Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Düşler ülkesi

Düşler ülkesi
 

Danimarka'da sabahları erken uyanamayanlar örgütleniyor!
Geçen hafta Milliyet' te çıkan bir haber beni tetikliyor. Haber şöyle; "Danimarka'da, erken uyanmakta zorluk çekenler '' B Toplumu'' adını verdikleri yeni bir baskı grubu oluşturdu. Ananova internet sitesinin haberine göre, şimdiden binlerce taraftar toplayan ''B Toplumu'', erken kalkmayı sevmeyenler için başlattıkları davalarını yaymak için kendi internet sitelerini de oluşturdu. Kimi şirketler, erken kalkmakta zorlananlar için öğle saatlerinde başlayan mesai uygulamasına geçerken, başkent Kopenhag'daki bir okul ''uykucu'' öğrenciler için dersleri 08.30 yerine 10.00'da başlatma kararı aldı. Danimarka'daki pek çok basın kuruluşu, yeni örgütlenmeyle ilgili tartışmalara yer verirken, aile ilişkilerinden sorumlu bakan Carina Christensen de bu konudaki görüşünü, ''Bir çalar saatle kontrol edilmezse daha iyi bir yaşamımız olur'' biçimindeki sözleriyle dile getirdi (http://www.milliyet.com.tr/2007/04/11/son/sonyas06.asp).

23 Nisan tatilinden sonra çalar saatsiz uyandığım üç günün ardından, Danimarkalı bakan beni daha da cesaretlendirdi. Ben de çalar saatle kontrol edilmeyen bir hayat istiyorum. Danimarka' da olsaydım bu grubun üyesi olur, tüm gücümle desteklerdim. Bu çok uyuduğum için değil. Hatta saat olarak ortalamanın epey altında uyuduğum da bir gerçek. Benim derdim sabah uykusuyla! İnsanların uyanacağı saati bedenleri belirlemeli, çalar saat değil! İstediği saatte uyanma özgürlüğü modern dünya insanının elinden alınmış bir mutluluktur.

Çocukluğuma ait özlediklerimin başında gelir, istediğin saatte uyanabilme özgürlüğü! Kimse gelip de seni zorla uyandırmaz. Ya da en azından bizim evde öyleydi. Hatta anneme göre en kutsal şeylerden biriydi uyku. Su içene yılan bile dokunmaz misali, bizim evde de uykunun dokunulmazlığı vardı. Bir de meşhur öğlen uykularımız vardı. İlk başta uyumak istemezdik ama kandırılma yöntemimiz çok hoştu. Biz uyurken melekler gelip yastığımızın altına bir şeyler koyacaktı. Uyandığımızda ilk baktığımız şey yastığımızın altıydı ve hep sevdiğimiz bir şeyler olurdu altında. O meleğin kim olduğunu da bilirdik aslında. Karşılıklı oynanan, uykunun meleklerle beraber kutsallaştırıldığı bir oyundu. Gündüz bu uykunun tadını alınca da, gece herkes otururdu, kitap okuyan, film izleyen, yazan, çizen... Hepimiz böyle bulaştık edebiyata, sanata. Belki de uykuda depoladığımız enerjiyi dökmekti aslolan. Bize meleklerle birlikte olma şansını ve uykuya kutsallık ünvanını veren annemdi.

Üniversitede okurken, yemekten sonra rehavet çökünce sınavlara çalışmadan önce birazcık uyumak isterdim ve anneme, beni bir saat sonrasında kaldırmasını söyleyerek, annemin atmak için binbir plan yaptığı ama benim bir türlü vazgeçemediğim eski pijamalarımı giyip kıvrılıp uyurdum. Gözümü açıp, saate baktığımda "Anneeeee" çığlığı gecenin bir yarısı çınlardı! "Niye kaldırmadın beni anne?" diye sorduğumda hep aynı cevabı verirdi annem; "Kıyamadım!". Ama sınavlarda hocalar bir güzel kıyardı, şiş gözlü bana!

Okullar bitip, iş hayatı denilen anlaşılması güç bir -otomasyon insanı- haline dönünce öğlen uykusu öldü, sizlere ömür. Merhumu iyi bilirdik, Allahın hakkı için! Zamanla acılarımız dindi. Unutmadık tâbii ki öğlen uykusunu, zaman sadece yaralarımızı dindirdi. Arada bir yâd eder, hatırlarım o günleri. Ama sabah uykularından erken uyanmak yok mu, alışamayacağım ona! Benim derdim sabah uykusuyla. Gece erken yatmam, yatanı da sevmem! En güzel paylaşımlar gece olur bence. Makyajlar silinir yüzden, çıkartılır güne ait kıyafetler. En temiz en saf halimizdeyiz artık. Gece ve getirdikleri... Gece ve götürdükleri... İnsanoğlu erken yatmamalı bence. Konuşacak kimse olmasa bile kendimize özel bir zaman olan geceyi kaçırmamalıyız. Telefon yok, gelen yok, giden yok, televizyon vs vs teknolojik nimetlerin olmadığı o saatlerde oturup, dinlemeli insan kendini, derdini, düşünü, hayalini... Korkular ki, yüzleşmeye hep korktuğu, karanlıkla birlikte çıkıvermeli! Loş ışık ve bir kadeh içki ile dövüşmeli hepsiyle tek tabanca! Benim derdim sabah uykusuyla. Akşam erken yatmam asla. Ertesi gün erken kalkmam gerekmiyorsa, güneşin doğuşunu izlemeden yatmam hatta. Güneş doğar, ben uyurum.

Benim derdim sabah uykusuyla! Sabaha en yakışan şey sıcacık yatağında olmaktır. Sabahlar uyumak içindir, düşler ülkesinin içinde! Sabahları istenilen saatte uyanmak gibi bir özgürlüğümüz olmalıdır. Çalar saatin sesi ile uyanmak sadece askeri kampta olmalıdır. İstediği saatte uyanma özgürlüğü olmalıdır bir insanın. Öyle uzun saatler boyunca da uyumak istemem, toplam uykuda geçen zamanım çok değildir ama istediğim saatte kalkmanın tadı başka hiçbir şeyde yoktur. Çok uyumak değildir isteğim, geç kalmaktır hayalim. Ve sonrasında, sevdiklerimle beraber bahçede yapılan kahvaltıdır bu uykuyu tamamlayan. Bu konuda söylenebilecek tek şey ise Cemal Süreya' nın kahvaltı için söylediği; "Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı". Olmalı, olmalı! Geç kalkılmış bir sabah, sevdiklerimle beraber yapılan bir kahvaltı ve tüm bu sabahların bir anlamı olmalı...

Son bir söz;

Uyurken herkes insana benzermiş.

Sevdiklerinizi uyurken izleyebilmeniz dileğiyle...
 
Toplam blog
: 73
: 5913
Kayıt tarihi
: 06.09.06
 
 

Yılın en uzun gecesinde doğmuşum. Bu yüzden midir bilinmez ruhlarımızın özgür kaldığı geceleri se..