Düş ve gerçek

Bu sabah bir rüya ile uyandım. Hayırdır inşaallah...

Fırıncının birinden ekmek istiyordum. Tanesine bir lira vereceğimi söylediğim halde o da bana ısrarla "yok" diyordu. Evet, görünürde ekmek yoktu gerçekten ama, ben nedense var olduğunu düşünüyor ve bana vermek istemeyişine sinir oluyordum.

Biraz tartıştık. Ekmeği alıp alamadığımı hatırlamıyorum. Kızgınlıkla fırından ayrılırken uyandım. Rüya olduğunu anlayınca da bir hayli sevindim.

*****

Yeni bir blog girmek için bilgisayarın karşısına oturdum. Birçok konu vardı yazmak istediğim.Birini seçtim, yazdım yazdım, tam sonlarına doğru yaklaşırken elim mausa nasıl takıldıysa, önümdeki sayfa kayboldu.

Hayırdır inşallah deyip başka bir konuya geçtim. Onunla ilgili de bir hayli yazdım. Onu da tam bitirmek üzereyken aynı felâketi ikinci kez yaşadım. Bu işte bir "hayır" mı vardı, bir "terslik" mi vardı, çözemedim. Koskoca sayfa nereye gitti anlayamadım. Az önce var olan şeyler şimdi yoktu.

Gece gördüğüm kâbusla, şimdiki yaşadıklarım arasında benzeşen ve ayrışan noktalar vardı. Birdenbire gözümün önündeki şeyler kaybolup gidiyordu. Ancak birinde onların hiç yaşanmamış şeyler olmasına seviniyor, ikincisinde, yazdıklarımın hiç yazılmamış hale dönmesine üzülüyordum.

Derler ya, iyiye yorumlarsan iyi, kötüye yorumlarsan kötü olur. Gerçi her şey o kadar da bizim arzularımıza göre şekillenmiyor.

Bazan rüyalarımızın kaldığı yerden devam etmesini isteriz. Gözlerimizi kapayarak aynı şeyi tekrar yaşamaya çalışırız. Ama artık ne yapsak boşunadır... Bazan da kâbustan uyandığımıza sevinirken, gözlerimizi kapar kapamaz aynı kâbusun devam ettiğini görürüz.

Hayatta yaşadıklarımız da öyle... Tadı damağımızda kalan bazı şeylerin devam etmesi için neler feda ederiz ama, giden artık geri gelmez. Bizi huzursuz eden şeylerden kurtulmak için de "rüyadan uyanır gibi uyanma"yı dileriz, fakat yaşadıklarımız düş değil gerçektir.

Hayat düşle gerçek arası bir şey işte... Yoksa sanal mı demeliyim?