Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Carolina Isolabella Özgün

http://blog.milliyet.com.tr/carolinaozgun

28 Şubat '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Dünyanın gözleri

Dünyanın gözleri
 

Dünya; ne değişik, ne farklı bir yer…

İstediğin yerine git, istediğin ülkesinde dolaş, istediğin noktasında bulun, özdeki yaşayan canının üstü kat kat yapay bir canlılık ile örtülü; insanlar (askı olmuş insanlar, giyinik insanlar ama çıplak insanlar) , betonlar, duvarlar, yapılar ve daha nice şeyler…

Kendini görebileceğin, kendini bulacağın hatta kendini hissedeceğin az yerler, dünyanın da bir canlı olduğunu fark edebileceğin nadide değerler ve en acı olanı ise insanın kendine ne de büyük bir hapishane kurduğunun farkına varması…

Epeydir yazamıyorum, aklıma gelen bir şey olduğunda da zamansızlıktan kağıt kaleme ulaşana kadar kaybediyorum, yine de içim doldu, epeydir boşalan ve hiçbir şeyle dolamayan aklım doldu, son bir haftada yine en çok yaptığım şeyi yaptım: durmaksızın gözlemledim, bulunduğum yerleri, insanları, yapıları ve her şeyi… Gördüklerimin bakışlarınla bakmayı denedim hayata, onların gözleri olup özlerini hissetmeyi denedim yine…

Bu bende nerdeyse alışkanlık haline geldi, kendi bakış açım nerdeyse kalmadı, sadece bazen içimi tarifi imkânsız olan bir mutlulukla dolduran güzelliklere karşı duyarlı olmaya başladım, diğer gördüklerim ise sadece normal karşılanır bir hal aldı, her türlü gariplik bile olağan ve normal geliyor, beni harekete geçiren tek şey ise ruhumun tınısını tetikleyen bir akım ve akış, bunu hissettiğimde içimdeki neşeli çocuk uyanıp eğleniyor ve o anlarda hayata akıyor ve sarınıp sarmalanıyorum.

Yine ne çok şey yaşadım, yine ne çok gözlemledim…

Uçakta havada yüzer olmanın zevkini yaşadım, sonsuz mavide bulutların üstünde uyumayı ve düşmemeyi hayal ettim, yeni bir havayı solumanın cazipliğini hissettim, lisanların ve çeşitliliğin hayata ne de çok renk kattığını ama özde her şeyin tek bir lisanı olduğunu ve ne olursa olsun nece konuşursan konuş onun sesini hiçbir şeyin değiştiremeyeceğini yeniden öğrendim, insanların arayışının dipsiz bir kuyu olduklarını düşünmelerine rağmen klişe ve monoton deyişlerin ardında kendilerini sislemelerini gördüm, herkes bir koşturma içindeyken dünyanın onları ne çok sevdiğini gördüm, uzaklara baktığımda büyük bir ovanın sonunda uçta göğe uzanmış karlı tepeleri gördüğüm dağların seslenişini duyduğumda serinliklerini yüzümde hissetim, içinde olan yeşilliklerini ve hayvanlarının taze hayat kokularını duyumsadım, şehrin içinde bir caféye girdiğimde taze ve mis kokulu bir cappuccino içtiğimde tat duyusunun benim için ne de önemli olduğunu 100.000.000.0000…. kez tekrar hissettim…

Metroya binerken babasının elini tutmuş küçük bir kızın parlak ve meraklı bakışlarının yarının karanlık günleri ne de güzel aydınlatacağını bildim, vs.. vs.. vs…

Gözlemlediğim dünyalar tek bir dünyaya aittiler ama bilmediler, bilemediler, görmediler, göremediler… O dünya ki örtülü, sisli, kapalı, o dünya ki tek, yek ve yaralı…

Susmuş dünya, bezmiş ama hep baharları yeşermiş, piyano tuşlarının sesi gibi üstündekinin hangi tuşuna basarsa bassın bir ses seslemiş, eğilmiş, insana eğilmiş, kavgaya, gürültüye, politikaya, betona eğilmiş, kalan az parça yeşili ve mavisiyle arada çiçek çiçek yeşermiş, bir damla temiz deniz suyuyla yetinmiş, dalga dalga gidip gelmiş…

Ahh dünyam ahhh, ben üstünde dolanırken sen içte yanmışsın, farklı farklı kültürlere kollarını açmış beklemişsin, farklı dediğimiz teklere hep bir bütünde ev etmişsin, senin sınırların yok, ülkelerin yok, senin toprakların var, engin sunumun var… Üstünde yaşayan en ufak canlıya bile riayetin var, sana yapılana rağmen onurlu, duyarlı bir yaşayışın var, sana atılan her çöpe sarılışın var, her şeye ve herkese rağmen kudretinin enginliğini bilişinin asaleti var…

Her baktığımda en çok seni gördüm, en çok seni duydum, en çok sana sarındım, en çok seni sevdim, sana saygımda kayboldum, asaletinde büyüdüm, güzelliğinde yeşerdim, sevginde eridim, konduğum toprağına ayaklarımı basarken nerdeyse uçtum, senin o kinayesiz mahcubiyetine gönülden vuruldum… Ahh dünyammm dünyammm, şu yolun yolcusu iken inan ben yine kavruldum… Sana kat kat soyundum, iç iç coştum, ses ses çağladım...

28.02.07

Işık

 
Toplam blog
: 144
: 676
Kayıt tarihi
: 21.09.06
 
 

İstanbul'da yaşayan bir levantenim, yeni özler, sözler, gözler tanımayı, farklı bakış açılarını p..