Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '21

 
Kategori
Eğitim
 

Dünyayı Şaşırtmalıyız

Tarihte dünyayı birçok kez şaşırtmış olmalıyız ama en önemlisi Cumhuriyet devrimi ve Atatürk reformlarıydı. Türk toplumu olarak özgün bir kimlik kazandık, artık sağa sola bakmamıza gerek yoktu, biz buyduk, bize yakışan Cumhuriyet’ti. Bağımsızlık ve özgürlük kanımızda vardı, genlerimizdeydi. İlerlemek ve büyümek için bize düşen sadece çok çalışmaktı. Atatürk zamanında gerçekten çok şey başarıldı ve dünya bize gıpta etti.

Dünyayı daha çok şaşırtabilirdik, şayet Atatürkçü düşünceye bağlı, ilerici bir eğitim sistemi sürdürebilseydik. Çok daha büyük, gelişmiş ve dolayısıyla dünya politikasında sözü geçen bir ülke olabilirdik. Beyin göçü vermek yerine beyin göçü alırdık. Avrupa bizim kapımıza gelirdi. Türkçe önemli bir dil olurdu. Dünya barışına çok daha büyük katkılarımız olurdu. Doğusu batısı bizi örnek alırdı. Kısacısı Türkiye dünyada çok daha merkezi bir noktaya gelirdi.

Oysa biz ne yaptık? Potansiyelimizi kullanamadık. Elbette gelişmiş büyük ülkeler bizim ileri gitmemizi istemeyecekti, önümüze taş koymak için ellerinden geleni yapacaktı. Peki ya içeridekiler, yani bizden olanlar? Onların derdi neydi de dış güçlerin ekmeğine yağ sürdüler. Onlarla işbirliği yapıp halkı kutuplaştırdılar, paranoya yarattılar, insanları birbirlerine düşürdüler. Aydınlık bir yolda ilerlemek varken, insanların sürekli kafası karıştırıldı. Aptalca tartışmalar bugün hala devam ettirilmeye çalışılıyor. Hala kimlik bunalımı yaşayan insanlar var.

Önümüzü kesmek için ise en çok eğitimle uğraşıldı, öyle değil mi? Eğitim gericileştirildi. Ticarileştirildi. Toplumculuk ilkesinden vazgeçildi. Eğitim bireyselleşti. Aslında “eğitim öğretim” kavramından eğitim kısmı atılmış oldu. Bugün veliler çocuklarını öğretim görmesi için okula gönderiyor. Velinin de öğrencinin de kafasında “sınav” var. Eğitimin amacı sınav mı olur? Ama öğretimin amacı sınav olur, evet. Madem eğitim kalmadı dedik, o halde dershane ile okul arasında da hiçbir fark kalmamıştır. İkisinin de amacı öğrenciyi lise ya da üniversite sınavına hazırlamaktır ve kaç mezunu hangi okula yerleştirdikleri onların başarısının göstergesi olur. Dershaneler ve özel okullar para kazandıkları için bunun reklamını yaparlar. Ama devlet okulları da bugün hep reklam peşinde – yorum sizin.

Biz öğretmenler öğrencilerimiz sınavdan başarılı olup iyi bir liseye ya da üniversitede güzel bir bölüme yerleştiklerinde elbette çok mutlu oluyoruz. Ama bazılarımız şunu düşünmeden edemiyor. Bu öğrenciler okulumuzda test çözmek dışında ne yaşadı, kafalarında net kaygısı dışında ne vardı. Birlikte ders çalışıp soru çözmek dışında hangi güzel etkinliklerde bulunduk. Onlara eleştirel düşünme, yaratıcılık, problem çözme, başkalarıyla işbirliği yapma, kişiler arası iletişim, hitabet gibi çağımızın en çok aranan becerilerini kazandırabildik mi? Hayır? Öğrencimiz sadece şimdilik başını kurtarmış gözüküyor. Umarız hayatta başarılı olur. O çok elzem becerileri yaşayarak öğrenmeye çalışacak ya da geçim derdine düşen herhangi bir çalışan gibi onlardan yoksun bir yaşam sürecek. Bu hayatın heyecanı meyecanı nerede? Bireylerimiz gelişmiyorsa toplum nasıl gelişecek?

Şimdi ben diyorum ki dünyayı yeniden şaşırtmalıyız. Hem de öyle böyle değil! Bunu eğitimle yapacağız ve bir saniye durun orda. Batıdan ya da doğudan örnekler arayarak yapmayacağız bunu. Çözüm bizim içimizde. En gelişmiş ülkelerde bile eğitimin problemleri var. Belki de bilinçli olarak yukarıda bahsettiğimiz beceriler bir dereceye kadar veriliyor. Bu kadarı yeter deniliyor. Liderler ayrıcalıklı kesimlerden çıksın deniliyor ve diğer kesimler işgücü ve sorgulamayan oy potansiyeli olarak görülüyor. İşte biz bu noktada o ülkelerden ayrılır ve insanımıza hak ettiği değeri verirsek dünyayı şaşırtmış olacağız.

Her şeyin başı eğitim diyelim. Değişmek, dönüşmek ve dünyayı şaşırtmak dileğiyle…   

 
Toplam blog
: 8
: 83
Kayıt tarihi
: 16.01.21
 
 

2001 yılından beri İngilizce öğretmeniyim. Kitap çevirmenliğiyle de ilgilendim. Yabancı dil öğrenme..