur.<ı>"Elde ettiğiniz mükemmel sonuçlar her zaman başarı anlamına gelmeyebilir, başarı yolunda nasıl yürüdüğünüz de önemlidir")

İbrahim KAYA
http://www.idealistogretmenler.com/

 
Toplam blog
: 61
: 1168
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1974 yılında  Erzurum’ un Karayazı ilçesinde doğdum.İlköğrenimimi Erzurum'da,Ortaöğrenimimi Şan..