Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '08

 
Kategori
Bilim
 

Dünyayı değiştiren kitap

Dünyayı değiştiren kitap
 

uçak kanadının kesiti


"Bir kitap okudum hayatım değişti" diyebileceğiniz kitap oldu mu? Bir kitap okudum ki bırakın hayatı, konusu dünyayı değiştirmiş. Herkese tavsiye ediyorum. Tübitak yayınlarından "Dünyayı değiştiren beş denklem" Michael Guillen. Ben size bu deklemlerden birini kendi yorumumla anlatacağım. "Kayadan daha karmaşık, insan yaşamından daha basit" olan sıvıların mekaniği. Daniel Bernoulli ve Hidrodinamik Basınç Yasası. Diğerlerini de kendiniz okursunuz artık.

İnsanların çoğu matematiği sevmez. Bazıları öcü gibi kaçar. Matematiği çoğu zaman bize hap gibi verirler, mantığını öğretmezler. 200 sene önce bir sülale düşünün. Dede, baba, çocuklar, torunlar, amca oğulları hepsi matematikçi. Baba matematik ve fizikten, kendi babası gibi para kazanamayıp, meteliğe kurşun attığı için oğullarının da matematikçi olmasını engellemeye çalışır. İki oğlunu da tüccar olması için destekler. Her ikiside babaları gibi ticarette başarılı olamazlar. Matematik sevdaları gizli gizli gelişir. Yaşamak için paraya ihtiyaç vardır. Maalesef matematikte para yoktur. Baba bir üniversitede hocadır. Hanımı zengin bir ailenin kızıdır. Bu yüzden çocuklarına rahatlıkla bakabilir, aynı zamanda zamanının büyük bölümünü matematikle uğraşarak geçirir. Ne yazık ki! genetik burada kendini gösterir. Çocuklar da deli gibi ve gizlice matematikle uğraşırlar. Büyük oğul tüm engellemelere karşı matematiği kendisine meslek edinir.

Gelelim küçük oğula. Daniel daha uysal olduğundan despot babasının isteği üzerine 1721 yılında doktor olur. O zamanlar doktorluk zor. İnsanoğlunun iç organlarının nasıl çalıştığı bilinmiyor. Doktorlar organların nasıl çalıştığını öğrenmek için hapisteki azılı katilleri ve canileri diri diri keserek daha canlı iken kalbini, ciğerini, damarlarını, beynini incelermiş. "Bu canileri böyle keserek pek çok masumun hayatını kurtaracağız, biz kutsal bir iş yapıyoruz." derlermiş. Bu şartlarda bir doktorluk işte. MÖ 5. yüzyılda Hippokrates iltihaplı yaraları keserek kan akıtır, böylece tedavi edermiş. Ondan sonraki dönemde doktorlar pek çok hastalıkta damar keserek kan akıtarak insanları iyileştirirler, çoğu zamanda öldürürlermiş. Canlı caniler üzerinde yapılan deneylerde kalp kasıldığında damarların şiştiği, kalp genişlediğinde damarların büzüldüğü görülmüş. Damarlar genişleyince kan yavaş ama basınçlı akıyor, damarlar büzüldüğünde kan hızlı ve basıncı az olarak akıyor. Doğal olarak caninin damarını kesiyorlar ve bu olayı gözleri ile görüyorlar.

Daniel'in zamanından iki yüzyıl önce Leonardo da Vinci, ünlü doğa bilimcisi, akarsuya talaş ve tohum taneleri atarak suyun hareketini inceliyor. Tanelerin kat ettiği yolu takip ediyor, suyun akışını defterine çiziyor. "Derinliği hiç değişmeyen bir nehir, dar kısımlarda geniş kısımlara kıyasla daha hızlı bir akışa sahip ."diyor. Suyun hızı boğazın darlığı ile doğru orantılı. Fizikçilerin "Süreklilik Yasası" dediği bu olayda, tabiat aynı miktarda suyu kesit daralsa bile geçirmeye çalışıyor. Bu değişmez bir kural. Doğanın kuralı yani. Leonardo suyun mekanik özelliklerinin hava ile benzeştiğini de fark ediyor. Nasıl farkediyor? Adam havada uçan kuşla, suda yüzen balığı gözlemliyor. Uçmak için tuhaf araçlar ve su altında gitmek için de tuhaf denizaltılar çiziyor.

Daniel bu bilgiler ışığında insanların damarını kesmeden damardaki kan basınçlı mı değil mi, öğrenmek için ne yapabilirim diye düşünüyor. Valla Daniel'in babasının gözlerinden öpüyorum. İyi ki oğlunu doktor olması için zorlamış, sayesinde tansiyon aleti bulunuyor. Babadan gizli matematikle uğraşmaya devam ediyor. Aynı zamanda damardaki kana takmış vaziyette.

Ben dehanın birazda takıntı olduğuna inanıyorum. Bir çeşit delilik. Takıntılı insanlar bu bilim adamları. (Bayanlarda böyle bir takıntı olsaydı insan nesli yok olmaya yüz tutardı bence. Bebek aç, altı pis "bi dakka ben kafayı taktım buluş yapacam" diyemiyorsunuz. Allah bu ayrıcalığı kadına vermemiş maalesef. İyiki vermemiş yoksa o bilim adamlarının altını kim temizleyecek, karnını kim doyuracak, insani ihtiyaçlarını kim karşılayacak. Başka bir bilim adamı değil, değil mi?) Yatıp kalkıp yirmidört saat rüyada bile bir konuyla uğraşırsanız bir şeyler bulursunuz herhalde.

Daniel'de öyle yapıyor. Kendisinden önce pek çok kişiyi pes ettiren akışkanlar mekaniğine aklını takıyor. Arkhimedes'i hamamdan "Buldum, buldum!" diye cascavlak çıkaran takıntı böyle birşey. Ağırlığın hacime bölünmesi ile yoğunluğun bulunduğunu adam yıkanırken buluyor. Demek ki, kafası hep ona çalışıyor. İşte böyle bir ruh hali içinde iken, borudan su akarken boruya dik daha küçük çaplı bir boru takıyor. Yatayda akan su hızlı ise üstteki boruda su az yükseliyor, borudaki su yavaş akıyor ise üst borudaki su fazla yükseliyor.

Daniel diyor ki "Borudan geçen su hızlı ise cidara yaptığı basınç az, borudan geçen su yavaş ise cidara yaptığı basınç fazla." Hastanın damarına cam bir pipet sokuyor. Pipette yükselen kan hastanın damarındaki basıncın fazla mı, az mı olduğunu söylüyor. Basınç fazla ise kan akıtıyor. Çok mutlu oluyor.

Daniel'in bu keşfi tansiyon aletinin ilk hali. Daha sonra başka bir bilim adamı bu fikri kullanarak tansiyon aletini geliştiriyor. Bu keşifle içmesuyu hatlarının hesaplarında kolaylık oluyor. En önemlisi insanoğlu uçma hayalini gerçekleştiriyor. Akışkanlar Mekaniğinde havanın su ile aynı özellikleri gösterdiği bilinir. Havanın fiziksel olarak hareket tarzı aynen su gibidir. Havanında borudan hızla geçerken cidara uyguladığı basınç az, yavaş geçerken cidara uyguladığı basınç fazladır.

Uçmak, insanoğlunun en büyük sevdası. Gökyüzünde kuşlar gibi süzülmek, trafik sıkıntısı çekmeden iki kanat çırparak istediğin yere gitmek. Ya da ışınlanma hayali. Zamanımızda uçaklarla, balonlarla yetinmeliyiz.

Uçakları uçuran motoru değildir. O dev cüsseleri havaya kaldıran kanatlarıdır. Kanatlarının aerodinamik yapısı sayesinde uçaklar uçar. Gözyaşı damlasının yarısını düşünün bunun düz tarafı alta gelsin, eğimli tarafı yukarı. Kanadın altından geçen hava yavaş geçer basınç yüksek. Üstten geçen hava hızlı geçer basınç az. Alttaki yüksek basınç kanadın havaya kalkmasını sağlar. Böylece uçak havalanır.

Tansiyon aleti, içmesuyu hatları, uçak aynı mantıkla çalışır. Çok önemli bir formüldür bu Bernoulli denklemi. Zaten uçağın keşfinden 50 yıl sonra da insanoğlu uzaya gitmiştir.

Daniel Bernoulli'nin ve diğer bilim adamlarının hayatı kitapta herkesin anlayabileceği akıcı bir dille anlatılmış. Fen dalları ile ilgilenen kişilere özellikle tavsiye ediyorum. Mutlaka okunması gereken bir eser. İsac Newton'un arkadaşıyla dövüşmesini, Michael Faraday'ın on üç yaşında düzgün okuyup yazamadığını, Clausius'un "ölümün her zaman yaşam karşısında galip geldiğini" anlaması gibi pek çok güzel ayrıntı bulacaksınız.

Okuyun ve düşünün.

 
Toplam blog
: 3
: 2559
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

İstanbul' da yaşıyorum. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu, İnşaat Yüksek Mühendisiyim. "Kitap o..