Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '07

 
Kategori
Felsefe
 

Dünya kocaman bir yumurta

Dünya kocaman bir yumurta
 

Oysa kabuğumuzu kırdığımızı sanıyorduk. Ne büyük yanılgıydı bu... Kırılması gereken tek bir kabuk yoktu. Ama biz henüz bunu bilmiyorduk...

Ruhun bedene dar gelmeye başladığı o haller gelip bizi buluyordu. Kıvranıp duruyor ama nedenleri bulamıyorduk. İçimiz daralıyor olduğumuz hiç birşeye sığamıyorduk. Her yer dardı, nefes almak imkansızdı. Sanki daracık bir yere kapatılmışız gibi hissediyorduk açık havada bile. Derin derin soluyor iç geçiriyorduk. Ve ne gariptir ki bunun ne olduğunu bir türlü anlayamıyorduk.

Zaman geliyor, kabuk yavaş yavaş çatlıyor biz tüm bu olana anlam vermeye çalışırken aniden kırılıyor ve içeriye temiz hava doluyordu. Uzun zaman yaşanan o daralma, nefes alamama hissinden sonra gün ışığı tüm hücrelerimize doluyordu. Ah ne kocaman dünyaydı bu. Ne çok keşfedilecek yanı vardı ve biz ne kadar da özgürdük onun üzerinde. Artık kabuk yoktu, kısıtlanma yoktu. Tüm o daralma ve nefes alamama hali yoktu.

Yürüyor da yürüyor şaşkın şaşkın bakıyorduk. Bir yalancı özgürlük duygusuyla sarmalanmıştık. Bakıyor, görüyor, anlıyor, öğreniyor, düşünüyor ve düşündükçe büyüyorduk. Dünya ne çok yanını sunuyordu bize ya da biz öyle sanıyorduk. Kabuk içinden görünenle kabuk dışındaki arasındaki fark bizi dehşete düşürüyordu. İçimiz doldukça doluyordu. Yaşayıp gidiyorduk.

Bir zaman sonra kollar ve bacaklar, beyin ve gözler yeniden büyüyor ve o daralma hissi göğüs kafesimizde yeniden usul usul büyümeye başlıyordu. Yine bir kabuğun duvarlarına dayanıyordu ellerimiz. Dehşetle bakıyor ve kırmaya çalışıyorduk. Kabuğun sınırlarına varan bu koca bedenlerimiz nefes almak için, dışarda olabilmek için vuruyor da vuruyordu kabuğun duvarlarına. Yine çatlıyordu kabuk ve yine dışardaydık. İşin tuhafı yine o yalancı özgürlük duygusunun rehavetindeydik.

Ah ne büyük yanılgılar içindeydik oysa. Her kabuk dışında yeni kabuklar olduğunu bilmeyecek kadar küçüktük. Yaşadıkça ve büyüdükçe o kabukların sınırlarına dayandıkça anlamak mümkündü bunu ancak. Elbette seçimler vardı. O kabuk içinde minik ve korunması gereken bir cenin olarak yaşamayı seçebilirdik. Ve tüm o kabukların olmadığı bir hayatımız oldurdu. Ne o sınırlılık duygusu, ne o daralma nefes alamama halleri... Öyle korunaklı bir hayat içinde yaşamayı sürdürebilirdik. Korunaklı ve habersiz...

Büyümeyi, anlamayı, keşfetmeyi seçtikçe hayatın dilimleri içinde o kabukların sınırlarına dayanmayı da göze almak zorundaydık. O daralma, nefes alamama, hareket edememe hallerini, o kabukların kırılırken çıkardığı sesleri duymayı göze almalıydık. Ve bilmeliydik ki; dünya kocaman bir yumurtaydı seni sonsuz kere doğuran. Ve dünya kocaman bir yumurtaydı sonsuz kere sonsuz kabuğa sahip olan.

Fotoğraf: http://www.worth1000.com/emailthis.asp?entry=168229

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..