Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '21

 
Kategori
Öykü
 

DÜŞ

Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz

Yalnızca bir düşün içinde bir düş.

EDGAR ALLAN POE

Sesler geliyordu.Yeri belli olmayan sesler...Uzak bir yerden desen değil kapının dibinden desen değil,böyle kedi miyavlaması ya da bebek ağlamasına benzeyen tiz bir ses.İçine tıkırtıların,horultuların karıştığı su sesinin ritim tuttuğu bir ses.Nerden geliyor?

Bir taraftan rahatsız oluyor,kulağı yırtılıyor bir taraftan,aman bitmesin diye içinden geçiriyor .Ses biterse sanki dünyadaki bütün hayat emareleri yok olacak yaşam duracak.Hayır hayır bitmesin ama biraz volüm azalsın,çok bağırıyor.

Balkona çıkıyor.Sıcak bir yaz gecesi.Pastırma yazına daha var ama gündüz cehennem sıcağı oluyor ''Gece hiç değilse biraz nefes alabiliyorum ''diye düşünerek derin derin çekiyor nefesi içine.Evi sahile yakın,acaba sahilde biraz otursam şu sesten kurtulabilir miyim diye geçiyor aklından hemen kovuyor bu düşünceyi.Ne sahilde gitar çalan gençler ne çoluklu çocuklu paldır kültür kalabalık aileler ne sokak sarhoşları park bekçileri polis düdükleri ne de şu çın çın öten  ağustos böceklerine tahammülü olduğunu hemen anlıyor.Ablamın dediği kadar varım,diyor gülüyor .Ablam hep ''Oğlum gel inat etme 50 yaşını boyladın gidelim bir kafa doktoruna bu hastalıkmış sosyal bozukluk mu ne bir çeşit insansavar yani.Hadi evlenmedin,çocuk sevmem dedin anladık bu dünyaya çocuk getirilmez dedin anladık ev bark da almadın bahçe işinden de anlamazsın bütün gün o koca evde düşün ha düşün çürüdün be oğlum''  Ah abla ah..keşke tek derdim yere dökülen ekmek kırıntıları olsa keşke tek derdim yeni sildiğim camlara yağan yağmur olsa,pazardaki domates temizlenmeyen apartman merdivenleri kiraya gelen zam olsa..Kafamın içi tıngırdıyor benim,kimse anlamıyor.Kafamın içi pazar yeri gibi.Herkes ucuza  bir şey satıyor cebimde param yok kan ter içindeyim beni kim bulsa kolumdan çekiştirip en güzel yerli sebzenin meyvenin kendinde olduğunu kulağıma kulağıma bağırarak anlatmaya çalışıyor.İstemiyorum yerli biber istemiyorum Finike domates yere batsın Amasya elması kan portakalı..Defolun! Kıpkırmızıyım..Ağlaya ağlaya şişmişim ben abla..yüreğim patlamış sıcaktan,sevemiyorum insanları.Sanki herkes Rüveyda gibi bakıyor şu yavru kedi bile hain hain..Her an çekip gidecek gibi.Nerden geldi aklıma yine,hiç gitti mi ki..Dört yıl sevdim ,bir ömür unutamadım.Hala son gidişi gözümde..Öyle yürekli,açık sözlü  özgüvenli biri değildim ki ben..Rahat rahat açılayım,sevdiğime.Dört yıl izledim seni şiirler yazdım sana,ağladım seninle güldüm seninle nerden bilebilirdim sen benim Mona Rozam olmuşsun.Şimdi yüreğimde bir Sezai Karakoç siyah gülüm inci mercanım..Bilemeyeceksin duygularımı..Hiçbir zaman hem de..Okul bitince söyleyecektim son gün,ama işte zaten ben hep senin arkadaşınmışım  ki.Söylesem de akıbet değişmeyecekmiş zaten.Ya da bu benim züğürt tesellim.

Nerden anladım arkadaşın olduğumu biliyor musun?

Bana baktığın gibi bakmıyordun Bülent'e o gün anladım ben senin hep arkadaşındım..

Düğüne mutlaka bekliyorum Ersin,Konya'da bir düğün Antep'te bir düğün olacak sen Antep'te olana gel Konya'da Bülent'in akrabaları çok ben de tanımıyorum.Tam tamına böyle demiştin.Gittim...Kendime hayret ede ede gittim.Gitmesem de olacağını bile bile gittim,varlığımın hiçbir anlamı olmadığını bile bile gittim.Kendimi ikna ederim sandım da gittim. Yüreğim gözüme inanır sandım da gittim.Vedalaşırım sandım da gittim.

Sen beni görmedin bile..Öyle şen kahkahalarla öyle çiçeği burnunda bir gelindin ki ve bir kuğu gibi süzülmekle  o çok zengin ve görgüsüz  ailenin gelini olmakla benim adını bile bilmediğim akrabalarına üniversitede,lisede ,ortaokulda hatta ilkokulda yarıştığın arkadaşlarına çalım satmakla  öyle  meşguldün ki geldiğimi bile gördüğünden emin değilim .Sana takı almayı unutmuşum,hay aksi şeytan..Bilmem ki böyle ritüelleri..Sandalet ve kapri şortla gelmiş olmam da cabası..çok utandım.

Takı alsaydım takarken belki görürdün beni o şansım da ahmaklığım yüzünden uçtu gitti.

Gittim..

Hayatımda gittiğim son düğün..Bütün düğün arabalarının gelin buketlerinin kuyruklu gelinliklerin ve papyonların düğün fotoğrafçılarının pasta ve limonataların pistte pembe gelinlik  giydirilmiş kız kıza dans eden tuvaletl i küçük kızların canı cehennem olsun..

''Kesmiş bileklerini,konuşmuyor da...değer mi be oğlum koskaca mühendis oldun göndermeseydim seni Ankara'ya hiç gitmeseydin dizimin dibinden'' Ah anam..ne ağlamıştın o gün..Kalbim pazar yeri gibi darmadağınık,başlarım psikoloğuna..

Nereye gitti  bu ses..tıkırtı bile kalmadı..Ses gitme..Sen gidersen içimdeki sesler başlıyor konuşmaya..''Anadolu'da bir sağlık ocağında başlamış ebe hemşire olarak sonra merkeze gelmiş ikinci çocuğu olmuş diyorlar aynı kendi gibi gözleri simsiyah iki kızı olmuş Rüveyda'nın kocası bir dediğini iki etmezmiş arsa alır satarmış kollarına şıkır şıkır bilezikler dizmiş Rüveyda'nın.Sana hastane açalım diyormuş Rüveyda'ya.

Gitme ses.

Kalabalıklar,yüzler ve sesler...Ne kadar zor bana bilseniz.. Yani zorunlu işler dışında hani ihtiyaç olmasa tüpçüye sucuya musluk tamircisine vallahi billahi tillahi kimseyi görmem,adım çıkmış zaten evinden çıkmayan kibirli komşuya.Müyendiz Bey,siz çok araba yapmışsınız öyle duyduk sizin gibilere çok ihtiyaç var memlekette.. Suyla çalışan bir araba yapsanız ne iyi olur ama çoluk çocuk dua ederiz değil mi ama  diyen  geveze komşular da benim mahkeme duvarı suratım karşısında nihayet pes edip kapımı hanidir çalmaz oldu.

Ses mi kesildi..Geldi galiba.oh..kesilme ses.çok şükür.Gel ses.. Davullar çal içimde vallahi bir daha şikayet etmeyeceğim.Davul çalma dur,vazgeçtim hatıra istemiyorum.Gitar çal,ney çal,piyano çal davul çalma .

Düşüm gecelerden kara

Ahmed ARİF

 
Toplam blog
: 22
: 83
Kayıt tarihi
: 26.08.14
 
 

Çocukluğumda çok iyi bir rüya senaristiydim. Çevremdekiler sıkılsa da küçük olduğum için bir şey de..