Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Durak

Durak
 

Durakta toplam 101 kişi var!


Sabah saatleri olmasına rağmen ağustos ayının etkisiyle hava sıcaktı. Bir deniz kenarında olmak varken İstanbul’un trafiği ile boğuşmak insana hiç de hoş bir duygu vermiyordu. Buna rağmen İstanbul’u bir başka seviyordu, başka türlü burası çekilmezdi. Her insanda, her dakika aslında ayrı bir İstanbul vardı.

Yine yollardaydı ve iş için bir yerlere koşturması gerekiyordu. Yoksa sabahın bu saatinde böyle bir sıcakta dışarı çıkacak keyifte değildi. Her zaman için dışarı çıkarken ayakları geri adım atıyor ama dönerken de koca şehrin büyüsüne kendini kaptırıp dönmek istemiyordu. İşlerinin arasında şehirde dolaşmak onu dinlendiriyor, başka insanlara bakarken onların ne düşündüğünü yakalamaya çalışarak kendini başka dünyalara atıyordu.

Kadıköy’e doğru gitmek için durakta, tek başına otobüs bekliyordu. Yanından geçen arabalara bakıp onların nerelere gittiğini bulmaya çalışıyordu. Arabaların bazılarında çocuklar ya yuvaya yetiştiriliyor, ya da annesiyle birlikte alışverişe veya bir gezmeye gidiyordu. Aslında biraz bakıldığı zaman insanların işe, alışverişe ya da gezmeye gittiği anlaşılabiliyordu.

Sürücülerin üzerinde sabah mahmurluğu vardı. Hani “araba yolunu bilmese” bir kaza yapmaları işten bile değildi. Bazen durakta beklerken uyuyanlardan birisinin direkt olarak kendi üstüne arabayı süreceğini düşünmeden edemiyordu. Gece eğlencesinin sabahında eğlencesiz bir şekilde adres değiştirmek uzak bir olasılık değildi.

Kötü düşüncelerden arınıp arabaların modellerini izlemeye başladı. Bulunduğu yerde kiralar yüksekti, gelir seviyesine paralel olarak arabaların çoğu lüks sayılabilecek türdendi, yerli arabalara çok ender rastlanıyordu. Aslında ya burada çalışanlar veya burada bir şekilde işi olanlar yerli araba kullanıyorlardı.

Ekonominin kötü diye anlatılmasına, insanlar “neden isyan etmiyor” diye sorulmasına rağmen, bir şekilde yine yaşam devam ediyordu. Sonuçta “zengin millet”tik vesselam. Kimsenin benzin zamlarına, dövizin fırlamasına, işsizlikten kırılmasına sesi çıkmazken günlük yaşam bir şekilde akıp gidiyordu. Benzin zammı bazılarını özel otodan toplu taşım araçlarına itmesine paralel olarak toplu taşım araçlarındaki “kalite” artmıştı. Her yerde kalitemiz düşerken bir tek burada “çağdaş insan” olmanın gerekleri yerine getiriliyordu. Bir süre sonra toplu taşım araçları yeni zamlara başlayınca, daha da çağdaş olup 4-5 durak gibi kısa mesafeleri(!) “sportif yürüyüşler” haline getirmeye başlayacaklardı. Başka türlü “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” muydu?

Birden durakta bekleyenlerin çoğaldığını anladı. Arabanın zamanı da gelmek üzereydi. Komşularından birini görüp selamlaştı. Kafasındaki bütün düşünceleri “havalar” aldı. Meteorolojiye göre iki üç gün içinde batıdan yağmur bulutları gelecekti.

Otobüs ileriden gözüktüğünde sohbet unutulup birden yer kapma telaşı ile kıpırdanma başlamıştı. Araba geldiğine göre sohbete gerek yoktu artık, zaten fazla sohbet edecek bir şey de bulamıyorlardı. Ortak konular ya havalar, ya da ekonomiden öteye gitmiyordu. Arabada başka yerlerde durarak konuşmak zorunda olmadan yolculuk devam edecekti.

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..