Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dünya ne kadar da küçük!...

"İnsan öleceğini önceden bilse mezarını kazar." Gerçekten de kazar mı acaba diye aklından geçirirken adamın arkasından söylediği son söz aklına geldi. "Sen bu kafayla çok çekersin kızım!"

İnsanları anlamak mümkün olsaydı ya da beyinlerini okumak belki o zaman herşey kolay olabilirdi. Saçma bir istek istediğin derken yaklaşan taksiye el attı. Taksiye bindikten ve nereye gideceğini şöföre söyledikten sonra her zaman ki gibi düşüncelerine dalıp gitti.

Bu akşam ki olay bir kez daha "Dünya ne kadar da küçük." demesine sebep olmuştu. Karşılaşmayı hiç ummadığınız insan karşınıza çıktığı zaman söylenen tümceyi söyletmişti aslında.

O yıl liseden yeni mezun olmuştu. Hayatla takıntısı hiç olmamıştı, fazlaca sorgulayan ruh hallerine de sahip değildi. Sadece hayatın labirentlerinde geziniyordu çıkış yolları aramadan, aramaya gerek görmeden... İş bulması gerekiyordu, çalışmalıydı, zaten şartlar gerektirdiği için liseyi de çalışarak bitirebilmişti. Şehrin kalabalık caddelerinden birinde yürüyordu. Siyah pantolon, siyah ayakkabılar, siyah bir yağmurluk vardı üzerinde. O gün kar yağıyordu şehre. Soğuktu hava, üşüdüğünden elleri ceplerinde kalabağın içinde ilerliyordu. Cadde üzerinde beyaz bir süs köpeği dikkatini çekti.

Süs köpeğinin sahibi, kürklü, şapkalı, yüzünü fazlaca boyamış bir kadındı. Köpeği zorla çekiştiriyor, kalabalık kaldırımda sadece o varmışcasına hızlıca topuklu kırmızı ayakkabılarıyla yürüyordu. Süs köpekleri onun sevdiği cins köpeklerden değildi, hoşlanmazdı. Ama bu kadını görünce aslında köpekten değil de süs köpeklerinin sahiplerinden hoşlanmadığını düşündü. Her süs köpeğinin sahibi bu kadın gibi olacak hali olmasa bile hiçbir insandan tiksinmemesine rağmen bu kadından tiksinmişti.

Köpek kendini arnavut kaldırımlardaki ağaç dikili toprak alana doğru çekiyordu. Kadınsa tasmasından zorla hayvanı çekiştiriyordu. Köpeğin dışkısı arnavut kaldırımlara döküldü. Meğerse hayvan bu yüzden toprak alana doğru gidiyormuş. Kadınsa oralı bile değildi, ardına bakmadan köpeği peşisıra çekiştiriyordu. İçinden küfürürcesine "Bir hayvan kadar bile aklın yok kadın!" demek istedi ona. Ama bir yararı olmayacağını biliyordu, çalıştığı parttime işlerde bu tip müşterilere çok rastlamıştı.

Aynı caddede kadının önünden geçtiği bir apartman boşluğunda bir çocuk gördü. Sırtında ince, uzun kollu bir tişört vardı. Elinde de bir mendil paketi. Soğuktan titriyordu zavallı. Yüzünü dizlerinin üzerine kapadığı için yüzü gözükmüyordu. Tekrar kadının arkasından baktım, bir de titreyen çocuğa ve kadının tasması altında olan köpeğe. İçi donmuş bir halde zaman durmuş, hayat sanki şu gördüklerinden ibaret diye düşünüyordu.

İş görüşmesi... İş görüşmesine geç kalıyordu. Bir an düşüncelerinden sıyrılıp kendine geldi. Çocuğa son kez baktı. "Eğer dönüşte burada olursa onu sıcak bir yere götüreceğim." diye söyledi içinden. Samimiydi söylediklerinde. Bunu yapacaktı. Ama önce halletmesi gereken daha doğrusu yetişmesi gereken bir randevusu vardı.

Dönüşte çocuk orada değildi. O ana dair sadece çöpçülerin daha süpürmediği arnavut kaldırımdaki köpeğin dışkısı kalmıştı.

Bu olayı hiç unutamamıştı. O kadını, köpeğini ve o çocuğu...

Bu akşam ki yemek hakkında sadece oldukça varlıklı bir kadının onunla tanışmak istediğini söylemişlerdi. Bu duruma şaşırmış nedenini sormuştu. Kadın güzel bir portre yaptırmak istiyormuş, oldukça da kıskanç bir kocası varmış diye söylemişlerdi. Oysa o "Bunun eğitimini almadım, işin tekniği bilen profesyonel birine yaptırırsa daha iyi olur." demişti. Eskizlerinin yayınladığı yayın kurulundaki çalışma arkadaşının isteğini kıramamış "Hiç olmazsa bir görüş, görüşmeden birşey olmaz." demesi üzerine kabul etmişti.

Siyah bir elbise giymişti çağrılmış olduğu yemek için. Spor ve rahat halinden o kadar uzaktı ki aynanın karşısında, bu haline sitemle gülümsedi. Topuklu siyah açık ayakkabılar, sade makyaj ve dalgalı uzun saçlar. Mezuniyet töreninden beri böyle şeylerden o kadar uzaktı ki sevgilisiyle buluşmaya giden hatun gibi heyecanlı duyumsuyordu kendini.

Yıllar sonra işte köpek kadar aklı olmadığını düşündüğü kadın karşısındaydı. İlk gördüğünden o onlardan biri değildi, hatta onun dikkat etmediği basit kızlardan biriydi. Şimdiyse ona sevecenlikle gülümsüyor, "Tanıştığımıza memnun oldum, çalışmalarınızı yakından takip ediyorum." diyordu. Güldü bu söylediklerine kadının. Hayatı boyunca yapmacık olamamıştı. Dergide yinelediklerini kadının karşısında da yineleyip "İyi akşamlar" diyerek ayrıldı oradan.

Dergi çalışanlarından biri arkasından ona yetişti ve bir problemin olup olmadığını, büyük bir fırsatı kaçırdığını söyledi. "Üzgünüm ben duygularımla yazar çizerim. Ben o kadını insana benzetemezdim. Bu yüzden de onun resmini çizemem." dedi. Bunun üzerine sinirlenen adam "Sen bu kafayla çok çekersin kızım" demişti.

Taksinin dikiz aynasından kendine baktı, şu haline bir bak diye kızdı kendine. Haklıydı sanırım adam "Ben bu kafayla çok çekerim." dedi ve çantasından çıkardığı makyaj temizleme mendiliyle yüzünü temizledi.

Çocuğun elindeki mendil. Acaba dünya birgün onunla karşılacağım kadar da küçük müdür?

 
Toplam blog
: 128
: 1145
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

Herkes gibi yazar, çizerim. Dünyamı boyarım hepsi bu!..