Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '12

 
Kategori
Dünya
 

Dünyada ve ülkemizde açlık

Dünyada ve ülkemizde açlık
 

Aç İnsanlar


“Dünyadaki açlık ve sefaletin nedeni yoksulları doyuramamak değil, zenginleri doyuramamaktır!”

İlk çağlardan bu yana insanlığın en temel sorunu olan açlık, ne yazık ki üçüncü bin yıla yaklaşırken de insanlığı tehdit etmekte, hızla artan dünya nüfusu doğal kaynakların tükenmesine neden olmakta ve bütün teknolojik gelişmelere rağmen açlık tehdidi hala sürmektedir. Açlık bugünü ve geleceği tehdit eden ciddi bir sorundur. Dünya nüfusunun önemli bir kısmı bu sorunla yıllardır karşı karşıyadır. Açlık, insanlığın uykusunu kaçıran olgulardan biridir. Dünyanın hiç de azımsanmayacak büyük bir kesimi açlık, yoksulluk, sağlıksız koşullar gibi problemlerle karşı karşıyadır. Dünya ve özellikle insan hakları ihlalini olmaz yerlerde arayan “gelişmiş ülkeler”, insanın yaşamı için en temel hakkı olan gıdaya ulaşma hakkı ve açlıkla mücadelede duyarsız kalmaya devam ettikçe problem daha da büyümektedir. Çünkü gelişen dünyanın ve kullandıkları yüksek teknolojinin hedefi, açlığı önlemek değil, silaha yatırım yapmak, savaş alanları açmak ve ürettiği gıdayı silah olarak kullanmaktır.

İşte 7 milyara yaklaşan nüfuslu, küreselleşmeye çalışan koca dünyanın tüyleri ürperten utanç tablosu; dünyada 1 milyar insan aç, yeterli gıda tüketimi olanağı bulamayan insan sayısı 200 milyon, beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere 840 milyon, yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı 2 milyar, güvenli su tüketim olanağı bulamayan insan sayısı 1,2 milyar, sağlık hizmetinden yararlanamayan insan sayısı 800 milyondur. Sadece ölmeyecek kadar karın doyurmak yetmemektedir. İnsanın hayatını anlamlı kılacak ekonomik, siyasi, kültürel ve sanatsal faaliyetlere katılabilmesi, üretebilmesi ve değer yaratabilmesi sağlıklı olmasına, sağlıklı olması da iyi beslenebilmesine bağlıdır.

Aslında, israf edilmeden kullanılması halinde, yeryüzünün kaynakları bugünkü dünya nüfusundan çok daha fazlasını beslemeye yeterlidir. Sanayi devriminden sonra ortaya çıkan gelişmeler; tarımda makineleşme, gübreleme, ilaçlama ve sulama imkânlarının gelişmesi gibi nedenlerle tarımsal üretimdeki verimlilik inanılmaz ölçülerde artmıştır. Yeryüzünde tarıma elverişli topraklar sınırlı olmasına rağmen, verimlilik artışları sayesinde birim araziden elde edilen ürün miktarı büyük oranda artırılabilmektedir Buna son zamanlarda gen mühendisliği alanında kaydedilen gelişmeler de eklendiğinde, aslında mevcut teknolojik olanaklar çerçevesinde yeryüzünde açlık diye bir sorunun olmaması gerekir. Oysa bugün yeryüzünün birçok bölgesi için böyle bir sorun vardır ve geleceğe ilişkin beklentiler son zamanlarda giderek umutları karartmaktadır.

Dünyada açlık sorununun giderek derinleşmesinin ve bu konudaki endişelerin artmasının en önemli iki nedeni, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık ve emperyalist ülkelerin kışkırtması ile de oluşan bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalardır. Dünyada açlıktan en çok etkilenen ülkelerin dörtte üçü savaşların tahrip ettiği ülkelerdir. İnsanoğlunun hem cinsleriyle geçinememesi ve saldırgan-tahripkâr ideolojilerin peşine takılarak komşularıyla kavgaya girişmesi, birçok başka maliyeti yanında, açlık sorununu da kronik hale getirmektedir Daha özelde, az gelişmiş ülkelerdeki gıda üretimi yetersizliği, bir yandan doğal gelir kaynaklarının yetersizliğine ve iklim koşullarının elverişsizliğine, öte yandan da nüfus yoğunluğuna bağlanmaktadır. Nüfus yoğunluğunun açlık nedeni olması sadece sanal bir yanılgıdan ibarettir Açlığın nedeni, çocuklarımızı iyi ve nitelikli bir eğitim verememek, emperyalistlerin kışkırtması ile dünyada tüm insanoğlunun sahip olduğu zaman, enerji, para, sermaye, emek ve toprak gibi kıt kaynaklarını çekişme, çatışma, kavga ve savaşlarda heba etmemizdir.

Açlık sorununun boyutları ; Açlık ve yoksulluk sorunu dünyada daha yoğun olarak kırsal yörelerde gözlemlenen bir sorundur Yapılan araştırmalar günümüzde dünya nüfusunun yarısının günde 2 dolardan, 1,5 milyar insanın ise günde 1 dolardan daha az bir gelirle yaşadığına işaret etmektedir. Dünya genelinde açlık çeken 800 milyonu aşkın insanın %80’ini, gelişmekte olan ülkelerin kırsal yörelerinde yaşayanlar oluşturmaktadır. Dünyada her yıl 11 milyon kişinin açlık veya yetersiz beslenme yüzünden öldüğü tahmin edilmektedir.  300 milyonu çocuk olmak üzere, 800 milyon açlığa maruz insanın 203 milyonu Sahra Altı Afrika’da, 519 milyonu Asya ve Pasifik’te (221 milyonu Hindistan’da, 142 milyonu Çin’de), 53 milyonu Latin Amerika ve Karayipler’de, 33 milyonu ise Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşamaktadır.

Esasen yapılacak küçük bir fedakârlıkla açlık sorununu büyük ölçüde hafifletmek mümkün görünmektedir. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2015 yılına kadar dünyada açlık çeken kişi sayısını yarı yarıya azaltarak bugünkü 1 milyardan 500 milyona indirmek için, 24 milyar dolara ihtiyaç olduğunu bildirmiştir Bu rakam her yıl silahlanmaya harcanan yüzlerce milyar doların yanında “devede kulak” düzeyindedir. Dünya Gıda Programı (WFP), küresel sağlık ve refaha en önemli tehdidi oluşturan “yoksulluk ve açlık” olgusuna karşı, tamamen gönüllülük esasına göre çalışarak mücadele eden; doğal afetler, iç savaşlar veya sınır çatışmaları gibi nedenlerle ani açlığa maruz kalan halk kitlelerine gıda yardımı sağlayan, bu alanda dünyadaki en büyük yardım örgütüdür. Bunların dışında, FAO, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) teknik yardımda bulunmakta, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) yatırım projelerine yardım etmektedir. Açlığı yaratan Ülkeler, sözüm ona yardım örgütleri kurarak açlığı yok etmeye çalıştıklarına Dünyayı inandırmaktadırlar.

Türkiye’ de açlık; Bugün ülkemizde açlık sorunu yaşanmamasına rağmen dengesiz ve yetersiz beslenme halkımızı tehdit etmektedir. Ülkemizde yeterli miktarda gıdaya ulaşamayan insan sayısının 13 milyon dolayında olduğu ifade edilmektedir. Halen yaklaşık 6,5 milyon kişi proteinsiz, 10 milyon kişide düşük kalorili gıdalarla beslenmektedir. Çünkü Türkiye'de temel besin ekmek ve diğer tahıl ürünleridir. Ülkemizde son 10 yılda nüfus % 18 oranında artarken, tarımsal üretim % 12 artmıştır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de açlık ve yetersiz beslenme sorununun temel sebebi nüfus artışı değildir. Sürdürülebilir gıda güvencesi, bütün insanların hakkının verilmemesi gelir dağılımındaki eşitsizliktir.

Yoksulluk ve açlık sorunu ülkemizde de belli ölçülerde hissedilen bir sorundur. TÜİK’in 2011 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, Türkiye’de her 100 kişinin 16.1’i yoksul. 11 milyon 670 bin yoksulumuz var. 2010 yılında 12 milyon 25 bin yoksulumuz vardı. 2011 yılında yoksul sayısını azaltmışız. Devletin (TÜİK’in) hesaplamalarına göre, 2011 yılında Türkiye’de eşdeğer hane halkının ortalama geliri 10.774 TL olmuş. (Eşdeğer hane halkı geliri, toplam hane gelirinde, çocuk ve yetişkin ayrımı yapılarak hesaplanan hane halkı başına düşen gelir rakamıdır.) En küçük gelir ile en yüksek gelir aşağıdan yukarıya dizildiğinde, en ortadaki gelire “Medyan Gelir” deniliyor. (Medyan gelir ortalama gelirden düşüktür.) Eşdeğer hane halkı medyan geliri 2011 yılında 8.139 TL olarak belirlendi. (Aylık 678 TL) Yoksulluk hesabında eşdeğer hane halkının “ortalama” geliri değil, “medyan” gelir esas alınıyor. Medyan gelirin yüzde 50’sinden (yarısından) 4.069 TL’den (aylık 339 TL) daha az geliri olan eşdeğer hane halkı yoksulluk sınırı altındakiler tanımına giriyor. Her ülkede yoksulluk oranı ve yoksul sayısı yanında üzerinde en fazla durulan gıda yoksulu sayısını belirten ‘açlık sınırı’dır. Eğer kişilerin geliri günde en az 2.100 kalori sağlayacak gıda maddelerini satın almalarına imkan vermiyor ise bu kişiler açlık sınırı altındadır.

TÜRK-İŞ tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay düzenli olarak yapılan“açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının 2012 Ekim ayı sonuçlarına göre; Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 958,01 lira,  Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3.120,55 lira olarak hesaplanmıştır.

Sorunun çözümüne yönelik öneriler; Açlık, insanoğlunun başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Açlığın yol açtığı sorunlar sayılamayacak kadar çoktur: hastalıklar, ölümler, iş gücü ve üretim kaybı, verimsizlik, zihinsel gelişim sorunları, ruhsal çöküntü, suç işleme ve şiddet kullanma eğiliminin artması bunlardan bazılarıdır. Açlık sorununu çözememiş bir toplumun sosyal huzurunu sağlaması, kalkınma yolunda hızla ilerlemesi, uluslararası alanda kendi çıkarlarını gözeten politikalar izleyebilmesi mümkün değildir. O halde barış ve huzur içinde bir dünya ortaya koyabilmenin ön koşullarından biri de açlık sorununun çözülmesidir.

Artan nüfus ve yeryüzünde tarıma elverişli toprakların sınırlı oluşu gibi faktörler dikkate alındığında, açlık sorununun çözümü için son zamanlarda önerilen çıkış yollarının başında bio-teknoloji gelmektedir. Bio-teknolojik yöntemlerle, kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara genel olarak Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) adı verildiği bilinmekte ve bu tohumdan üretilen ürünlerin gen yolu insan sağlığını tehdit ettiği tartışmaları ise halen devam etmektedir.

Açlık sorununun çözümü de, öteki tüm sorunlarda olduğu gibi, nedenlerin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Sorunun nedenleri arasında küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği ve kuraklık gibi, mücadele etmesi kolay olmayan, tek tek ülkelerin gücünü aşan, uluslararası kolektif çabalar gerektiren sorunlar olduğu kadar; emperyalistlerin doymaz tükenmez bilmeyen açlıkları ve onların yarattığı bölgesel çatışmalar, kabile savaşları, iç çatışmalar, ülkeler arası savaşların kaynak israfına neden olmasıdır.

Belirli bölgelerde kuraklığa neden olduğu için tarımsal üretimde düşüşlere yol açan küresel ısınma sorunuyla mücadele bağlamında, uluslararası iş birliği şart olup, Kyoto Protokolü dahil, sera etkisi yaratan gazların salınımını sınırlayan tedbirler titizlikle uygulanmalıdır. Bunun yanı sıra, ülke içi ve ülkeler arası savaşları en aza indirecek barışçı, özgürlükçü, hoşgörülü, dışa açılmacı, serbest ticaretçi ve komşularıyla barış içerisinde yaşayan ve uluslararası iş birliğini öğütleyen siyasi, iktisadi, ahlaki, sosyal, kültürel değerler ve öğretiler üzerinde ısrarla durulmalıdır.

Sonuç olarak; tok bir Dünya adına daha barışçı bir dünya idealine dayalı, doğayı seven, paylaşımcı anlayışla yep yeni kuşaklar yetiştirilmelidir.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..