Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dur ve düşün

Dur ve düşün
 

Monotonluklar hayatımızı ele geçirmiş durumda… Sabah işe koşuşturuyoruz, akşam eve geliyoruz. Yemek yiyor, televizyon izliyoruz. Uyuyor ve kalkıyoruz. Yine işe gidip-gelmeler, bir koşuşturmadır gidiyor… Bu arada düşünemiyoruz. Aslında Yaratıcımız bizlere ne muhteşem bir evren, ne güzel bir dünya sunmuş… Keşfedilecek, görecek öğrenecek ve üzerinde düşünerek Evrenin Sahibinin yarattığı muhteşemlikleri tefekkür edecek o kadar çok şey var ki…

Bir gün işe yetişmek için hızlı hızlı yürürken bir an içimdeki ses aniden :“Dur!” diye seslendi… Mevsimlerden sonbahardı ve hava güneşli ancak serindi… Karşımdaki bir evin bahçe duvarlarının üzerinden salına salına uzanmış ve yeşil, sarı, kahverengi ve kızıl renklerin karışımından meydana gelen, uzunca ve bol yapraklı sarmaşık türü bir bitkiye bakakaldım. Allah’ım ne kadar muhteşem bir sarmaşıktı… Yeşilden sarıya, sarıdan kahverengiye, kahverengiden kızıla olan muhteşem bir renk senfonisi… Sonra kafamı kaldırdım ve hemen yanı başımda duran ağaçların yapraklarına baktım. Hazan mevsimini çağrıştıran olağanüstü renk cümbüşünü, ahengini ve senfonisini gördüm orada… Yaprakların sanki şöyle dediğini duydum : ” Koşuşturuyorsun! Ne uğruna, niçin? Her zaman böyle koşuşturacak gücün olacak mı? 39 yıllık yaşamında ne kadar koşturdun ve nereye vardın? Ne yaptın? Ne elde ettin? Dur ve yavaşla! Düşün! Üzerimdeki renklerin ahengine bak! Bir de bahar aylarında sahip olduğum yemyeşil renkleri hatırla! Ben de bahar ve yaz mevsiminde koşturdum kendime göre, kendi yaratılışıma göre… Karbondioksit aldım, oksijen verdim size… Hem teneffüs ettiğin havayı temizledim, hem de çevreyi yeşillerle donattım… Şimdi üzerimde Evrenin sahibinin muhteşem eserlerinden birini izliyorsun. Müthiş renkler… Ancak bu renkler anlam itibarıyla, bir yavaşlamanın ve ardından durmanın belirtisi… Kış boyunca duracağım. Belki de tek bir yeşil yaprak göremeyeceksin dallarımda… Ta ki, bir sonraki bahara kadar…

Beynimde şimşek çarpmışa döndüm… Bir an 10 yıl evvelki halimle şimdiki halim aklıma geldi… O zamanlar da koşuşturup duruyordum. İşe git-gel, maaş gününü bekle, taksitler, evin geçimi, memleket meseleleri, pahalılık, savaşlar, ekonomik krizler… Değişen neydi hayatımda? Ne için koşuşturmuştum? Fark neydi? Aklıma ilk gelen, aynaya baktığımda şakaklarımda biriken aklıklar oldu. Tıpkı bahardan bahara yaprakların renk değiştirmesi gibi…”Dur!” diyordu içimdeki ses…”Önce yavaşla, sonra dur ve düşün!”. Ey sonsuzluk yolcusu, dur ve düşün! Dur! Yavaşla! Koşuşturmaların arasında madde ötesi yaşam için, Evrenin Sahibinin katına çıktığında, O’na yürüdüğünde, maddi bedeni terk edip, bir tür mikro-dalga bedenle, yani ruhunla, ilahi divana çıktığında verebileceğin hesaplar var mı, yok mu? Sadece madde dünyası için mi koşturdun? İlahi tartı önüne konduğunda, bu koşuşturmaların arasında elde ettiklerini koyduğumuz kefelerden hangisi daha ağır gelecek? Yavaşla ve düşün! “

Evet, düşünelim arkadaşlar! Allah’ın, şu gözümüzle görebildiğimiz yaratıklardan sadece bizlere verdiği muhteşem nimet :”Düşünme nimeti”…Koşuşturmalarımızın, monotonluklarımızın arasında bazen yavaşlayalım ve duralım :” DÜŞÜNELİM.”

 
Toplam blog
: 63
: 1536
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

1968 yılında Üsküdar'da doğdum.İlk-Orta öğrenimimi Almanya'nın Hof/Saale kentinde tamamladım.Lise ve..