Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '10

 
Kategori
Basketbol
 

DÜNYA ŞAMPİYONASININ ARDINDAN

Eğer becerebilirsem dünya basketbol şampiyonasının ardından yazacağımı belirttiğim iki uzun yazıyı tek bir başlıkta toparlayacağım. Şampiyona ardından büyük oranda ödül üzerinde daha doğrusu ödülün miktarı üzerinde tartışma yaşandı. Bende bu konuya katıldım ama miktarın çokluğu için değil, Sn. Engin Atsür' ün özel durumunu belirttim. Miktar gerçekten yüksek ama sanata, sanatçıya ve uluslararası arenada başarı kazanıldığında spora devletçe verilecek desteğin miktarsal büyüklüğüne ben çok takılmıyorum. Olanak varsa büyük olmalı. Basketbolda prestijli ve ilgi duyulan bir dal. Sonuçta bu bir özendirim. Gençlerimize, çocuklarımıza yeteneklerinin, çalışmalarının karşılığını bir gün alacaklarının garantisini vermek hoş bir şey.

Şimdi gelelim asıl mental değerlendirmeye. Biz bu şampiyonada (özellikle turnuva türü şampiyonalar bir avantajdır. Anımsayın biz Brezilya dışında tek bir ciddi maç yapmadan (ki onda da yenildik) ve üstelik sanırım Kosta Rika' nın katkısı ile dünya üçüncüsü olduk. ) en kötü son dört oynamalıydık. Evet ondan iyisini yaptık. Çünkü belki son 24 takımlı dünya şampiyonasıydı bu. Belki de hemen her güçlü takımın bu kadar eksik geldiği tek turnuva olacak. Bu koşullar altında baktığınızda görünürde evet büyük bir başarı var doğru ama bir başka doğru aksi olsaydı bizim takım ne yapacaktı sorusudur. Bir başka gerçek üstüne basarak yazıyorum takım attığı için bu dereceyi aldı, yemediği için değil. Bunu artık algılamamız gerekiyor.

Bir başka gerçek benim beklentilerimin üstünde bir Sn. Semih Erden, Sn. Ömer Aşık ve Sn. Oğuz Savaş izlediysek de takımımızn pivotunun olmadığı. Birkaç örnek yazayım şimdi. Aşağıdaki örnekler her maç için verilebilir.

Slovenya maçı ilk çeyrek attığımız 27 sayının sanırım bir tanesi bile pivot sayısı değil.

Sırbistan maçı Sn. Ömer Aşık ilk 3 topu pota altında harcadı çıktı. Karşısında sayı yedikmiyi boş verin atılamayan düz mantık 6 sayı. Maç tek sayı ile kazanıldı. Daha sonra 4. topunuda harcadı, üstüne birde hücum faulu yapıp son topu kullanamadık.

Sırbistan maçı Sn. Aşık pota altında yine kaçırdı, dönen topu tipleyemedi, 4. çeyrekte yine pota altında inanılmaz toplar harcadı.

Aynı maçta Sn. Erden pota altından arka arkaya 3 topu kaçırdı.

Bizim uzunlarımızın 3 sayı ve hatta orta mesafe 2 sayı tehditleri yok. Faul yüzdeleri sanırım % 50 civarında oldu bu turnuvada.

Bu turnuvada pivotlarımızın fiziksel eşdeğerleri ABD takımında bile yoktu.

Sonuç bu turnuva bu koşullarda kazanıldı. Peki bu koşullar 2. kez tekrarlanır mı? Bana göre zor. O zaman hedefimiz gelecek ise başka şeyler düşüneceğiz.

1) Ya sayı atan uzunlar yetiştireceğiz ya zamanında devşireceğiz.

2) Uzun konusunda umudumuz yoksa kısalara yöneleceğiz.

3) Yaratıcı teknik direktörler ile çalışacağız. Aşağıdaki alıntı benim 17 Ağustos 2009 tarihli yazımdan. Bu yazı harfine dokunulmadan blog sayfalarımızda. "Sn. Savaş, Sn. Solak, Sn. Erden, Sn. Aşık, eğer doping sorununu yaşamasaydı Sn. Gönlüm üst düzey bir takımın pivotları değillerdir. Bu klüp takımları içinde, ulusal takım içinde geçerlidir. Bu nedenle eğer siz gerçekten yaratıcı bir koçsanız o zaman daha fazla olan kaynağa başvururusunuz. Yani forvetlerinize. Bir takıma gerekirse 10 forvet/power forvet ve 2 oyun kurucu konur ve olabildiğince hızlı yüksek tempolu çok hücum (dengesiz değil) kullanan bir takım yapılır. En kötü bu basketbolu oynar en kötü bu dereceleri alırsınız. "

Aşağıdaki notlar 25 Ağustos 2010 tarihinde NTV' de Sn. Kaan Kural' ın ABD takımı koçu için yaptığı yorumdan. " Adeta 4 guard ile oynuyor ABD. 5 kısa ile oynuyor. Forvetten pivot yaratmaya çalışıyor. Topa inanılmaz bir baskı ile hızla oynuyorlar."

Evet sayın okurlar Odom ve Billups dışında kaç oyuncuyu biliyordunuz şampiyonadan önce ABD takımında. Ama o takım ezdi geçti herkesi. Evet herkes eksikti ama eksik anlayışı her ne ise ABD en çok eksiği olandı.

Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi? Keyfini ben dahil herkesin çıkardığı (ben ekstradan atan bir ulusal takım izlemenin keyfini çıkardım) bu takım ve turnuvanın mazide kalan bir hoş seda olmasını istemiyorsak kesin olarak analizleri doğru yapıp, yüksek hedefler koyup, mantığımızı değiştirmemiz gerektiğini kabul etmeliyiz.

Ben bu mutluluğu bir istisna bir tesadüf olarak yaşamak istemiyorum.

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..