Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Dünyayı yumuşak güç ele geçiriyor

Dünyayı yumuşak güç ele geçiriyor
 

Hafızalarınızı bir yoklayın bakalım.

Son birkaç yıldır Pentagon, CIA, Mossad, MI5, Ordu, F16, Mirage, savaş mı daha çok yer alıyor küresel medyada, yoksa İpad, İphone, Steve Jobs, Sosyal Medya, Twitter, emailing, küresel ticaret mi?

Son yıllarda NATO denilen askeri kurumu duyan, okuyan var mı?

Ama G20, WTO, Asean, AB, ABTA, FIFA, UEFA’dan bahsedilmeyen gün yok.

Ya, Ülkelerin savunma bakanlarının hem ulusal hem de küresel medyada yok denilecek kadar az yer bulmasına ne dersiniz?

Buna karşılık Kültür Bakanları, Turizm Bakanları, Ekonomi Bakanları, Dış İşleri Bakanlarının her hareketi, her söylediği olay oluyor.

‘Steve Jobs’ diyeceğim, Afrika’nın orta halli bir kasabasındaki minik bir ortaokul öğrencisi bile hemen Apple CEO’su cevabını verecek.

‘ Robert Gates’ diyeceğim, ABD Savunma Bakanı olduğu, meslektaşları ve kendi ülkesindeki kabine üyelerinden başka kimsenin umurunda olmayacak.

Gelelim dilimizin altındaki baklaya.

21. yüzyıla kadar, insanoğlunun varoluş senaryosunu yazan kalem askeri/sınai kompleks, bu kalemin mürekkebi ise savaşlarda akan insan kanı idi. Ya da şöyle anlatalım; Dünyanın itici gücü askeri üretim yani savaş ekonomisiydi.

Bu sanayinin büyümesi için gereken iklim ise, keskin bir uluslaşma, bunu teyid eden zoraki sınırlar ve bu sınırlar içinde yaşayan toplulukların komşularına karşı aşırı bir nefret duygusu ile doldurulmasıydı.

Bu nefretin yaratılmasının yolu ise, bu sınırlar içinde yaşayan insanlarda aşırı bir bölünme korkusu, aşırı bir toprak tutkusu, aşırı bir özgüven ve yine aşırı bir ötekileştirme/düşmanlaştırma yeteneği kazandırılmasından geçiyordu.

Bundan birkaç on yıl öncesine kadar okullarda okutulan tarih kitaplarındaki hamaseti, kahramanlık destanlarını, komşuların kahpeliklerine ilişkin iddiaları tesadüf olarak mı algılıyorsunuz yoksa?

Askeri/Sinai kompleksin üretim bantlarına en büyük katkı bu kitaplardaki nefret söyleminden geliyordu.

Tank, top, tüfek, askeri uçak fabrikalarında çalışan işçilerin maaşları neredeyse bu tarih kitapları, bu kitapların körüklediği düşmanlık iklimi sayesinde ödeniyordu.

Geldik bu güne.

Ve geldik, bence Dünyayı değiştiren ve çaktırmadan dönüştüren turizm sektörünün o muhteşem misyonuna.

Turizm sektörüne sadece yılsonu bilançolarının aktif/pasif denkleminin rakamları arasından bakanların bu misyonu anlamaları kabil değil.

Farkında olsunlar ya da olmasınlar, onlara da şükran borçluyuz.

Turizmciler, Oteller inşa ettiler. Tur operatörleri kurdular. Uçaklar kiraladılar.

Düne kadar birbirlerini bilmeyen, tanımayan, sevmeyen, nefret eden, kan içmeye hazır insanları sahillerde, diskoteklerde, barlarda, teknelerde yan yana getirdiler.

Birbirlerine aşık ettiler. Evlendirdiler. Bir gecelik macera da olsa, tanışmalarını sağladılar.

O iğrenç tarih kitaplarında, gencecik dimağlara ‘Moskof, Gavur, Barbar’ diye anlatılanların, seven, aşık olan, aldatan, yemek yiyen, tuvalete giden, gülümseyen, ağlayan birer insan oldukları gerçeğini, yalancı tarih yazarlarının suratına barışın Osmanlı tokadı gibi patlattılar.

Kendi adıma, ilk gençlik yıllarımda ayet gibi ezberlediğim ‘ Ayıdan post, Moskof’tan dost olmaz’ rezilliği için müthiş bir pişmanlık yaşıyorum.

Bal gibi de olurmuş.

Olurmuş ki, her yıl Moskova Fuarı zamanı Türkiye’nin neredeyse bütün otelcileri, yerel yöneticileri, mülki amirleri, ticaret odaları Moskova’ya, ikili görüşmelere akın ediyor.

Şaka bir yana.

2010 artık askeri/sınai kompleksin yavaş bir ölümle tarih sahnesini terk etmeye hazırlandığı bir yıldır.

Dünya sahnesine yeni bir etki unsuru çıkıyor.

Yumuşak Güç.

Yumuşak Gücün doğum sancıları aslında yeryüzünün herhangi bir yerinde sorulmuş olan ilk “ kardeşim, neden savaşıyoruz?” sorusu ile başlamıştı.

Ebeliğini ise, yine herhangi bir ülkede sorulan ilk “ insanlarımızın refahı içim harcanması gereken bu paraları neden silaha yatırıyorsunuz?” sorusu yaptı.

Bu iki soru birkaç cesur öncünün ağzından artık milyarların ağzına döküldü. Bu süreci durduramazsınız. Hiç şansınız yok.

Artık sahne Yumuşak Güç’ün.

Yani, sağlıklı ekonomiler, kültürel dominantlık, tarihsel derinlik, dil, girişimcilik, karşılıklı işbirliği ve bağımlılık, ortak projeler, inisiyatif almak ve en başta da turizm.

Şöyle de denebilir; turizm ve dijital devrim ve ‘ daha iyi yaşamak istiyoruz’ talebi askeri/sınai kompleksi bitirdi.

Askeri/Sınai kompleks bile tank, top, tüfek üretiminden ticarete, çimentoya, yapı ürünlerine yöneliyor.

Düşünün, bir yerlerde Kuzey Irak ile ilgili tehdit analizleri yapılıyor. Kırmızı çizgilerden bahsediliyor. Kuzey Irak’ta bir oluşuma izin verilemeyeceği vurgulanıyor.

Aynı bir yerler ile ilgili olarak şöyle bir haber okuyorsunuz;

<ı>Türk firmaları gözünü Kuzey Irak Kürdistanı`ndaki ticari pazara dikti. Irak Kürdistanı`yla iş yapmak için müracaatta bulunan firma sayısı 600`e ulaşırken onay alıp iş yapan 200 firmanın yıllık iş bağlantıları ve gerçekleştirdiği ihracatın 2 milyar doları bulduğu en fazla iş bağlantısı yapan firmalar arasında da Ordu Yardımlaşma Kurumu`nun (OYAK) bulunduğu ortaya çıktı.

<ı>ANF News Agency`in haberine göre, deşifre olmamak için taşeron firmalar kullanan OYAK, Irak Kürdistanı`nın çimento, yapı ürünleri ve kağıt gibi ihtiyaçlarını karşılıyor. OYAK`ın Kürdistan`da depo olarak kullandığı sahada ise Kürdistan bayrağı dalgalanıyor.

Şimdi, ufka yükselerek değil de, gözlerini adeta yere yapıştırarak bakmayı tercih edenler bu yazıya içlerinden küfür ededursunlar.

Gelecek yazıda Dünya’nın yeni SOFT SUPER POWER’ı Türkiye’yi anlatalım. Bakın, bu saptamaya itiraz edeceklere peşin bir cevap, hem de Medvedev’den;

<ı>“<ı>And also Russian policy takes into account such facts as Turkey joining the club of greater powers that wants to play an independent role, ”

Bilmem anlatabiliyor muyum?

 
Toplam blog
: 34
: 682
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

Hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Olmamalı da. Biraz beynimizi yormalıyız. Dayatılan hiç bir dogm..