Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '18

 
Kategori
Deneme
 

Dünya Nereye Gidiyor?

Dünya Nereye Gidiyor?
 

Yeryüzünde bu dengesiz, haksız düzenler sürdükçe...


Evreni var eden yüce güç her şeyi hassas dengeler üzerine kurmakla kalmamış, dünyayı ve dünya dışını sayılamayacak kadar çok, her biri diğerinden mükemmel varlıklarla da donatmıştır. Bu varlıkların her biri kendi diliyle, bilinen evrenin en akıllı varlığı, eşref-i mahlûkat olan biz insanlara her çağda, her anlamda sayısız dersler vermiştir ve vermeyi sürdürmektedir. 

Ne var ki ve görünen o ki, insan, tarih boyunca bütün bu mükemmel yapılardaki ve düzenlerdeki mükemmel ayrıntılardan yeterince ders almayı becerememiştir. Beceremeyince de, her birey, her topluluk kendi bireysel, ailesel, kabilesel, ülkesel bağlarını ön plana çıkaran sınırlar oluşturmuş, elindeki insan, para ve silah gücüyle kendi başına dünya nimetlerinden koparabildiği kadarını koparıp alma mücadelesine girmiştir.  

O mücadele 1.Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı ve diğer irili ufaklı paylaşıma yönelik silahlı ve silahsız savaş ve çatışmalarla zorba ve güçlü konumdaki devletleri (ve hatta o devletleri perde arkasından çekip çeviren kişilerle toplulukları) sadece kendi çıkarlarını gözeterek oluşturdukları BM ve benzeri yapılarla güç ve söz sahibi kılmıştır.

O insan hakları, demokrasi kılıfı içinde sunulan kurt kanunu niteliğindeki yeni küresel kurallar, vetocu beş devleti dünyanın kralları postuna oturtmuş, güçlerini ve zorbalıklarını kalıcı kılmış, dünyadaki bütün diğer ülkelerde yaşayan halkları onların ağzından çıkacak kararlara boyun eğmek zorunda olan topluluklara dönüştürmüştür.

Yaratıcının evrendeki her şeye üflediği adalet yerkürede insan nefsiyle ve  eliyle zorlanmıştır.  Zorbaların zorlaması ve bu zorlamaların çeşitli alanlarda, çeşitli şekillerde sürüyor olması pek çok doğal dengeyi bozmuştur. Yaşadığımız dünya güçlülerin etkisi ve baskısı altında her geçen gün sayıları artan kalabalıklar için daha da yaşanılamaz hale gelmektedir. 

Kurulduğu günden beri siyonist ideolojinin kontrolünde olan İsrail devletinin sırtını bu beş güçlü devletin bir kısmına dayayarak Filistinlilere uyguladığı hadsiz zulüm söz konusu dengesizliğin en çarpıcı örneklerinden sadece bir tanesidir. Bu çarpık ideolojinin kullandığı FETÖ gibi sözde farklı dinlerin, inançların hizmet hareketi gibi gözüken, gerçekte ise siyonizme çalışan; Yahudilik dışındaki dinlere, inançlara mensup insanlardan oluşan yapılar da bu ideolojinin en haince kullandığı Truva Atı niteliğindeki araçlarındandır.

Günümüzde bilimsel gelişmelere paralel olarak her gün yenileri ve daha etkilileri üretilen, yayılan ve çoğalan konvansiyonel, kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar da bulundukları ülkelerde gittikçe büyüyen birer kanser uru gibi insanlığı tehdit etmektedirler.

Kazanma, zenginleşme, yığma hırsıyla kesilen, yakılan ormanlar; gelişmiş teknoloji kullanılarak denizlerde ve karada yapılan canlı kıyımları; kirletilen çevre, zedelenen koruyucu atmosfer tabakası, gün geçtikçe daha zayıf ve hasta hale gelen ve bugün için insanlığın tek yaşam alanı olan dünyamızı giderek daha yaşanılamaz hale getirmektedir. 

Sömürgecilikle zenginleşmiş ülkeler kendi sınırları içinde refah içinde yaşayan halklarını her türlü korurken, sırtından zenginleştikleri öteki ülkelerde yaşayanları insan olarak görmemekte; günümüzde de çeşitli yol ve yöntemlerle her türlü sömürülerini, kıyımlarını sürdürmektedirler.

Güçlü devletler, paylaşım ve sömürü savaşları için azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin topraklarını kullanmakta; sebep oldukları yıkım ve acıları kendi ülkelerine yansıtmadan işi bitirmektedirler. O güçlü, dünyanın ağası konumundaki devletlerin halkları refah içinde gündelik yaşamlarını sürdürürken, operasyona konu ülkeler yaşanamaz hale gelmekte, insanları ölmekte,  ölmeyenleri de göçmenlik yolunda denizlerde boğulmakta, tel örgülere ve kopeklere kurban olmaktadır.

Güçlü devletler, karşılıksız bastıkları paralarla satın aldıkları terör örgütleri maşalarına çeşitli adlar vermekte, çeşitli üniformalar giydirmekte, çeşitli tanımlarla görünür kılmakta ve nerede gerekiyorsa orada sahaya sürmektedirler. 

O ağalık iddiasındaki devletlerin birinin ya da birkaçının çıkar için harekete geçmesi karşılarındaki öteki güçlü devletleri de pay alma kaygısı ile hareketlendirmektedir. Yeni güçlerin hareketlenip devreye girmesi de üzerinde operasyon yapılmakta olan ülkelerdeki korkunç ve telafi edilemez maddi, manevi yıkımları daha da katmerli kılmaktadır.

*

Bugün, insanlıktan nasibini almamış bir diktatörün kimyasal silah kullanmasıyla hareketlenen dünyanın devlerinin, kıyamete ilk adım olacak şekilde harekete geçmiş olmaları bu dengesizliklerin sonucudur.

Görünen o ki, insanoğlu evrendeki dengelerin “hak” esası üzerine oturduğunu anlayıp kendine bireysel ve toplumsal anlamda çeki düzen vermediği sürece tam olarak huzur bulamayacaktır.

Bugün başka ülkelerde çalınan savaş tamtamları eninde sonunda onları çaldıranların ülkelerinde de işitilir hale gelecek, yakılan yok edici ateşler onları yakanların ülkelerini de tehdit edecektir.

Nitekim halkı faşist bir diktatörü alkışlayan Almanya, ortalığı sarmış olan İkinci Dünya Savaşı yangınından bir süre etkilenmemiş olsa da sonuçta neden olduğu yangının en çok zarar verdiği yerlerden biri haline gelmiştir.

Yeryüzünde bu dengesiz, haksız düzenler sürdükçe tehditler, çatışma riskleri, huzursuzluklar da hep var olacaktır.

Gelişen haberleşme araçları nerede ve hangi koşullar altında olurlarsa olsunlar insanları daha bilinçli kılmıştır. Dengelerin değişme olasılığı uzak değildir. 

Bir süre daha “atlar tepinirken eşekler, keçiler, koyunlar ezilebilir” ancak bugünün devasa silahlarının artık atları da yok edebilecek güce sahip olduğunu bilmeyen çok az insan vardır.

Ayrıca günümüz dünyasında artık sadece kaderine razı eşekler, keçiler, koyunlar yoktur.

Tepinen atlara karşı kükreyen aslanlar da vardır.

 

13.04.2018

11:26

 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..