Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '17

 
Kategori
Öykü
 

Dünya Taşınıyor 5

Dünya Taşınıyor 5
 

Fikri geriye doğru baktı. Kendisini kimsenin takip etmediğini anlayınca  robot veri değiştirme cihazını çalıştırdı. Robotlar o an hangara girmek üzereydi. Fikri de onların peşinden hangara girdi.

Ortalıkta kimsecikler yoktu. Robotlar bir ölü gibi ayakta hareketsiz duruyordu. Fikri cihazını her bir robotun gözüne tutarken Kutsal ışık akışını düşündü. Kutsal ışık önce kızıl renkteydi sonra alev mavisi. Hangardaki on iki asker robot kullanıma hazır hale geldi.

Robotları dışarı çıkaramazdı. Oysa ışınlanma geçidine robotlarla gitmesi gerekiyordu. Aklına Selami’nin kutsal ışığı kullanarak mekan atlama yöntemi geldi. Zaten robotlara da kutsal ışığı yüklemişti. Fikri yerinden uzun süre kıpırdamadan durdu. Bir müddet sonra Fikri’yi ve robotlarını bir ışık huzmesi kapladı. Ardından hep birlikte yok oldular. Hangar bomboş kaldı.

Selami robotları ve Fikri’yi görünce şaşırdı. “Hep geçidin önünde bunlar ne zaman gelecek diye bekleyip durdum. Oysa sen başka yerden çıkageldin.” Diye konuştu.

Fikri “Robotlarla ışınlanma geçidinden de gelebilirdim. Güvenliğe yakalanmadan robotları geçide getirmek zor olacaktı. Bende senin kutsal ışıkla mekan atlamayı denedim ve başarılı oldum.”

Selami “Senin karnın açtır. Gel de bir şeyler yiyelim” dedi ekledi. “Bu gezegenin yiyecekleri öyle tatlı ki daha önce niye tatmadım hayıflanıyorum.” Beraberce Selami’nin barakasına girdiler. Beraberce Soran P2 gezegeninin envai çeşitteki sebze ve meyvelerinden yemeye başladılar.

Barakanın içi diğer iki baraka gibiydi. Adeta bir kontrol üssü gibiydi. Galaksiler arası yayını alan sioter bir televizyon sonra, yakın zamanda icat edilen her bir insanın yaptığı raydı yayınını çeken bir radyo, Yanında tüm hastalıkları iyileştirebilen ramea isimli bir kabin, son derece gelişmiş bir radar vardı. Bunların yanında yatmak için anti yer çekimli bir yatak, yerlerine yeni yerleştirilmiş gezegenin meyve ve sebzelerinin bulunduğu bir buzdolabı vardı. Gezegene dört ayda bir kış geliyordu. Bunun için havası çekilmiş metal bir küreden yapılmış pota isimli bir ısıtma cihazı vardı.

Selami “Yemek güzeldi değil mi. Yediğimiz bu gezegene özgü bir sebze yemeği. Gönül yapmış buzdolabına koymuş. Bende aldım ısıttım.”

Fikri “Akşam olmak üzere. Biliyorsun burada gündüz on altı saat. Otuz iki saat boyunca bir gündür uykusuzum. Seninle oturup televizyon seyretmek isterdim. Ne de olsa televizyonun sioter bir cihaz. Yıldızlar arası yayını çekiyor. Ama çok uykum var.”

Selami “Siz gidince televizyonda neler gördüm neler. Fornox galaksisinde ismini bilmediğim iki gezegen canlıları arasında savaş vardı savaş tabi ki uzayda oluyordu. Sonra devasa bir uzay gemisi savaşan zoyarkları bir bir yok etti. Biz insanoğlu ırkının henüz fornox galaksisi yönetimine katılmadığını biliyor muydun?”

Fikri “Fornox yönetimi insanları izleme altında tutuyorlar. Eğer insanoğlu bir müddet savaşmadan yapabilirse fornox yönetim meclisine alınacak. Zannedersem bu kolay olacak. Çünkü insanoğlu savaşı bırakalı yüzyıllar oluyor.”

Selami “Bu yönetim biz üçümüzü de izliyor mu acaba. Baksana maymun adamlarla savaşmak için hazırlık yapıyoruz. Sen on iki tane robot getirdin. Kim bilir Naci ne kadar getirecek?”

Fikri “Biz üç insan savunmadayız. Maymun adamlar saldırırsa bizde saldıracağız. Fornox yönetimine gelince onların gözünden hiçbir şey kaçmaz. Hatta onların ellerindeki teknoloji değil daha ilerisi. Cihazların enerjisi ve bilgisi olan kutsal ışık sayesinde akla gelmeyecek şeyler yapıyorlar. Yönetimin gezegenleri yıldızı olmayan ışığı kendinden olan gezegenler.”

Selami “Yaptıkları cennet projesi ile o gezegenler o hale gelmiş. Kulukse gezegeni de bu projeye geçecek ama hayli eksik yanlar var. Öncelikle toprak ışık haline dönüştürülmeli. Sonra ışık yerini kutsal ışığa bırakmalı. Bunun için düşünce gerekli. Bunu sağlayacak düşünce ise atom altı bilinci ortaya çıkarmak gerekiyor. Yani her yerde olan maddedeki bilinç. Biliyorsun Mevleviler maddeye saygılıdır. Giydikleri kullandıkları eşyaya bir can taşıyormuş gibi davranırlar. Biz insanların yapacağı da bu canı ortaya çıkarmak.”

Fikri “Ne varsa manevi hayatımızda var. Kulukse insanlarına bak. Gezegene en hızlı uyumu sağlayan Türkler oldu. Zaten maneviyat olmadan heyecanda olmaz. Kutsal ışığın esrarını anlayan herkes de bir canlılık var. Kulukse gezegenine geldiğimizden beri heyecan ve aksiyon peşimizi hiç bırakmadı. Onun öncesinde çupakapralarla dünyada karşılaşmamız ayrı bir konu. Bence fornox galaksi yönetimi manevi yönden çok merhale kat etmiş bir birlik.”

Selami “Bir kere onlar kutsal ışığın önemini anlamış. Tüm hayat alanlarına bunu yerleştirmiş. Örneğin ben aklıma bir şey gelip unuttuğumda kutsal ışığı kullanıyorum. Unuttuğum şeyi somut halde düşünüp oradan göğsümün içine kutsal ışığın aktığını düşünüyorum. Unuttuğum şeyde bir süre sonra aklıma geliyor. Zaten düşünceyi böyle çalıştırmanın ismine fornox deniyor. Bence insan iyi yolda ilerledi mi kalbin şubesi hiçbir şekilde zarara uğramaz.”

 Maymun adamlar zoyarkları ile dağın eteğine indiklerinde araçlarından çıkıp bir cihazla dağdan gelen sinyalleri kontrol etmeye başladılar. Dağın batısından ve doğusundan sinyal aldılar. Verileri incelediklerinde dağda hem savunma, hem saldırı, hem de yaşam alanı olduğunu öğrendiler. Lider maymun önde diğerleri arkada mağaraya doğru dağa çıkışa geçtiler.

Mağaranın ağzına geldiklerinde bir engelle karşılaştılar. Giriş elektronik saydam bir kalkan ile korunuyordu. Lider maymun adam emir verdi. Tüm maymun adamlar mağaranın girişine ışın silahları ile ateş açmaya başladı. Mağaranın girişi yoğun ışık cümbüşüne dönüştü. Kısa bir süre sonra birden gökyüzünde büyük bir ışık cümbüşü oluştu. İçinden uçan daireler çıktı. Ardından mağaranın girişindeki maymunlara doğru alçalışa geçtiler.

Lider maymun mağaranın girişini bırakıp kendilerine doğru gelen uçan dairelere ateş açmalarını emretti. Bu sefer gökyüzüne doğru ateş başladı. Gökyüzünden hemen karşılık geldi. Uçan dairelerden maymun adamlara doğru periyotu düşük, kulak ile duyulmayan ama çok rahatsız edici ses dalgası yayılmaya başladı. O an gökyüzüne doğru ateş kesildi. Maymun adamların elinden silahlar düştü. Yerde iki büklüm kalakaldılar.

Lider maymun kendini zorla toplayıp ayağa kalktı. Askerlerine “Kalkın aptallar. Ölmek üzeresiniz. Hemen burayı terk edin.” Diye emir verdi.

O an uçan dairelerden ses dalgası kesildi. Maymun adamlar şaşırıp gökyüzüne baktı. Uçan daireleri göremediler. Uçan daireler gitmişti.

Lider maymun “Bunlar bizimle savaşmayı seçmediler. Bizi sendeletip kaçıp gittiler.”

Yanındaki maymun adam “Efendim doğru dediniz. Ama bunların bir amacı var. Ses dalgaları ile bizim zekamızı ölçtüler. Tüm kargaşalık bundan ibaret.”

Lider maymun “Bizim zekamız düşmanı her yenişimizde ortaya çıkar. Ortada savaş olmadığına göre deminki yaşananlar zeka testi ile değil bizim geleceğimiz ile ilgili. Ben bunların teknolojisini biliyorum. Kutsal ışığın ses akışı siriufuk dalgaları sayesinde atomların derinliklerine inip oradaki galaksilerden bağlantı yapıyorlar. Sonra bu bağlantılar ile geleceğimizi kontrol ediyorlar.”

Mağaranın girişinden kalkan kalktı. Bir maymun asker heyecanla bağırmaya başladı. “Mağara açıldı mağara açıldı.” Lider maymun önde diğerleri arkada içeriye girdiler.

Selami robotları kontrol ediyordu. Hepsi güçlü kuvvetliydiler. Sesleri yerindeydi. Türkçe konuşuyorlardı.

Selami yanında ki Fikri’ye “Tıpkı çocuk oyunu gibi. Bu robotlara ne desem hemen yerine getiriyorlar. Bir asker gibi selam veriyorlar. Bunları getirdiğin iyi oldu. Robotların yarısını çevrede ne var ne yok araştırmaya gönderelim. Gezegene geldiğimizden beri merak edip araştırma yapmadık. Burada kimler yaşıyor, zeka taşıyan canlı var mı, ne tür hayvanlar var, hepsini öğrenmek istiyorum.”

Fikri “Hemen robotların yarısını yolluyorum. Unutmadan söyleyeyim. Bu robotların enerjisi zor bitiyor. Enerjileri bor madeninden yapılma nano teknoloji eseri.”Fikri altı robotu ayırdı. İletişimi sağlayan cihazlarını kontrol etti. Görüntü aktaran anti yerçekimli nano kameralarını ayarladı.

Onlara “Tehlike olduğu zaman hemen görünmez moduna geçeceksiniz. Hiçbir zaman ışın silahlarınızı kullanmayacaksınız. Bulduğunuz yeni şeyleri inceleyip bilgileri bize aktaracaksınız.” Diye konuştu.

Robotlar hep bir ağızdan “Baş üstüne” demesiyle her biri ayrı yöne uzaklaştı.

Selami “Canını sevdiğim teknoloji nelere kadir. Sonunda insanoğlu yapay zekadan biyolojik zekaya geçti. Robotları bilmesem hepsine sıradan bir canlı gibi davranacağım.”

Fikri “Bugün yağmur yağacak. Meteoroloji cihazım yağışın üç gün boyunca süreceğini söylüyor. Robotlar su içinde gayet korunaklı. Onlar için endişe etmemize gerek yok.”

Selami “Gel benim barakada oturalım. Naci ne yapıyor onu kontrol edelim. Hem az Fornox galaksisinde Nebon isimli gezegende yayın var. Onu izleyelim.”

Fikri Selami’nin davetini kabul etti. Beraberce barakaya girdiler.

Naci kulukse’ye geldiğinden beri bir tane olsun hiç robot ele geçirememişti. Hatası veri değiştirici cihazın bozulmuş olmasıydı. Yenisini zor bulurdu. Bu tür cihazlar devletin güvenlik binalarında koruma altındaydı. Yorgun argın bir kafenin önünde durdu. Dükkanın tabelasına baktı. ‘Çumra devletinin en iyi kahvehanesi’ yazısını okudu. Çumra dünyadaki yaşadığı bir ilçenin adıydı. Oysa şimdi Çumra ismi kulukse gezegeninde yaşayan Türklerin devlet ismiydi.

Kafe kalabalıktı. İçeriye girdi. Boş bir masaya geçti sandalyeye oturdu. Naci kendine patates kızartması ve kola söyledi. Garson az sonra aldığı siparişi getirdi. Kafe kapısı bir kez daha açıldı. İçeriye polisler girdi. “Beyler kimlik kontrol.” Dedi biri.

Polisler masada oturan müşterilerin kimliklerini kontrol etmeye başladı. İki polis Naci’nin masasına geldi. Naci kimliğini uzattı.

Kimliği alan polis “Bizimle emniyete kadar geliyorsun. Kalk hadi.”

Diğer polislerde işini bitirmiş Naci ile kafeden çıktılar. Naci’yi polis arabasına bindirdiler. Oradan uzaklaştılar.

Naci yolda giderken sordu. “Acaba suçum nedir. Bana söyleyebilir misiniz?”

Arabanın önünde şoförün yanında oturan polis  “Koçum seni güvenlik robotları ile görmüşler. Robotların verilerini değiştiriyormuşsun.”

Naci o andan itibaren hiç konuşmadı. Yanlış bir şey söyleyip Fikri ve Selami’yi ele vermek istemiyordu. Selami ve Fikri gelişmeyi cihazlarından izliyordu.

Fikri “Hemen cihazları kapatalım. Polisler kozmik iz takibi ile yerimizi bulabilirler.”

Selami “Sen Naci’ye robotların verisini değiştireceğini ne şekilde anlattın?”

Fikri “Ona elindeki cihazı robotun gözüne tutup cihazdan robotun gözüne kutsal ışık aktığını düşün dedim.Acaba kutsal ışığın rengini karıştırıp başka bir renk mi düşündü?”

Selami “Bunları bilemeyiz. Polislerin hilesi öyle çok ki. Sen uyursun. Uyurken gelir senin üzerine battaniye örterler sonra seni tutuklarlar. Dedi ekledi. “Ne dersin Naci’nin yanına gidip ona destek olsak iyi olmaz mı?”

Fikri “Gidebiliriz ama biraz sakıncalı. Gelişmeleri ancak kulukse’ye giderek öğrenebiliriz. Naci’nin yanına gidip ona geçmiş olsun demek bu, biraz fazla olur. Çünkü buraya getirdiğimiz robotların yapısını araştırmadık. Belki robotlar veri değişiminde bizim bilmediğimiz bir dalga boyutunda güvenlik kuvvetlerine yayın yapıyordur.”

Selami “İyi öyleyse hemen kulukse gezegenine gidiyoruz.”

Polisler Naci’yi tek kişilik bir kodese kapattılar. Az sonra bir polis hücrenin kapısını açıp Naci’yi içeriden çıkardı. Bir odaya götürdü. Orada bir polis masada oturuyordu.  Konuşmaya başladı. “Adın Naci Balbıyık. Şimdi senin ifadeni alacağız. Sorulara doğru cevap vereceksin. Bu senin için iyi olacak.”

Polis sordu. En son hangi robotla neredeydin. Robotları değiştirecek cihazı nereden buldun. Seninle birlikte arkadaşın var mıydı. Kutsal ışık akışını nereden biliyorsun. Kim öğretti?”

Polis soruyordu. Naci kaçamak cevap verdi hep. Polis ise Naci’nin cevaplarını değil kendi bildiği şeyleri gerçekmiş gibi ifade tutanağına yazdı.

         Işınlanma geçidinin bir kapısı Soran P2 gezegeninde kulukse de bir ormanın içindeydi. Selami ve Fikri geçidi çalıştırdı. Sonra içine girdi.

Kulkse de akşam vaktiydi. Bir ışık huzmesi ortalığı hafifi aydınlattı. Geçidin içinden Selami ve Fikri çıktı. İki arkadaş ormanın içinden şehir yoluna doğru ilerlemeye başladı.

Selami Bu gezegenin iki ayı olması ne iyi. İnsanoğlu caddelere sokak lambası koymaktan kurtuldu. Biliyorsun iki aydan birinin ismi Dante diğeri Voltaire. Hiç okudun mu bunları?”

Fikri “İkisini de okudum. Voltaire’nin ‘felsefe sözlüğü’ şimdiye kadar okuduğum kitapların en iyisi. Şu an miladi 2500 yılındayız. Aradan yedi yüz yıl geçmesine rağmen Voltaire’in rağbet görmesi onun doğru yolda olduğunu ispatlıyor. Çünkü Voltaire’in demokrasisi insan ihtiyacı olan ekmek ve su gibi. Yıldızımız korab gezegenimizi nasıl aydınlatıyorsa Voltaire de öyle biri.”

Konuşa konuşa şehir yoluna gelmişlerdi. Şehrin ismi kavuniçiydi. Ve gezegende  bunun gibi nice ilginç şehir isimleri vardı. Selami ve Fikri yürüyerek bir araba durağına geldiler. Orada bir polis vardı.

Onlara doğru yaklaştı.“Gece vakti ne arıyorsunuz burada. Haydi uzaklaşın. Kimsiniz necisiniz belli değil?” dedi.

Selami “Beyefendi istediğimiz yerde dolaşırız. Siz de hiç karışamazsınız. Biz bu gezegenin özgür vatandaşıyız. Senin gibi herkesin  işine burnumuzu sokmayız.”

Polis bir şey diyemedi. Bakışlarını başka tarafa çevirdi.

Bir taksi geliyordu. Anti yerçekimli bir taksiydi. Yerden bir metre yukarıdan seyir ediyordu. Selami el işareti yaptı. Havada giden aksi önlerinde durdu. Aşağıya doğru yavaşça indi. Selami ön tarafa Fikri arkaya bindi. Şoför nereye gideceklerini sordu. Selami şemikler mahallesinden bir adresi söyledi. Taksi bir metre yukarıya havalandı. Sonra hız alarak ilerlemeye başladı.

Takside müzik çalıyordu. Müslüm Gürses söylüyordu. Onun ardından yeni meşhur olmuş Dilaver isminde bir popçu söylemeye başladı.

Şoför “Bu yeni neslin şarkısı öyle hoş ki insanı alıp yüzyıllar öncesine götürüyor. Müzikte böyle notaları nasıl buluyorlar anlamıyorum. Etkisi insanda günlerce geçmiyor.”

Selami “Yeni nesil yeni teknoloji kullanıyor. Hele emsile diye bir cihaz var ki ses teknolojisinin son hali. İnsan onda nota yapmakta hiç zorlanmıyor. Tabi bunun yanında guduri isimli telli çalgı bir harika.”

Şoför “Sen müzikle fazla haşır neşirsin anlaşılan. Ben bu tür çalgıları  ilk kez işitiyorum.”

Selami “Hele maksut isimli bir çalgı var insan onda notalarını düşünceleri ile çalıyor. Hiçbir şeye dokunması gerekmiyor. Düşünmesi yeterli.”

Fikri araya girdi. “Abi dünya göçü olurken buraya gelip arabanızı nasıl satın aldınız. Çünkü insanlar gezegene inince hiç kargaşalık yaşamadı. Tıpkı dünyadaki gibi her şey tıkırında gitti.”

Şoför “O işler dünyada iken ayarlandı. Mesela ben kulukse de bir ev ve taksi almak için dünyada forum doldurdum. Bana bir kart verdiler. Kulukse’ye geldiğimizde kartı yetkililere gösterdim. Önceden dünyada ödeme yaptığım için sorun çıkmadan bana ait şeylere hemen sahip oldum.”

Taksi şehir merkezine girmişti. İnsanlar trafiğe kapatılmış yollarda gidip geliyorlar ve geziyorlardı. Kafeler giyim mağazaları, kitapçılar, fasfoot hep trafiğe kapatılmış caddedeydi.

Şoför “İşim olmasaydı şu kalabalığın içinde öyle gezerdim ki tutmayın beni derdim. Ben insan kalabalığını çok önemsiyorum. Kalabalık insana her şeyi unutturuyor.”

Şoför verilen adrese gelmişti. Bir durağın önünde durdular. Selami ücreti sordu. Şoför elli lira tolduğunu söyledi. Selami cebinden parayı çıkardı. Şoföre uzattı. Sonra iki arkadaş arabadan inip uzaklaştılar.

Fikri ve Selami aynı binada farklı dairelerde kalıyordu. Fikri 5., Selami 8. dairede kalıyordu. Asansöre beraber bindiler. Işığın havalandırdığı kabin üçüncü katta durdu. Selami arkadaşına iyi geceler diledi. Sonra asansörle yukarı doğru çıktı. Kapının ziline birkaç defa bastı. Gönül geldi kapıyı açtı.

Selami “Tatlım seni kapıda çok beklettim kusura bakmazsın değimli?”

Gönül “Sen şuna da bak. Bana espri yapmaya çalışıyor.”

Selami içeri girdi. Ayakkabılarını dolaba yerleştirdi. Çok acıkmıştı. Gönül hemen mutfağa girdi. Buzdolabında bulunan hazır soğuk karnabahar yemeğini çıkardı. Tabağa birkaç kepçe kattı. Ateşe verdi.

Selami yemek boyunca hiç konuşmadı. Dikkati çok aç olduğu için yemekteydi. Yavaş yavaş kendine geldiğinde eliyle Gönül’ün çenesinden tuttu. Bir öpücük kondurdu. Gönül hiç etkilenmişe benzemiyordu. Selami’nin insan sevgilisinden ayrılalı beri hep heyecan içindeydi. Selami yokken o bir yolunu bulmuş, nasıl hamile kalacağını öğrenmiş bunu şimdi Selami’yle konuşmak istiyordu.

“Selami artık lamı cimi yok sana bir çocuk yapacağım. Çok araştırdım sonunda buldum. Sen yokken rahim nakli yaptırdım. Nakil canlıdan değil yapay bir  rahim.”

Selami şaştı kaldı. “Çocuk yapmaya bende taraftarım ama dur bakalım çocuk sağlıklı doğacak mı?”

Gönül “Ben araştırma yaptım android kızların yüzde yetmişi bu yöntemle hamile kalmışlar. Doğan çocukların hepside sağlıklıymış.”

Selami yerinden kalktı. “Ben balkona geçeceğim. Bir çay koyda beraber içelim. Çayı ateşe koyunca balkona gel konuşalım.”

Selami çocuğu olacağı için sevinç içindeydi. Sevincini Gönül’e bildirmek istemiyordu. Ne de olsa Gönül android bir kızdı. Vücudunun yüzde ellisi canlıda olsa geri kalan makine devreleri aşırı sevinçten bozulabilirdi. Gönül’ün isteğini yavaştan ve alttan alarak kabul edecekti.

Gönül sabah uyanınca elindeki cihaza baktı. Bir sevinç çığlığı attı. Çığlığa Selami uyandı.

Gönül “Bak Selami hamile kalmışım. Rahmimde xy kromozomları var. Bir erkek çocuk.” Gönül’ün heyecanı bir hayli sürmüştü. Heyecanı ancak kahvaltı hazırlanınca durdu.

Selami “Naci’yi biliyorsun. Uçarı bir çocuk. Onu polisler yakalamış. Bugün ondan haber almak için uğraşacağım.”

Gönül “Hayatım sen de onunla birlikteydin. O ne yaptı ise sende onu yaptın. Ondan haber almak için dolaşacaksın. Polisler şimdiye kadar senin varlığından haberdar olmuştur. Sokağa çıkacaksın sonra hemen gözaltına alınacaksın. Bunu kabul edemem.”

Selami “Doğru söylüyorsun. Sokakta gezip bir yerlerden bilgi toplamak tehlikeli olur.” Durdu deva etti. “Sen android bir kızsın bilirsin yarı makinesin. Peki Naci ile nasıl iletişim kuracağım.”

Gönül “Ben biliyorum siz insanların görünmez bir iletişim dalga boyu var. Bunu düşüncen ile yapacaksın. Eğer Naci kodeste ve yanında radyo benzeri bir şey varsa mutlaka senin yolladığın dalga boyunu yakalayacaktır. Şimdiki radyolar düşüncenin dalga boylarını da çekmeye elverişli. Sen polis filan haberdar olur diyorsan bunu unut. Henüz düşünce yolu ile iletişimde paralel dinleme yapacak cihaz yok. İcat edilmemiş. Endişen olmasın.”

Selami düşündü taşındı. Naci’yi kodese tıktılarsa üzerindeki tüm cihazları çıkarmış olabilirlerdi. Birden aklına Naci’nin son derece gelişmiş bir kol saati olduğu aklına geldi. Cesaretini toplayıp iletişime geçmeliydi. Önce Naci’yi düşündü sonra kolundaki saati. Bir müddet zihinsel temasını yoğunlaştırdı. Temastan çıkıp kendine gelince

“Müjde Gönül. Naci suçlu değilmiş. Onu askerlik yapmadığı için tevkif etmişler.” Diye konuştu.

 Naci’nin mahkemeye çıkması gerekiyordu. Askerliğini yapmamış ve bakaya düşmüştü. İki polis eşliğinde emniyet binasından çıktı. Polis arabasına bindi. Araba yerden bir metre yukarıda havadan hızla ilerlemeye başladı. Bir binanın önünde durdular.

Naci binanın giriş kapısının üstündeki yazıyı okudu. Adliye sarayı yazısının yanında bir terazi resmi. Bu İslamiyet’teydi. Terazi dinde günahların veya sevapların ağırlığını tartıyor anlamdaydı. Hıristiyanlıkta ise benzer anlamdaki resim bir güvercini yani kutsal ruhu temsil ediyordu.

Polis arabasının içinde bir polis ile arka koltukta bekliyordu. Şoför olan diğer polis az sonra yanlarına geldi. İçerdekilere “Haydi gidiyoruz.” Dedi. Naci ve yanındaki polis arabadan indi. Mahkeme binasına doğru yürüdüler. İçeri girdiler.

Mahkeme salonunun jüri locasında altı tane yuvarlak ekran vardı. Naci onlara baktı. Onlar jüriydi. Yapay zeka ile çalışan elektronik jüriler. Az sonra hakim geldi. Polisler ve Naci ayağa kalktı. Hakim yerine oturunca onlarda, sekreterde oturdu. Karar çabuk verildi. Hakim kararını jüriye sordu.

Elektronik jürilerden biri “Suçlu serseriye  benziyor. Görüntüsü hiç hoşuma gitmedi. Soralım bakalım hangi değerlere inanıyor?”

Naci “Doğruluk, dürüstlük ve adalete inanıyorum. “

Jüri “Senin hangi dine inandığın bizi ilgilendirmez. Bizi senin suçun ilgilendirir. Askerlikten bakaya kalmışsın. Biliyorsun askerlik zordur. Günümüz askerliği artık kamu hizmeti şeklinde yapılıyor. Sana üç seçenek sunacağız. Bir temizlik işleri, iki memurluk işleri diğeri de güvenlik işleri.”

Naci biraz düşündü. Sonra sordu. “Memurluk işlerini seçersem bana zaman ve paralel geçiş yani ZAPAG da iş verir misiniz?”

Jüri “Neden olmasın. Yalnız askerlikte bakaya kaldığın için iki ay fazladan askerlik yapacaksın.”

Araya hakim girdi. “Duruşma bitmiştir. Sanığın on iki ay askerlik yapmasına karar verilmiştir.” Dedi yerinden kalktı. Mahkeme salonlunu terk etti. Naci ve iki polis ardından çıktılar.

Dolfo Naci’yi görünce ayağa kalktı. Onun askeri hizmet için burada olduğunu öğrendi Sonra onunla toka yaptı. “Gel sana her şeyi anlatacağım. Zaman veya paralel geçişin en önemli ayrıntısı kontrol ekranında ki yazılar. Yazıların hepsini mutlaka okumalısın. O yazılar sana ne yapacağını söyler. Zamanı gelince her bir ayrıntıyı sana anlatacağım.”

Naci “Benim askerliğim böyle. On iki ay boyunca seninleyim. İşimiz geçit kapılarını açıp kapamak. Geçitten geçen müşterilerden elli lira para almak.”

Dolfo “Çok iyi öğrenmişsin. Zaten işimiz zor değil. Sabahları elimizle geçide ayar vermek sonra ekrandaki ayarları halletmek.”

İçeriye bir müşteri girdi. Dolfo’ya “Ben kulukse gezegeninden bir paralel boyuta gitmek istiyorum. Hava yağmurlu olmasın. Günlük güneşlik olsun.”

Dolfo müşteriden elli lira aldı sonra “Kuralları biliyorsun. Buradan oraya veya oradan buraya hiçbir eşya getirmiyorsun. Kıyafetlerin ile gidip geleceksin.”

Müşteri “Üzerimde birkaç tane elektronik cihaz var. Onları nereye koyacağım?”

Dolfo müşterinin cihazlarını aldı. Onları bir rafa koydu.

Dolfo “Hangi paralel boyuta gideceksin?”

Müşteri elindeki listeye göz geçirdi. Sonra “Qm WPR isimli paralel boyuta gitmek istiyorum.” Dedi. Müşteri geçit kapısına doğru ilerledi. İçine girip kayboldu.

Maymun adamlar üç arkadaşın barakasını ve hemen yanındaki ışınlama geçiş kapısını keşfetmişlerdi. Zoyarklar oraya geldiğinde robotlar ateş açtı. Ama zoyarkların savunma kalkanı olduğu için zarar veremediler. Tek zayıf yönleri maymun adamların araçlarının içinden çıkmasıydı.

Barakalarda da savunma kalkanı vardı. Maymun adamlar robotların işini bitirince barakaların savunma kalkanını devre dışı bıraktılar. İçeride ne var ne yok hepsini yağma ittiler. Sadece yerinde sabit olan cihazlara bir şey yapamadılar.

Lider maymun adam geçit kapısının önüne gelince askerlerine kapının nereye açıldığını araştırmalarını istedi. Az sonra her şeyi öğrenince “Bingo işte budur. İnsanlar bizi dünyada yalnız bıraktılar. Şimdi artık hep beraberiz.” Sonra askerlerine “Silahlarınızı burada bırakın. Altı asker benimle gelsin. İnsanlarla görüşeceğim. Bizi gezegenlerinde kabul ederlerse hep beraber oraya gideceğiz.”

Maymun adamlar hep bir ağızdan sevinç çığlıkları attılar. Bu onlar için inanılmazdı. Maymun adamlar insanlardan uzakta yapamıyorlardı. Her gelişme insanlardaydı. Maymun adamlarda zeka vardı ama zekalarını bilime yoğunlaştıramıyorlardı. O yüzden bir şey icat edemiyorlardı. Tek bildikleri teknolojiyi kullanabilmekti.

Lider maymun ve altı askeri Geçide gidip kayboldular. Kulukseye ışınlandıklarında kendilerini ormanın içinde buldular. Ama nerede olduklarını keşfetmekte zorlanmadılar. Ormanın içinden şehir ışıkları görünüyordu. Maymun adamlar şehre doğru yürümeye başladı.

Şehirde dikkat çekmeleri zor olmadı. İnsanlar maymun adamları görünce irkilmedi ama hemen emniyeti aradılar. Emniyet durumu keşfedince maymun adamlarla ilgilenmenin kendi işleri olmadığına kara verdiler. Devreye ulusal güvenlik birimi girdi. Güvenlik ekipleri maymun adamları alıp şehrin ıssız bir yerine bir binaya götürdüler.

Selami maymun adamların gelişini haberlerden izliyordu.  Haberde maymun adamlarla yapılan görüşmede soran p2 gezegeninden geldiklerini geçit kapılarını kimin inşa ettiğinin bilinmediğini bu, konu üzerinde araştırma yapıldığını söylüyordu.

Selami tedirgin omdu. N e yapacağını bilemedi. Mutlaka izlerini bulacaklardı. Bu yakındı. Haberde maymun adamlara gezegende yaşama hakkının tanındığını söylüyordu. Onlara şehirden çok uzak bir yerde yerleşim alanı verildiği anlatılıyordu.

Haber canlı yayına geçti. Görüntüde bir orman vardı. Gazeteciler ve polisler beraberdi. Soran p2 gezegenine açılan geçit kapısından lider maymun adam, gazeteciler ve polisler girdi. Gözden kayboldu.

Selami endişe etmekte ama diğer taraftan maymun adamlara tanınan toleransın kendine de tanınacağından emindi. Polisler barakanın içini araştırınca Selami, Fikri ve Naci’den haberdar oldular. Akabinde gezegendeki maymun adamlar liderleri eşliğinde geçit kapısının önüne geldiler. Haber kameramanları onları çekiyordu. Spikerler ise oraya gelen maymun adamlara sorular soruyordu.

Bir spiker maymun adamın birine “Efendim artık insanlarla beraber yaşayacaksınız Neler dersiniz?”

Maymun adam “Bizi buralara kadar gelmemize neden olan üç arkadaşa minnettarız. Onlar olmasaydı biz hala dünyada yaşıyor olacaktık. Bilirsiniz insanın olmadığı yerde in cin top oynar. Ama biz dünyada onları da görmedik.”

Maymun adamlar geçitten girip kulukse gezegenine ışınlandılar. Televizyoncu ve gazeteciler bundan haberdar oldu. Selami maymun adamları televizyondan izliyordu. Selami Fikri’nin evine gidip durum değerlendirmesi yapmak için hazırlandı. Çünkü Maymun adamlar kendi geçitlerini kullanmışlardı. Güvenlik yetkilileri de geçidi yok etmiş olmalıydılar. Gönül nereye gittiğini sordu. Selami Fikri ile konuşup Soran P2 gezegenine başka bir geçit kapısı inşa etmeyi konuşacağını söyledi. Android Gönül yeni bir maceraya gönlü olmadığını yalnız kendisinin de gelirse Selami’nin yaptığı işi tasvip edeceğini söyledi. Gönül macerayı severdi. O yüzden Selami ve Fikri’nin peşini bırakmak istemiyordu.

Selami “İyi sen de gel. Hiç olmazsa geçidi ayarlarken bazı para metre hesaplarında yardımcı olursun.”

Gönül “Benim beynimdeki verileri bir bilsen. Aslında geçit kapısını evimizde bile inşa edebilirim.”

Selami Bak bu iyi fikir. Fikri ile bir konuşayım. Ne der ne demez bir öğreneyim. Geçit kapısını evimizde kursak her gözden uzak olduğu için güvenliğimizi de sağlama almış oluruz.”

Selami bu sözlerden sonra Fikri’nin evine gitti. Fikri kapıyı açınca arkadaşını hoş sözlerle ağırladı. Ona televizyondaki haberlerden bahsetti. Selami gezegenler arası geçidi evde kurma önerisini açtı. Fikri bu düşünceyi makul buldu. Selami evine tekrar geldi.

Geçit bir ayna görüntüsünde olacaktı. Dışarıdan biri aynayı görünce hiç şüphelenmeyecekti. İkisi de bu geçidi istedikleri gibi kullanacaktı.

Selami ön keşif için soran p2 gezegenine gidip barakasındaki atıl durumdaki geçidi ayarlaması gerekiyordu. Oraya gitmesi içinde bir geçit gerekiyordu. Gezegene ilk gidişlerinde güvenlik kuvvetlerine yakalanmamışlardı. Kollarındaki ışınlanma cihazı iz bırakmamıştı. Şimdide böyle olacaktı.

Geçit olmadan soran p2 gezegenine gitmek zor olacaktı ama, kutsal ışık sayesinde kolundaki cihazın desteği ile de bu işi başaracaktı.

Selami malzemeleri kontrol etti. Kolundaki ışınlama cihazı çalışıyordu. Parabirnil cihazı da yanındaydı. Onunla soran p2nin ışınlama rotasını ve parametrelerini ayarlayacaktı. Her şey tamam olduğunda barakadaki atıl durumdaki geçit hazır vaziyete gelecekti.

Barakadaki geçitte ayna şeklindeydi. Selami zorlanmayacaktı. Çünkü geçit her şeyi ile yarı ayarlanmış satılıyordu. Yalnız geçit kapıları izinsiz satılmazdı. Ve devlet her müşterinin ne yaptığını, nereye gittiğini geçit kapısındaki verici ile öğreniyordu. Selami gidip geçitteki vericiyi de kaldıracaktı. Vericiyi kaldırmak yasadışı olsa da Selami bunu yapacaktı.

Bir süre hareketsiz durdu. Kolundaki cihazdan üzerine doğru kızıl bir ışık akıp tıpkı duman gibi kapladı. Kısa süre sonrada Selami ışınlandı.

Güvenlik kuvvetleri barakalara zarar vermemişti. Barakadaki kulukseden getirdiği tüm teknolojik aletler yerli yerindeydi. Dışarıya çıktı. Diğer iki barakaya da baktı .Her şey yerli yerindeydi. Yerinde olmayan geçit kapısını söküp götürmüşlerdi. Selami hayıflanmadı. Nasıl olsa daha iyisini ve daha güvenlisini Fikri ile beraber yapacaklardı.

Savunma için bekleye robotları da götürmüşlerdi. Ama diğer altı robot hala gezegeni araştırmakla meşgul olmalıydılar. Kolundaki cihazı açtı. Cihazın üzerinde üç boyutlu görüntü oluştu. Robotlar görünüyordu. Altısı da aldıkları görevi devam ettiriyordu. Maymun adamların saldırısı için kurdukları ışın silahları ise yerinde yoktu. Onu da götürmüşlerdi.

Gezegendeki maymun adamların izini takip için kolundaki cihazı çalıştırdı. Ortaya üç boyutlu görüntü tekrar çıktı. Maymun adamlar gözüküyordu. Anlaşılan geride maymun kalmıştı. Güvenliğin  onları niye alıp götürmediğine anlam veremedi. Gezegen amacını bilmediği bir şekilde korunduğu halde, düzeni bozacak maymunları geride bırakmaları belki de Güvenlik kuvvetlerine lider maymunun bildirmemesindendi. Geride yüz sayısını aşmayan maymun adam kalmıştı. Zoyarklarıda beraberlerindeydi.

Selami cihazını kapattı. Geçidin parametrelerini ayarlamak için barakaya girdi. Parametreler önemliydi. Tam ayarlanmayan geçit insanı başka bir yere ışınlayabilirdi. Selami parabirnil cihazına güveniyor ama ayarda çok önemli olan kutsal ışık yüklemesine de önem veriyordu.

Cihazını çalıştırdı. Cihazdan geçidin kenarlarına ışık tuttu. Bu verilerin aktarılma esnasıydı. Geçitte on altı alıcı yüzey vardı. Sekizi kişiyi yükleme ve taşıma ile ilgiliydi. Diğer sekiz yüzey gidilecek yerin rota parametreleri ile ilgiliydi. Selami her yüzeyin veri aktarımı bittikten sonra düşünce ile her bir yüzeye sarı renkte kutsal ışık akıttı. Kutsal ışık verilerin üzerinde  yapay zeka oluşturacaktı. Ve geçit mükemmel bir şekilde bozulmadan çalışacaktı.

Selami geçidin ayarlarını yarım saatte bitirdi. Ve çalıştırdı. Geçit mükemmel bir şekilde işini çalışmaya başladı. Fikri’ye güveniyordu. Oda geçidin diğer kapısını evde kuracaktı. Fikri’nin bilişimi ve mühendisliği mükemmeldi. Geçidi kurarken zorlanmayacağını tahmin ediyordu. Onun kutsal ışığı nasıl ve ne miktarda kullanacağını bildiğinden içi rahattı.

Şimdi sıra Fikri den gelecek olan mesajdaydı. Geçit inşası tamamlanınca Selami’yi uyaracaktı. Selami dışarıda beklemek için barınaktan çıktı. Hava açıktı. Gezegenin yıldızı kızıl renge her yeri boyamıştı. Dünyada bile güneş böyle kızıllık üretemiyordu. Soran p2 gezegeni akşama geçişte böyle bir renk yaşıyordu. Yıldız batarken hafif sıcaklık veriyordu. Bu da gezegende yaşayanlara rengin yanında ayrı bir atmosfer sağlıyordu. Kızıllık bir saat boyu sürüyordu. Bitkiler canlılığını bu kızıllığa borçluydu.

Selami’nin kolundaki cihaz sinyal almaya başladı. Cihazı açtı. Üç boyutlu görüntüyü ortaya çıkardı. Gözlerine inanamadı. Robotların birinden görüntü alıyordu. Robot bir grup ilkel insanla karşılaşmıştı. İnsanlar tıpkı mağara adamı gibi deriden yapılma bir giysi giymişlerdi. Ve gezegenin geyik sürüsü peşindeydiler. Ellerinde mızraklar vardı. Geyiği yakalayıp öldürmüşler ve evlerine götürüyorlardı.

İlkel insanların evi taştandı. Giriş kapıları çatıdaydı. Bu tercihi vahşi hayvanlardan korunmak için seçmiş olmalıydılar. O an yerleşim yerlerinde insanlar daha kalabalıklaştılar. Yakaladıkları geyiği paylaştılar. Etleri evin damlarında ateşte pişirmeye başladılar.

Elbette görüntüyü aktaran robot görünmez modunda izliyordu. Selami’den aldığı emir böyleydi. Selami cihazdan ilkel insanların sayısını öğrendi. Yirmiye yakın bir gruptular. Gezegende bir grup ilkel insan varsa geriside olmalıydı. Selami onların gezegende daha fazla olduğuna hükmetti.

Kolundaki cihaz bu sefer başka bir sinyal almaya başladı. Fikri den yazı şeklinde mesaj alıyordu. Fikri geçidi tamamlamış onu çağırıyordu. Selami barakasına girdi. Işınlanma geçidinin karşısına geçti. Görüntüde ayna olan geçit kapısından içeri girdi.

Karşı tarafta Fikri ve Gönül Selami’yi gördüler. Ona hoş geldin karşılaması için alkış tuttular.

Fikri “Geçit kapısının bu kadar iyi çalışacağını tahmin etmiyordum. Geçit seni sapasağlam buraya getirdi ya gerisini boş ver.”

Selami “Ayarlama yaparken bayağı uğraştım. Kutsal ışık dozunu zamanında ve zemininde kullandım. Bu geçit kapısı parametreleri öyle hassas ki, yanlış bir işlem için ayarlamayı başa almak içten bile değil.” Dedi. Devam etti. “Sana bir sürprizim var. Soran p2 de insanlar yaşıyormuş. Ama insanlar ilkel.” Kolundaki cihazı çalıştırdı. Ortaya çıkan görüntüleri gösterdi.

Selami bir müddet sonra “Ben bir zaman yolculuğu yapmıştım. Gezegende insanlar birbirileri ile savaşıyordu. Onların savaşmalarına içim yanmıştı. Onların bizim neslimiz olduğun sanmıştım. Meğer yanılmışım. Boşuna dememişler ateş düştüğü yeri yakar diye. Onların ataları biz olmasak ta gerçeği şimdi daha iyi anlıyorum. Bundan sonra o insanlara medeniyeti biz öğreteceğiz.”

Ertesi gün iki arkadaş Soran P2 gezegenine geldi. Barınağa girdiklerinde cihazın sinyali ile karşılaştılar. Bir grup maymun adam Mağarayı terk ediyordu. Selami ve Fikri o yöne doğru hareket ettiler. Mağaraya geldiklerinde inanılmaz şeylerle karşılaştılar. Teknoloji burada hat safhadaydı. İçeriye kolayca girdiler. Mağaranın içindeki yazıtlar dikkatlerini çekti. Bilinmez bir güç hiyerogliflerin karşısında onları esir aldı.            

Tuna M. Yaşar

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..