Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '09

 
Kategori
Felsefe
 

Düş bahçesinde derinlere dalmak

Düş bahçesinde derinlere dalmak
 

Bu fotoğraf, Gümüşlük Akademisi'nde çekilmiştir.


Rüzgar sesine karışmış yaprak hışırtıları hafifçe fısıldıyor kulaklarıma; “ Hey! Huzur dediğin şey bu yanda!..” Sesin sahibini onurlandırmak için gözlerimi koca bedenine doğru çeviriyor, başımı hafifçe eğerek selamlıyorum.. Her bir yaprağıyla tek tek alıyor selamımı ve derin bir sohbete dalıyor düşüncelerimle…

Milyonlarca yaprağı olan köklü bir meşe ağacı olduğundan bahsediyor. Kökleriyle çok uzun yıllardır bu toprağa bastığından, kimlerin gelip kimlerin geçtiğinden dem vuruyor… Ve üzerinde asılı duran milyonlarca yapraktan sadece birine dikkatimi çekiyor… Yakınlaşıyorum düşüncelerimle…

O yaprak, ağaçla yaşantısını sürdürmesine, genetiğinde ağacın tüm özelliklerini taşımasına rağmen asla ve asla ağacın ta kendisi olamıyor… Ve biz de ona hiçbir zaman bu yaprak ağaçtır demiyoruz… Biliyoruz ki belli bir süreliğine, güneş ışığından bünyesine yüklediği enerjiyi köke bildiriyor ve bir müddet sonra da canlılığını tüketerek kendisinden sonra gelecek olanlara yer açması gerektiğinin bilincinde olarak davranıyor… O yapraktan ağaç olmasını kimse beklemiyor; çünkü o, yaprak olma potansiyeliyle var olmuş ve ağaca en olgun meyveyi oluşturabilmesi için olanca gücüyle destek vermiştir… Ne meyve olmak için, ne de ağaç olmak için çabalamıştır… Hedefi bellidir ve hedefe kilitlenerek sonuca varmıştır… Hiçbir zaman fazlasına göz dikmemiş, azıyla da yetinmemiştir… Ne gariptir ki, ağaç olma potansiyeli, yoktan var olan meyve içerisinde gizlenmiş çekirdektedir… Tıpkı hayatta; dikkat çekmeyecek, gizli kalmış bir ayrıntının koca bir gerçeği gözler önüne serecek güce sahip olması gibi…

Ne güzel bir seyir bu…

Bir an susar gibi oluyor köklü ağaç, düş gözlerim yapraklarından göle süzülüyor… Bu ağacı gerçekten seviyorum, göle yansımasını da… Gerçek olarak gördüğüm her şey aynıyla göle yansımış, canlı renklerin tüm coşkusuyla… Göle bakıyorum... Ayna gibi yansıtıyor düşümsü gerçekleri gökyüzüne; tıpkı bir yansıtma ustası gibi davranıyor…

Sanki tüm bilgi içindeymiş, ama her bakan kendi kadarını seyredermiş; içinde barındırdığı sonsuz hayallerden bihaber olarak…

Düşler, gölün yüzeyine düşmüş, saklambaç oynayan güneş ışıklarıyla renkten renge bürünmüş… Bu düşünceler sadece gölün yüzeyinde oluşan bir dalgalanmaysa eğer, gölün yüreğine dalmak, sonsuz gizleri açığa çıkarmak ne büyük bir zenginlik olurdu acaba…

 
Toplam blog
: 17
: 633
Kayıt tarihi
: 29.07.09
 
 

Uludağ Üniversitesi Tohumculuk Bölümü öğrencisiyim... Birşeyleri yoktan varetmeyi sevdiğim için fels..