Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '10

 
Kategori
2010 Dünya Kupası
 

Dünya Kupasından İlk İzlenimler

Bir futbolsever için Dünya Kupasından daha büyük keyif çok azdır. Rengarenk bir sürü taraftarı yan yana görmek, hele de kötü tezahüratlara kötü olaylara rastlamadan sadece ve sadece futbol izlemek, 4 yılda bir görülebilecek mutluluk. Düşünsenize 1 ay süren sürekli heyecan, her biri ulusal heyecan taşıyan 64 maç ve müthiş bir futbol maratonu.

Katılan, birbirinden farklı özellikte öyle takımlar var ki seyrederken kendinize “ya biz niye orada değiliz?” diye sorar durursunuz (Sorunuz ama kendinize değil, her şeyi bilen! Terim’e).

Kupayla ilgili ilk izlenimlerimize geçelim;

Çok kötü takımlar var; Yeni Zelanda, Güney Afrika (ev sahibi olmasa muhtemelen asla kupada olamazdı), Kuzey Kore (Güney’den öğreneceği ne çok şey var), Yunanistan (ne kadar da yaşlı Dikkat! seyrederken baygınlık geçirme tehlikesi).

İdare eden takımlar var; Slovakya, Honduras, Avustralya, Kamerun, Nijerya ve Fransa (Dikkat 10-20 yılda 1 utandırabilir de).

Biraz takımlar var; Danimarka, Portekiz, Cezayir, Sırbistan, Slovenya. Takımlar var; Japonya, Güney Kore, ABD, İsviçre, İngiltere (Dikkat sürekli yanlış alarm).

Sert takımlar var ; Uruguay, Paraguay, Şili (Sen ne güzelsin öyle), Fildişi Sahili (çok ama çok sert).

Kupayı kazanma şansı olmayan ama sürekli varmış gibi davranılanlar var; Hollanda (her zaman ve sürekli tırışka)

Her zaman şansı olan takımlar var; Almanya (modern olmayan zamanların unutulmaz takımı belki bu sefer sıçrarken grubuna takılabilir)

Kupayı her zaman kazanma ihtimali olanlar var; İtalya (Futbola getirdiği yeniliklerle anılan son şampiyon ve ne hikmetse bu yenilikler hep savunma ile ilgili)

Gönül çelenler var; Meksika (her zaman sevdim), Gana (sanki Afrika takımı olmayan Afrika takımı)

Hayal kırıklığına yatkın takımlar var; İspanya ( Modern orta saha ve modern hücum teknikleri ama her zaman zayıf savunma bakınız İtalya’nın tersi)

Ekler;

1- Afrika takımlarının genel anlamda disiplinsiz ve takım ruhundan uzakta olduklarını söyleyebiliriz. Afrika dan, bu futbol disiplinsizliğini söküp atmadıkça (eğitim, eğitim ve eğitim) uzak gelecekte de bir şampiyon çıkamayacağını söyleyebiliriz.

2- Güney Amerika takımlarının çok sert takımlar olduğunu (Brezilya ve Arjantin ile mücadele etmeye alışmak) onları yenmenin kolay olmayacağına rahatlıkla inanabiliriz.

3- Asya takımlarını konuşmak için 20 yıl bekleyelim.

4- Avrupa takımlarının aslında o kadar da sıkı takımlar olmadığını ve Avrupa nın göbeğinden oldukça yumuşak takımların bile en azından oraya gidebildiklerini gözlemleyebiliyoruz. İtalya, Almanya, C.Ronaldo (yanlış oldu Portekiz olacaktı) hadi İngiltere ve her şeye rağmen İspanya dışında seyredilecek pek fazla takımın olmadığı açıkça ortada.

Kazanabilecek takımlar var; Brezilya Arjantin.

Ekler;

1- Tanrı’nın yetenek konusunda bu ülkelere açık bir torpil yaptığı söylenebilir. Bu kadar da olmaz denecek kadar yetenek, yetişmiş ve yetişmektedir (Messi bir insan olmayabilir bakınız; Barcelona da attığı goller). Bu yüzden bu 2 ülkeyi değerlendirirken diğerleri için kullanılan kıstaslar rafa kaldırılmalıdır.

2- Ama yine de sonuçta bu oyunun adı futbol ve her zaman olmayacak şeyler olabiliyor umutsuz olmaya gerek yok Bu iki takımın en büyük dezavantajı bu kadar yeteneğe rağmen belli bir disiplin içinde oynayamamaları ve takım olamamaları. Bu büyük eksiklikten faydalanabilecek takımlar var mesela İtalya, her şeye rağmen umarım İspanya ve belki Almanya ayrıca bu takımlarla mücadeleye alışmış Şili (en sevdiğim ve beğendiğim) Uruguay ve Paraguay’ı ve hatta keşke Fildişi Sahili (grubu atlatabilirse) sayabiliriz.

Sonuçta bu kadar farklı mücadeleleri, sıkıştırılmış zamanda izlemek muhteşem. Keşke orada olabilseydim daha büyük keşke de ülkem orada olabilseydi.

 
Toplam blog
: 22
: 660
Kayıt tarihi
: 26.12.08
 
 

1970 İstanbul doğumluyum, Ege Üniversitesi İstatistik bölümü mezunuyum. İstanbul da yaşıyorum ve şu ..