Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '18

 
Kategori
Edebiyat
 

Düş

Düş
 

‘’Parasız bir yaşam olmalı,
hiç icat edilmediği…
Ve hiçbir zaman icadına
ihtiyaç duyulmayacak bir hayat…’’

**********

Kalbiyle, aklına gelen her şeyi satın alabilmeli insan...
Dilediğince… Dünyanın her ücrasından bir parçayı evine sığdırmalı...
Sığdırdıkları ile birlikte toprağa gidecek olan o evi de kalbiyle satın alabilmeli...
Sonsuz odalı, bin iki yüz mutfaklı ve yeterli oksijeni depolayabileceği bahçeye sahip evini...

Herkesten uzak nefes alabileceği…
Kalbi kadar kocaman~~ kalbi kadar ufacık bir ev satın alabilmeli insan...
Yaşayabilmeli o evde, gerçekten değil ama öylesine yaşayabilmeli...
Kahvesiyle, tostuyla, sigarasıyla...
Çürüyene kadar, yok olana kadar...

Ne diyordum ben? PARA!
Boş ver parayı şimdi!

Ezan okunuyor bak... Okuyan hocanın ( İnsanın) aklını, ruhunu bir düşünsene... Sıkılmamış mıdır sence?
Sıkılmıştır desem? Kızma sakın! Ben dinsiz değilim ki…
Tam şu an, yazımı yazarken dahi dua ediyorum, çok yetenekliyim!
Peki, bu yeteneğime bir karşılık var mı?
Karşılıksız dua etmemiş miydim ki ben?
Karşılık yoksa neden dua ediyordum?
Amaç neydi?
Sonuç?
Koskoca bir boşluk…
Avrupa'dan girip Afrika'dan çıkan bir hayal kırıklığı...
Başka hiçbir şey yok!
Yarın sabah yeni olacağını düşündüğünüz güne uyandığımız an…
Her şey dün gibi olacak, bugün gibi... ONDAN önceki gün gibi...
Dokuz gibi değil... Sekiz gibi değil...
O'ndan önceki gibi...

Sonuç mu?
Bana kalan yalnızca "Parasız ve sevgi dolu bir yaşam hayali" olacak...

Şimdi sana bir soru soracağım, sıkı dur, sımsıkı ama... Sakın rahat bırakma damarlarını, sakın gevşetme ruhunu bedenine sabitleyen içindeki o cıvatayı…
En derinindeki, yalnızca sana ait olan cevheri delirene kadar tut...

Soruyorum.
‘’Parasız, kalbi kadar yaşaydı insan; dünya iyilerin dünyası olmaz mıydı?’’

İyilik... Nedir sence?
Ezanı okuyan hoca iyi midir? Kalbi kaç santimetreküptür? Yahut benim kalbim…
Kaç metrekaredir?

Ne dersin?
Sence hangimiz daha iyiyizdir?’’

Bence ikimiz de bir b*k değiliz...
Çok b*kuz!
Birden fazla b*ka batmışız!
Ve çıkmak için can atmıyoruz…
Atamıyoruz…
O b*kun içinde her saniye biraz daha çürüyüp gidiyoruz...
Önce esmerleşiyoruz; sonra simsiyah, sonra haki, mavi, yeşil...
Son olarak beyaz, bembeyaz…
Sanki çürüyen, kötülüklerin içinde asimile olan biz değilmişiz gibi...
Bembeyaz bir nevresim gibi çıkıveriyoruz o karanlığın içinden...

Kandırıyoruz kalbimizi, aklımızı...
Yok sayıyoruz varlığına ısrarla inanmak istediğim, özgür olduğunu düşündüğünüz düşünce gücünü...

Düşünen sen misin? O mu?
Kimdir?
Kimdir aklımızı böylesine karmaşık bir oyunun içinde yönlendiren?
Bizi bir kukla gibi istediği yöne sürükleyen…

Kim?

 

 
Toplam blog
: 10
: 99
Kayıt tarihi
: 15.04.18
 
 

..