Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dünya küçük!

Dünya küçük!
 

Boyum daha kısa ve arkadaşlar kadar hızlı koşamıyorum...

Grubun sonundayım...

Naylon terliklerim ayağımdan çıktı, dursam yakalanacağım...

Adamın nefesi ensemde...

Çocuklar yakayı ele vereceğimi anladı, geriye dönüp bağırıyorlar.

“ Ali kooş!”

Korkudan ağlamaya başlıyorum...

Adam ağladığımı görüyor, belki acır peşimi bırakır diye geçiriyorum içimden, kafamı çevirip gözümün ucuyla bakıyorum, oralı bile olmuyor... Yere eğildiğini görüyorum, çok geçmeden başımı bir taş sıyırıyor...

O sırada kırık bir şişe parçası ayağımı kesiyor... Parmaklarım kan içinde, koşuyorum...

Adam da koşuyor...

Kalbim yerinden çıkacak gibi...

Sırtımda bir acı hissediyor, düşüyorum...

&&&

Orta boy bir kavunu gösteriyorum yaşlı satıcıya...

Tartıyor, kaç kilo geldiğine bakmıyorum...

O da benimle ilgilenmiyor, kavunu poşete koyarken mırıldanıyor; “ 6 TL”

“Daha geçen hafta üç tanesini 5 TL’ye almıştım!”

Gözlerini gözlerime dikiyor... Yüzünde kızgınlık yok, yorgun daha çok...

Sonra dişsiz ağzını büzüştürüp gülmeye başlıyor...

“ Keşke o zaman altı tane alsaydın!”

&&&

Kötü düştüm...

Adam ayağa kalkmama yardım ederken söyleniyor...

“ Bıktım ulan, sizin yüzünüzden eve gidemiyor, çoluk çocuk bostanda yatıyoruz! Eşkıya mısınız ulan siz?”

Burnumu çeke çeke ağlıyorum... Korkuyorum da!

“ Evin nerde senin?”

Parmağımla yolun karşısını gösteriyorum, kulağımdan tutuyor, birlikte yürümeye başlıyoruz...

&&&

Ben de gülüyorum...

“ Bir haftada bu kadar zamlanacağını bilseydim, alırdım...”

Elimdeki poşetleri yere bırakıp, cebimden çıkarttığım onluğu amcaya uzatıyorum, yüzünü ekşitiyor bu defa...

“ Bozuk yok!”

“ Beş lira al o zaman!”

“ Karı o kadar zaten... İstersen bir kavun daha vereyim?”

Olur, anlamında başımı sallıyorum...

Tezgâhtaki kavunları sıra ile eline almaya başlıyor, öncekinden daha küçük bir kavunda karar kılıyor...

&&&

Adam zile basıyor, çok geçmeden annem ellerini önlüğüne silerek kapıyı açıyor...

Beni kan revan içinde, kulağım adamın elinde görünce donuyor...

“ Babası evde mi bunun?”

“ Yok, işte!”

“ Bostandan karpuz yolarken yakaladım bunu... Yeseler yanmayacağım, karpuzları kırıp kaçıyor namussuzlar!”

&&&

“ Amca be bir şey soracağım sana!”

Meraklı gözlerle yüzüme bakıyor... “ Buyur”

“ Eskiden bağlarda bostanınız var mıydı sizin?”

Duraksıyor, bir eliyle başını kaşırken cevap veriyor;

“ Vardı ama neredeyse otuz sene önce... Neden sordun?”

Poşetleri elime alıp yürümeye başlıyorum, arkamı dönmeden gülerek cevap veriyorum;

“ Hiç! Öylesine...”

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..