Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '17

 
Kategori
Öykü
 

Dünya Taşınıyor 4

Dünya Taşınıyor 4
 

Selami de eğlenenlerin arasına katılmak istedi. Yerinden kalktı. Ekran başında eğlenen üç kişinin yanına geldi.”Ben de size katılabilir miyim?” dedi.

“Tabi dedi biri. Zaten az kişiydik dedi ekledi. Işınlanmak için şu cihazı koluna tak.”

Selami aldığı cihaza baktı. Sıradan bir cihazdı. Nasıl kullanılacağını hemen çözdü.Cihazı koluna taktı.

Selami ile konuşan genç yanındakine “Geride kalan sen ol.” Dedi.

Ekranda geri sayım başladı. Geride kalan kişi on beş dakika boyunca saklananları arayacaktı. Saklanacak olanlar kollarındaki cihaza basıp ışınlandılar. Herkes ayrı bir odaya ışınlandı. Odalar her yerde olabilirdi. Ya zamanda ya da paralel boyutlarda.

Geride kalan başka bir cihaz aldı. Onunla ışınlanma esnasında görünmez ve gizli bırakılan, izleri takip edecekti. Önce geleceği gösteren ekrana baktı. En hızlı ve iz bırakmayan Selami’nin olduğunu gördü. Ama Selami ekranda birden bire kayboldu. Genç şaşkına döndü. Cihazlardan kaçmak mümkün değildi. Genç arayıcı cihazını eline aldı.O da ışınlandı.

Selami bulduğu odaya dikkat kesildi. Oda da başka bir yere ışınlanmayı engelleyen sensoru gördü. Sensor ışınlanmaya yalnız odalar arasına izin veriyordu. O an Selami kristalden sinyal almaya başladı. Az sonra Naci ve Fikri’yi gördü. Sonra nerede olduklarını öğrendi. Ardından bağlantıya geçti. Zihinsel temas ile Dc HRS adlı paralel boyutta olduğunu öğrendi. Bu dünyadaki bir paralel boyuttu. Gözlerine inanamadı. Dünya sıcaktan yaşanmaz haldeyken paralel boyutları da benzer durumu yaşamalıydı. Ama öyle değildi. Elindeki kristalde cennetten bir köşe görünüyordu.

Selami odalar arası ışınlanmayı engelleyen sensordan kurtulmak için zihin yöntemini kullandı. Cihazını çalıştırdı. Birden kendini ormanın içinde buldu. Fikri ve Naci az ilerideydi. Selami’yi gördüklerinde hemen yanına geldiler.

Naci “Sen geçitsiz nasıl geldin buraya?”

Selami “Kolumdaki cihazla.”

Naci “Bu cihaz yıldızlar arası yolculuğa nasıl elverişli olur?”

Selami “Bildiğin gibi değil. Cihazı zihnimde kutsal ışıkla çalıştırdım..”

Naci “Bak bunu hiç düşünmedim. Desene manevi bir yolculuk. Evliyalar gibi. Cihaz var ama ondanda ilerisine taşmışsın. Dedi ekledi. Biz buraya çupakabraların piramidi ile geldik. Yalnız onların hiçbirini yanımızda getirmedik. Dc HRS paralel boyutunu da çupakabraların piramidinde keşfettik.”

Selami “Benim bildiğim dünyada Dc HRS diye bir paralel boyut yoktu.”

Naci “İnsanlar her şeyi bulduk her şeyi keşfettik zannederler. Yanıldıklarını işte çupakabralardan öğreniyoruz.”

Selami “Dünya’nın yok olma süreci buraya uğramayacak mı?”

Naci “Uğraması mümkün değil. Dc HRS’e felaket daha on bin yıl uğramıyor.”

Selami sordu. “Burada ne yapmak niyetindesiniz?”

Naci “Fikir benim. Bu boyuta inşa edeceğimiz atmosfer üssüyle dünya’nın atmosferini düzenleyip temizleyeceğiz.”

Selami “Yapacağınız üst için hem malzemeye hem insan gücüne ihtiyaç var. Ben derim ki malzemeler için Soran P2 gezegenine gidin derim.”

Naci “Orada çupakabralardan başka canlı yok.”

Selami “Sandığınız gibi değil. Soran P2 gezegeninin geleceğinde insan kaynıyor.”

Naci “Nasıl olur bu?”

Selami “İyi düşünün. Oraya ilk giden bizleriz. Ve bizim neslimiz qrada çoğalıyor.”

Naci “Doğrusu dünya’nın yeniden ağaçlandırılması ve imarı için o insanlara ihtiyacımız olduğudur.”

Selami “Gece olmak üzere. Akşam kalacak bir yer ayarladınız mı?”

Naci “Bu gezegenin tamamı ormanlarla kaplı. Gecelemek için bir ağaç kenarı yeterli bize.”

Selami’nin kolundaki cihaz sinyal vermeye başladı.Cihazın tuşuna bastı. Cihazın üstünde üç boyutlu görüntüler meydana geldi.

Selami “Bunlar çupakapra. Piramitleri ile buraya geliyor.”

Naci “Çupakabralarla ilk karşılaşmamızdan beri biz nereye gidiyorsak onlarda bizi takip ediyor.”

Selami “Tabiî ki öyle olacak.”

Naci “Nasıl yani?”

Selami “Hatırla ilk karşılaşmamızda çupakapraya dönüşmüştük. DNA mız değişti. Çupakapralara onlardanmışız diye mesaj gidiyor.”

Naci “DNA mızı eski haline getiremez miyiz?”

Selami“Buna olanak yok. DNA mızı eski haline getirsek bile mutlaka iz bırakır vücutta. Şimdiki teknoloji bunları da buluyor. Sonra ekledi. Çupakapralar bir dakika sonra burada.”

Az sonra gökyüzünde bir piramit belirdi. Ardından bir düzinesi göründü. Ve yere indiler. Üç arkadaşa iki yüz metre mesafedeydiler. Piramitlerin içinden çıkan çupakapralar sağa sola dağılmaya başladı.

Selami “Bunlar bizim önceden karşılaştığımız çupakapralar değil. Benim bildiğim mavi olmaları gerekiyordu. Bu piramitler ise kızıl renkte.”

Naci “Çupakapralar ne kadar zararsız iseler de dikkati elden bırakmamak lazım. Çünkü bunlar yabancı çupakapralar.”

Selami “Şu dünya atmosferini eski haline getirme fikri içime sinmedi. Çok büyük devasa bir tesis kurmak bizim harcımız değil. En azından şimdilik.”

Naci “Atmosfer yenilenseydi dünyadan gidenler yenilerdi.”

Selami “İsterlerse yaparlardı. Ama yinede faydası olmazdı.”

Naci “Neden faydalı olmasın. Yapsalardı olur biterdi.”

Selami “Sorun başka dedi. Dünya atmosferi çok bozuk. Sıcaklık o yüzden artmış durumda. Ama sıcaklığa etki eden bir faktör daha var.O da dünya güneşe çok yakın. Bunu değiştirmek ise mümkün değil.”

O an beş tane çupakapra onlara doğru geliyordu.

Naci “Bize doğru geliyorlar. Ne yapalım?”

Selami “Bence bunlarda zararsız.”

Beş çupakapra onlara on metre mesafede durdu. Çupakapraların gitmeye niyeti yoktu. Dikkatlice onlara bakıyorlardı. Çupakapralardan biri elindeki cihazı onlara uzatınca Selami erken davrandı. Belindeki ışınlı şok çubuğunu çupakapralara tutup çalıştırdı. O an çupakapralar panik içinde sağa sola kaçtı.

Selami “İşte bunların sonu böyle. Acıtmadan kaçıracaksın.”

Naci elindeki cihazı piramitlere tuttu. Selami “Neyin peşindesin?”

Naci “Bekle ve gör.” Cihazdan üç boyutlu görüntüler çıktı. “Tamda tahmin ettiğim gibi.” Dedi.

Selami ve fikri şaşakaldı. Naci “Dc HRS dünya boyutunu çupakapralar işgal etmiş. Piramitlerden gelen sinyale göre burada, altı milyona yakın çupakapra var.”

Selami “Çupakapralar insan icadı bir canlı. Demek dünya bilim adamları Dc HRS boyutunu çupakapralara üst seçmiş.”

Selaminin kolundaki cihaz uyarı vermeye başladı. Selami “Kozmik bir sinyal. Dünyadan geliyor.”

Naci “Kozmik sinyal nedir?”

Selami “Dalga boyu kutsal ışık seviyesinde olan bir yayın. Kutsal ışığı düşüncemizde oluştururuz. Düşünce ya var ya yok seviyesinde. İşte kozmik dalga böyle. Ancak düşünce boyutundan yayın yapılır.”

Selami cihazındaki üç boyutlu görüntüleri görünce şaşırdı. “Şunlara bakın. İki ayak üzerinde yürüyen ve konuşan maymun adamlar. Hem de dünyada. Bizden yardım istiyorlar.”

Naci “Gidecek miyiz yoksa, burada keşif yapmaya devam mı edeceğiz?”

Selami “Çupakapraların cennetinde görecek keşfedecek bir şey olmamalı sanırım. Çupakapra ve piramitler. Başka bir şey değil.”

Fikri araya girdi. “Maymun adamlar sinyalde ne diyor?”

Selami “Gelin bizi kurtarın. Yaşam alanlarımız yok olmak üzere. Tehlikedeyiz’ diyorlar.”

Naci “Gezegende ne kadar maymun adam var peki?”

Selami “Yaklaşık yirmi bin. Hepside iki dev yapılı bölge tesislerinde yaşıyorlar.”

Naci heyecanlanmıştı. Dünyada maymun adamların yaşadığını ilk kez öğreniyordu. “Bilim adamlarının bunu da yapacağı aşikardı. Her dalda elleri var. Hayvan maymunları değiştirmemeleri söz konusu dahi olamaz.”

Selami “Maymun adamlar kozmik yayınla mesaj çektiklerine göre zekaları bir hayli ileri olmalı. Hayvanlar yer, içer, yatar, uyur. Onların mental yoğunluk sağlamaları beklenemez. İnsanoğlu her gün yeni şeylerle meşgul. Yeni şeylerle olmasının nedeni medeni yaşamda oldukları için. Zamanında Platon düşünceyi insan üzerinden zincirlere bağlamış. Ve zamanımıza kadarda düşünce, haritasını bozmadan koruyabilmiş. Zincirler medeni yaşama güç olmuş. Ama kozmik düşünce Zamanımızın ürünü. Kutsal ışıkla alakalı. Zihin yoğunlaşarak kutsal ışığın akışını sağlıyor. Kutsal ışık salt gerçek bir olgudur. Bilgi bu yolla elde edildiğinde düşüncenin ismi fornox oluyor.”

Naci “Maymunlara itici gücü sağlayan önce DNA sonra Plato’nun sağlam zincirleri.”

Selami “Zincirleri yabana atma. Demirdendir ve ağırdır. Kozmik düşünce ile bağlandığında esrarı büyük olur. Bunları çok kitap okuduğumdan biliyorum. Parçalar zihnimde birleşince ilham geliyor. Üzerine gidince de bu tür şeyler ortaya çıkıyor. Hatta diyebilirim ki taşı altına çevirmenin yolu bile kozmik düşünceden geçiyor.”

Naci “Altın bilim adamları için önemli bir madde. Onların bilimle yapamayacağı şeyi kozmik düşünce ile yapabilmek müthiş bir şey.”

Selami “Her şey sandığın gibi değil. İnsanoğlunun salt gerçek yaşamda yani fornoxta ilerlemesi lazım. Ancak parçalar öyle birleşir ve ilham geldiğinde, taşı altına çevirdiğinde bu senin sırrın olur.”

Naci konuyu değiştirdi. “Maymun adamlara ancak elimizdeki piramit ile yardım edebiliriz değil mi?”

Selami “Ben de öyle düşünüyorum. Dedi ekledi. Haydi gelin piramitlerden birini ele geçirelim.”

İlerlediler. Onlar yaklaştıkça çupakapralar sağa sola dağılmaya başladı. Bir piramidin önünde durdular. Selami önde piramidin içine girdiler. İçeride maymun adamları dünyadan alıp ışılama birimi de vardı.

Selami “Maymun adamlara ulaştığımızda onları Sora P2 gezegenine taşıyalım. Gezegen onlar için elverişli. Ve hiç insan yok orada.”

Naci sağa sola bakıyordu. Duvardaki bir bölmeye dikkat kesildi. “Tamam buldum paralel boyuttan çıkışın birimini.” Naci  el kadar büyük, yuvarlak ve yassı olan kızıl yüzeyi Selami’ye gösterdi. Beraber kumanda odasına geçtiler. Önce piramidi havalandırdılar ardından paralel boyut geçiş birimini çalıştırdılar.O an Fikri gözlerine inanamadı.

“Ne tatlı bir ışık yoğunluğu.Bununla ilk defa karşılaşıyorum.” Dedi.

Selami “Işık kumanda odasının dışındaki yuvarlak yassı yüzeyden geliyor. Bu harika kızıl ışık yoğunluğu ise akıp giden foton zerreciklerinin durmuş hali.”

Naci “Doğru bu. Bilim adamlarımız yeni keşfedip yaptılar. Ama teknolojiye çupakapralar bizden evvel ulaşmışlar.”

Selami “Hazır olun. Paralel boyuttan çıkıyoruz.”

Piramidin önünde kendi boyunda bir ışık yoğunluğu oluştu. Piramit ışığın içine girdi. Sonra ortadan kayboldu. Piramit tekrar ışığın içinden ortaya çıktı. O an dünyanın ışığının arttığını gördüler. Dünyanın ısısı da ona göre artmış olmalıydı.

Piramit yere indi. Selami “Gezegende oksijen azlığı tehlikelidir.  O yüzden astronot kıyafetlerimizi giyelim.” Odanın içinde raflarda duran giysilerini giyip başlıklarını taktılar. Sonra oksijen tüplerini sırtlarına geçirdiler. Piramidin kapısına doğru ilerlediler.  Dışarıya çıkıp görünen ilk tesise doğru yol aldılar.

 İlk tesis ilerideydi. O an birkaç savaş uçağı kalktı. Hepsi yarım dairenin yarım şeklindeydi. Zoyark deniyordu. Birden ateş açmaya başladılar. Silahlarından ışın çıkıyordu.

Selami “Kandırıldık. Bizi haklayacaklar. Hemen piramide dönelim.”

Üçü birden cihazlarını çalıştırıp piramide ışınlandılar. Ardından piramit havalandı.

Maymun adamların kullandığı zoyarklar takibe başladı. Kovalamaca atmosfer boyunca devam etti. Piramit yörüngeye çıkınca hızını artırdı.

Selami “Tehlikeyi atlattık. Zoyarklar peşimizi bıraktı.”

Naci “Bu işin içinde hile olmalı. Bizden yardım istediler sonra bize ateş açtılar. Hemde öldürmemecesine. İsteselerdi bizi haklayabilirlerdi.”

Selami “Bende aynı fikirdeyim. Maymun adamlar bizi takip edip insanların taşındığı kulukse gezegenine ulaşmalı deneyebilirler.”

Fikri “Bence bilim adamları maymun adamlarını boş yere dünyaya hapsetmedi. Onlara yaşam sahaları verdi ama beraberlerinde götürmedi. Belki bilim adamları maymunları inceleyip sıcak dünyada nasıl yaşanacak onu keşfedeceklerdi.”

Naci “Şimdi biz Soran P2 gezegenine gidelim. Maymun adamlar peşimizi bırakmaz. Eğer kulukse gezegenine gidersek Bilim adamları Soran P2 de yaşadığımızı keşfedebilirler.”

Fikri “Nasıl keşfedebilirler?”

Selami araya girdi. “Zaman ve paralel yolculuk olsun sonra, kulukseye gidip gelmemiz olsun hep kayıtlıdır. Kayıt ise kozmik izlerdir. Bilim adamlarının elinde mutlaka kozmik okuyucu vardır. Dedi konuyu değiştirdi. “Maymunlar bizim peşimizde. Hem Soran P2 ye gelirse gezegenimiz renklenir.”

Naci “Neden ışınlanarak gitmiyoruz da uzay boşluğunda ilerliyoruz?”

Selami “Piramit ancak boyutlar arası ışınlanmaya elverişli. Siz piramitleri pek iyi bilmiyorsunuz. Gezegenler arası ışınlanma için mesafe önemli. Senin dediğin şekilde ancak devasa geçit kapıları yapmak lazım. Oysa bu mümkün değil. Hem ben kulukseden ancak kozmik düşünce ile geldim. Çok zorlandım. Sizin ise bunu yapmanız mümkün değil. Zaten Soran P2 ye yolculuğumuz uzun sürmez.”

Piramit uzay boşluğunda hızla ilerliyordu. Işık hızında gidiyordu. Yolculuk esnasında ufak tefek meteorlarla karşılaşıyorlardı. Piramit bu tür karşılaşmalara hazırlıklıydı. Piramidin çevresinde manyetik bir kalkan vardı. Çok güçlüydü. Piramidin önüne çıkan meteorlar manyetik alana çarpmadan dolayı paramparça oluyorlar yada sağa sola savruluyorlardı. O esnada piramide hiçbir sarsıntı hissedilmiyordu.

Soran P2 gezegeni  daha iki ışık yılı ötedeydi. Boş uzayın içine inşa edilmiş bir geçit kapısı vardı. Piramidin içindekiler oraya çabuk varmak istiyorlardı.

Naci “Hızımızı artırsak iki yıl birkaç saate iner. Ne dersin?”

Selami “Olabilir fakat menzil göründüğünde hesaplamayı iyi yapmalıyız. Tam geçidin önünden içeriye girmeliyiz. Geçidi geçmemeliyiz. Geçersek bulamayız. Çünkü geçidin arkasına dolanmak tehlikelidir. O an nereye ışınlanacağımız belli olmaz.”

Bu işi fikri üslendi. Hesaplama konusunda uzman olduğu için hemen işe başladı. Kontrol panelinde birkaç ayarlama yaptıktan sonra piramit boş uzayda ışık hızının üstüne çıktı. O an kontrol paneli ekranında insan görüntüleri oluştu.

Selami “Bunlar nedir böyle?”

Fikri “Zannedersem bu çupakapralar insan kaderleri ile oynuyorlar. Şöyle İnsan üzerine kutsal ışık aktarılıyor. Yansıyan kutsal ışık bu ekranda düzene konuyor. Bu sayede ekrandan elle kontrol edilen şablonlar ile insana istediklerini yaptırabiliyorlar. Hatta bu sayede insan düşüncelerini bile okuyabiliyorlar. Bir dergide okumuştum. Bu teknoloji insanların elinde de varmış. Hem daha da ilerisi varmış. Bilim adamlarının elinde öyle teknolojiler var ki aklın hayalin durur. Bunların çoğu insanlardan gizlenmiş durumda.”

Fikri ekrana dikkat kesildi. Bazı sinyaller alıyordu. Kendilerine yaklaşmakta olan zoyarkları gördü. Ve gerisinde daha çok zoyark vardı.

 Fikri “Tam tahmin ettiğimiz gibi. Maymun adamlar hiç peşimizi bırakmamış. Bu sefer daha çok zoyarklarla geliyorlar.”

Selami “Gelsinler bakalım. Benim anlamadığım neden dostça anlaşmadılar da bize ateş açtılar?”

Naci “Bunlar maymun adam. Kendi ırklarının üstün olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Bir insanla konuşmak anlaşmak onlar için onur kırıcı olmalı.”

Selami “Bunlar Soran P2 gezegenine gelirse bizi zor duruma düşürebilirler. Gezegeni istila ettiler mi bizi oradan sürebilirler.”

Naci “Kolayı var bizlerde, gezegenin ücra yerlerine taşınırız.”

Selami “Sen bunları bilmiyorsun. Maymun adamlar çok vahşidir. Arayıp gelip bizi bulurlar.”

Naci “O zaman Soran P2 gezegenine farklı bölgeden girelim. Bu sayede kaldığımız yeri ifşa etmemiş oluruz.”

Selami “Bu iyi fikir ama biz piramidi indirdiğimizde kaldığımız yer ile aramızda büyük bir mesafe olacak. Kulukse gezegenine gitmek için ışınlımı cihazımız var ama atlama yerimiz olmadan ışınlanamayız. Bunun için önce uzağa ineceğiz. Sonra maymun adamlar geldiğinde ortadan kaybolacağız. Maymunlar o kadar işkilli olmamalılar herhalde. Bizi belli bir  yerden itibaren takipten vazgeçeceklerdir.”

Zoyarklar piramide yaklaşmıştı. Işın silahları ile ateş açmaya başladılar.

Selami “Kalkanımız var. Bize bir şey yapamazlar.”

Naci “Neden bizde ateş açmıyoruz. Bu sayede dişli olduğumuzu onlara göstermiş oluruz.”

Selami “Hiç aklıma gelmedi ateş açmak. Öyleyse bizde başlayalım.”

O an piramidin ortasından zoyarklara ışın ateşi başladı. Ateş açan zoyarklar çoğalınca piramidin savunma kalkanı zorlanmaya başladı. Piramit hafif sallanıyor veya dönüyordu. Piramitten çıkan ışınlar hedefini buluyor fakat zoyarklara zarar vermiyordu. Çünkü onlarda da savunma kalkanı vardı.

Selami monitörü kontrol etti. Kendilerini takip eden iki yüz zoyark gemisi olduğunu öğrendi. Zoyarklardan biri piramide gittikçe yaklaşıyordu. Diğer taraftan manevralar yaparak kendini ışın ateşinde koruyordu. Bir süre sonra zoyark piramidin girişine kilitlendi.

Selami “İçeriye sızıyorlar.Kontrol odası kapısını kapatın. Kapının açılmaması için ek güvenlik alın.”

Naci ve fikri kapıyı kapattılar. Şifrelerle kapının açılmasını zorlaştırdılar.

Selami “Biz bunlara dost derken teslim alınmak üzereyiz. Kaçış imkanımız kalmadı.” Demişti ki kontrol odası kapısından büyük bir patlama sesi geldi. Ardından kapı açıldı. Selami ve iki arkadaş ellerindeki ışın silahlarını maymun adamlara doğrulttu. Maymunlarda aynı şeyi yaptı. Silahlarını onlara doğrulttu.

Maymunlardan biri “Teslim olun. Başka çıkar yolunuz yok.”

Fikri “Sizlerin ne tür bir canlı olduğunuzu biliyorum. Sizler insanları canlı deney olarak kullanıyorsunuz. Teslim olmaktansa ölürüz daha iyi.”

Her şey bitmişti sanki. Piramitteki altı maymun adam Selami ve iki arkadaşını teslim almış zoyarka götürmek üzereyken piramit bir ışık huzmesinin içine girdi. Piramidin içindekiler bir anda dondu kaldı. O an ışınlama geçidine gelmişler hızla içine girmişlerdi. O an piramide kitlenmiş olan zoyark paramparça oldu. Piramit kısa bir süre sonra ışık huzmesinin içinden çıktı.

Karşıda Soran P2 gezegeni duruyordu. Kısa süre önce donup yere yığılanlar ayıldı ayağa kalktı. İlk ayılanlar Selami ve iki arkadaşı olduğu için hemen maymun adamlara yöneldi. Onları ayak ve ellerinden ışın kelepçeleri ile bağladı.

Piramit Soran P2 nin yörüngesinde tek başınaydı. Tehlike henüz geçmemişti. Geriden maymun adamlar geliyordu. Acele etmeliydiler. Kontrol panelinden sinyal almaya başladılar.

Selami “Maymunlar geçitten çıktılar. Hemen piramidi terk edelim.”

Fikri “Durun bir dakika. Bizler aşağıya ışınlanınca izlerimizi takip ederler. O yüzden üzerimizdeki tüm cihazları çıkaralım. Işınlanmayı piramit ile yapalım.”

Fikri önce savunma kalkanını kapattı. Sonra Soran P2 gezegenine ışınlanmak için transfer platformunu çalıştırdı. Üçü birden platforma çıktılar.

Selami “Gezegendeki üssümüze ışınlanalım. Ayarı öyle yap.”

Fikri “Maymunlar gelip ışınlanma platformunun rotasını okuyabilirler. O yüzden platforma zaman ayarlı patlayıcı yerleştirdim.”

Selami “İyi düşündün. Zannedersem maymunlar kutsal ışık iz takibi yapamaz. Bu işimize gelir. Çünkü bu insanın bulduğu bir şey. Hem de yeni keşfedilmiş.”

Naci “Endişe etmiyorum ama maymunların hilesinden  korkuyorum.”

Selami “Doğru, baksana piramidin kalkanı olduğu halde içeriye girmeyi başardılar.”

Fikri “Platformu aktif hale getirdim. Hazır olun çocuklar. Işınlanacağız.”

Işınlanma platformu üçünü birden aldı. Piramitten ışınladı. Maymun adamların uzay araçları zoyarklar piramidin çevresine dizildiler. İçeriye birkaç maymun adam girdi. Yerde ışın kelepçeleri ile bağlı olan maymunları gördüler. Ellerindeki ve ayaklarındaki kelepçeyi bir cihaz yardımı ile çözdüler.

Lider olan maymun çıkıştı. “Siz nasıl olurda bu hale gelirsiniz. Onları elinizde nasıl kaçırırsınız. Yazıklar olsun size.”

Mahcup durumdaki maymun “Efendimiz bizim suçumuz yok. Biz piramit geçide girdikten sonra böyle olduk. Onlar bizden önce ayağa kalktı. Hiç merak etmeyin. Onların izini kutsal ışık tarayıcı cihazımızla bulacağız.”

Lider maymun küplere bindi. “Aptallar. Görmüyor musunuz yerdekileri. Biz takip etmeyelim diye bütün cihazlarını çıkarmışlar.”Mahcup maymun ellerini önüne bağlayıp başını eğdi.

Sonra lider maymun “Yapacak başka bir şeyimiz yok. Hemen buradan çıkıp gezegene iniyoruz.”Maymunlar piramidi terk etti. Zoyarklarına bindiler. Soran P2 gezegenine dalışa geçtiler.

Maymun adamlar gezegene inince ilk işleri zoyarkların bulunduğu alana bayrak dikmek oldu. Bayraklarında iki ok yan yana , yukarı bakan ve altında iki çizgi vardı. Anlamı ‘savaş’ demekti. Bezden bayrak kırmızıydı. Şekillerde beyazdı.

Maymun adamlar gözünü kestirdikleri kavak şeklindeki bir ağacı yontarak bayrak direği yaptılar. Sonra kendilerine barınak yapmaya giriştiler. Bazı maymun adamlarda toprağı kazıyordu. Amaçları tohum ekip onları büyütmekti. Kimileri ise çevreye dağılıyor araştırma yapıyordu.

Maymun adamların ellerinde silahlar vardı. Aldıkları talimata göre gezegene ayak bastıkları ve yeni bir yurt edindikleri için şölen yapacaklar ve vurdukları hayvanları o şölende yiyeceklerdi.

Gezegenin çoğu yeri ormanlıktı. Otçul hayvanlarda vardı etçil hayvanlarda. Çoğu otçul hayvanlar geyik şeklindeydi. Başlarının üzerinde iki boynuz vardı. Sürü halinde yaşıyorlardı. Su kenarlarını yaşam alanları olarak kullanıyorlardı. Maymun adamlar büyük bir geyik grubu ile karşılaştı.  Bunları ışın silahları ile öldürdü. Ve onları şölen alanına taşımaya başladılar.

Gürültülerle, bağrış çağırışlarla, müziklerle büyük bir şölen tertip ettiler. Yiyecekleri geyikler ağaç dallarına dizdiler ve ateşin üzerinde pişirip yemeye başladılar. Bir grup maymun adam karınlarını doyurmuş olmalı ki, sarhoş naraları atarak müzik eşliğinde hoplayıp zıplayıp dans ediyordu.

Lider maymun yanındakilere “Gezegende insan bulursanız acımadan öldürün. İnsanlar yok edilmeli. Onlar bizi dünyada terk ettiler. Bizi bir deney uğruna tehlikeye attılar. Öcümüzü onlardan almalıyız. Bu gezegen biz maymunların olmalı. Güçlü ve aydınlık geleceğimiz için gezegenin her yerini ne var ne yok öğrenmeliyiz.”

Yanındaki maymun adam “Baş üstüne efendim.” Deyip liderle beraber içkisini içmeye başladı. Kimi maymunlar gazoz, kimi ayran içiyordu. Maymun adamlar insanlar gibi alkol kullanmıyordu. Alkol vücut için zararlıydı. Yüzlerce yıl önce DNA yı bozduğu öğrenilmişti. Bozulmuş DNA nın ise uzay yolculuğunda zararlı olduğu ortaya çıkmıştı. Ama maymunlar bu özel gün için alkolü bir günlüğüne kendilerine serbest bırakmıştı. İçen maymunlar içiyordu. Maymun adamlar savaşçı bir ırktı. Onlarda biliyordu ki Savaşçılıklarına alkol çok büyük bir zarar veriyordu. Çoğu maymun bu yüzde alkol içmiyordu.

Ziyafet hareketliliğini yitirmişti. Şöleni bırakıp istirahata geçen maymun adamlar Soran P2 gezegeninin uydusu olan ve parlayan Rime küresi  ışığı altında uyumaya başladılar. Bir süre sonra maymun adamların hepsi uykuya daldılar. Ayakta kalanlar sadece nöbetçilerdi. Onlar ellerinde silahlar ve gece görüş gözlükleri ile bir sağa bir sola gidip geliyorlardı.

Selami ve iki arkadaşı barakalarındaydı.Selami’nin androit kızı Gönül telaşlıydı. Sürekli “Yerimizi bulacaklar gidelim buradan.” Diyordu. Selami barakanın çevresine ışın silahları yerleştirmekle meşguldü.

Fikri Selami’nin yanına geldi. “Biz kızları Kulukse gezegenine götüreceğiz. Gelirken işe yarar silahlar getireceğiz. Gönülde gelsin bizimle.” Dedi.

Selami “Tamam Gönül sizinle gidebilir. Yalnız savaşçı robotlarımız olsaydı iyi olurdu.”

Fikri “Kuluksede robottan çok ne var ki. Getirmek çok kolay olacak. Elimdeki yazılımlarla gezegendeki başıboş robotlar birer savaşçı haline getirebilirim.”

Selami “O başıboş dediğin robotlar devletin zimmetinde. Boşta olsalar zaman gelince devlet onları kullanıyor. Başımıza iş açmayalım. Sonra buraya geldiğimiz duyulursa güvenlik bize engel çıkarır bizi geri dönmemecesine Soran P2 yi yasaklar.”

Fikri “Her şeyin bir çıkar yolu bulunur elbet. Al şu cihazı. Bir gelişme olursa sinyal gönder. Biz hemen geliriz.”

Gönül Fikri’yi takip etti. Dışarı çıktılar. Naci ve iki kadın geçidin başındaydı. Fikri’yi gördüklerinde Naci “Gönül’ü gelmesi iyi oldu. Bu sayede yarı robot arkadaşımız bize kolaylık sağlar. Gönül’ün geçidi aktif hale getireceğinden eminim.” Geçit uzun zamandır kapalı olduğu için ayar ve hesaplar uzun sürebilirdi.

Gönül robot yapılı olduğu için önceden yüklenmiş veriler ve hesaplarla geçidin ayarlarını yapmaya başladı. Kısa süre sonra geçit çalışmaya başladı.

Gönül “Tamam ayarlandı. Yalnız üzerinizdeki tüm cihazları çıkartın. Yolculuk esnasında metal cihazlar ışınlanacağımız rotayı değiştirir. Karşı geçit yerine başka bir yere çıkabiliriz. Uzun süre yürümek hiç işimize gelmez.” Geçit saydam bir ışığa büründü. İçine girenler birden ortadan kayboldu.

Maymun adamların kaldıkları yer yüz kilometre uzaktaydı. Selami cihazı ile bunu tespit etmişti. Maymun adamlarında böyle bir tespit yapacağından emindi. Saldırırlarsa önce barakanın etrafına döşediği silahları kullanacaktı. Başarı sağlayamazsa son çare ışınlama geçidine girecekti.

Bir çok maymun adam çevreyi kolaçan ediyor ve araştırıyordu. Bir grup maymun yakınlardaki dağa çıkarken bir mağara bulmuştu. Mağarada bulduklarına şaşırıp kaldılar. Her tür teknoloji vardı orada. Gruptan biri lidere mesaj çekti.

Konuşmaya başladı. “Başkanım burada geleceğimiz saklı. Gelin görün.” Mesajdan kısa bir süre sonra birkaç zoyark o yöne doğru hareket etti.

Naci ve Fikri geçitten kulukse gezegenine ışınlanınca kollarındaki cihaz sinyal almaya başladı. Cihazın üzerindeki üç boyutlu görüntü dünyadaki maymun adamlardan kaçışlarını gösteriyordu.

Naci “Sinyal mesajını okuyamadım ama birileri bizi sürekli takip etmiş. Görüntüler onu anlatıyor. Tek yapmamız gereken güvenlik bölgelerinden ve adamlarından uzak duralım.”

Fikri “Daha iyisini yapalım. Şimdi birbirimizden ayrılalım. Gerekirse kozmik mesajla buluşuruz.

”Naci “Robotların yazılımını nasıl değiştireceğimi bir daha anlat. Hata yapmayayım.”

Fikri anlatmaya başladı. Yazılım değiştirmek için ellerindeki kare şeklindeki cihazı robotların gözlerine tutacaklardı. Kozmik düşünce ile cihaz çalışacak ve görünmez ve gizli bir şekilde robota veri transferi yapılacaktı. Her robot ele geçirildiğinde kare şeklindeki cihazın kutsal ışık akışının rengi düşünce ile kızıl renkten alev mavisi rengine dönüştürülecekti. Bir anlık kutsal ışık akışından sonra robotlar kullanıma hazır hale gelecekti.

Caddenin üzerindeki bir grup askeri robot uygun adım yürüyordu. Diğer taraftan robotlar tempolu şekilde ‘Ay akşamdan ışıktır. Yaylalar yaylalar yüküm şimşir kaşıktır’ şeklinde türkü söylüyordu. Grubun önünde başka bir robot ay yıldızlı Türk bayrağı tutmuştu.

Caddenin üzerinde birkaç çocuk ise uçan kaykayları ile oynuyordu. Robotları görünce durdular. Fikri de oradaydı. Robotlar geçip giderken Fikri de geriden takip etmeye başladı.

Caddedeki binalar üstün teknoloji eseri prefabriktiler. En büyüğü beş katı geçmiyordu. Gezegen yönetimi insanlar dünyadan gelince bu evlere yerleştirdiler. Evleri taksit para ile alıyorlardı. İnsanlar para kazanmak için aynı dünyadaki gibi çalışıyorlardı. Kimi insan öğretmendi, kimi insan memur, kimi insanda işçiydi.

Gezegen altı ülkeye bölünmüştü. İngilizce konuşan insanlara ayrı bir ülke, zenci insanlara ayrı bir ülke, Türklere ayrı, Araplara ayrı, Çinlilere ayrı, Ruslara ayrı bir ülke verilmişti. İnsanlar savaşmayı yüzyıllar önce bıraktığı için milletler kendine tahsis edilen toprak parçalarına ve onlar için oluşturulan siyasi sınırlara itiraz etmediler.

Tuna M. Yaşar

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..