Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

01 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Düş..(4)

Düş..(4)
 

Küçük ışık, bütün gün Ay'ın yüzeyinde dolaştı durdu. Geçerken kraterlerin arasından "aykumuna" değdi elleri. Yedi kum tanesi, "altıda bir hızla", yavaşça, ellerini uzattılar ışığa. "Eğer" dediler,

"varırsan, ufukta büyüyen Ay'dan selam götür,

pencereden, unutursan, bacadan."

Işık tuttu ellerini yedi kum tanesinin,

"eğer varırsam ilk akşamdan sonra, geceden önce,

pencereden gireceğim, bacaya kalmadan önce."

***

Teri alnında bir damla,

yenisi iterken onu ileri,

düşüne giremedi

düşünceleri.

Uykusuzdu ilk akşamdan geceden. Dışarıda, rüzgarın, evin kerpiç duvarlara bakan yüzündeki ağacın yapraklarıyla tangosundan süzülen Ay'ın şavkı, yüzünü sarıya boyarken, sevdiğindeydi aklı.

Ne iş, ne aş, ne de yırtık yorgandaydı aklı.

Sevdalanan yüreğine fazladan yüklenmişti kambur çartpıntılar.

Aklına düşen, düşüne vakit aradı;

Bekledi Ay'ın şavkı,

Bacadan girdiğinde vakit, gece yarısından anlar çaldı

Alnındaki damlalar son kez atıldı,

Sevdiği aklında çıplaktı,

İleri atıldı ter, damla damla,

Zaman yorgana damladı.

Rahatlamış yorgun gözleri kapandı,

Yağmursuz beklerken tarlada susuz ekinler,

Ay'ın şavkında, rüzgarın aradığı başakta,

Çocuk olmanın kahredici ağıdını söylediler...

Aynıydı ağıt, aynıydı ezgiler,

Kırkıde de, şimdi de.

Hep ezilerek "hava"ya yükselemeyenlerin bedenlerini

Çiğnediler.

İniltiyi duymadı, henüz yeni kendindeyken

göz kapakları kapandı,

Ay'ın şavkı bacaya dolandı,

Yorgana dolandı, uyudu...

Yorgun düşler bekledi, bekledi, bekledi,

Ay'ın şavkı yükseldi, yükseldi, yükseldi,

Düşler yoruldu, yoruldu, yoruldular,

Bir kenara kıvrıldılar...

Görmedi, sevdiğini düşleyen,

Duymadı, ağlayan çocuğun iniltisini;

Ekinlerin sesini,

Düşlerken sevdiğinin sesini.

Aklının düşündeyken sevdiğinin sesleri,

Sıra sıra uzanmış ağaç tavandaydı gözleri

Görmedi,

Tavandaki ona bakan ağaçların bedenleri.

***

Yedi kum tanesinin, ışığın sıcak elindeyken elleri,

Kum saatinde altıda biriydi zaman

Sıçramadan önce mavi gezegene,

Küçük ışığı seyre daldılar gözlerini kırpmadan

Küçük ışığın gözlerinden gelen,

Parlak ışığın içindeyken zaman,

"Düş'ünce hızlıdır senden" dedi

Yediden biri...

Işık irkildi, çekti elini yedilerin ellerinden,

"Düşünce hızı nasıl hızlı olur, benden?"

"Olur" dedi, yediden biri,

"Şimdi düşündüm evrenin tüm çevresini"

Birazdan, yeni ismiyle ve rengiyle,

Sıçramadan önce mavi gezegene,

Küçük ışık;

"Çektim elimi ellerinizden;

kibrimden, korkumdan, endişelerden

başlayacak bir yolculuk bana varken.

Sırf düşüncesinden vuruyorken kirleten maviyi,

nasıl iyi olabilir ki sınırları benden iyi?"

Oysa,

Mermi hızında düşünebilendi vuran,

Mermiyi kitaplardan bilirdi vurulan,

Gözgöze geldikleri o an,

Göz kapaklarını kırpmadan vuran,

Yolda gelen, havayı ok gibi delen,

Mermi hızındaki yavaşlığın inanılmaz şaşırtısı,

Boşluğu, korkaklığı, sonrasızlığı,

Hep beklenendi, bekleyen için,

Merminin arkasında kalan.

Kırptı gözlerini merminin arkasındaki vuran,

Kırpmadı gözlerini vurulan.

Kirpikleri süpürecekken ışığı,

Olacaklara tahminden merakı, olurken gerçek,

Işıktan hızlıydı düş'ün ışığı

Küçük ışık, "anladım bakışları"ndaki düşüncelerde,

Tamamlarken eksik kalmışları,

Nereden bilsindi

Cam kırıkları...

Kestiğinde parmağını,

Yedi renge renk verip

Aydınlatırken karanlığı,

Aydınlatan ışık, karanlık giderken,

Söyledi durdu hep;

"Işık, öncesinde, gelmeden,

karalığın var olduğunu hatırlatır,

Giderken..."

resim: Aivazosky

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..