Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '07

 
Kategori
Anılar
 

Düşlerim...

Düşlerim...
 

Gecenin siyahı bedenleri sarınca , düşlerim gelir aklıma... Yaşadıklarım... yaşayamadıklarım...

Kendi kendime konuşurum bazen köşemde... Bazen kızıyorum; bazen gülüyorum yaşadıklarıma...

Kötüleri ve kötülükleri de sevmem gerektiğini anlatamadım kendime... Oysaki denizler ne kadar güzeldi...

Dalgalar olmasaydı... Uçmak ne kadar güzeldi... Hep yükseklerde... Ama düşmeyi de sevmem gerekirdi...

Sevilmek istiyorsam eğer sevmeyi de mutlaka bilmeliydim... Sadece hayatı sevmek yetmiyor...

Korkarak yaşamamak gerekir... Halbuki ''efkarımız '' hep memleketin haline olmamış mıydı ?

Köylünün perişanlığını, işçinin kavgasını dert edinmiştik...

Araya da güzel aşkları serpiştirmiştik, ihmal etmeden... Yoksa yaşamanın tadı mı olurdu ?

Cahit Sıtkı Tarancı geliverdi aklıma...O da benim gibi düşünüyordu...

''Bilmem ki hatıralar...Ne istersiniz benden...Gelir gelmez sonbahar ?

Bu kanat çırpış neden ?...Cama vuracak ne var ?...Ey eski hatıralar !..

Sanmayın güller açar...Bülbül değildir öten...Bu rüzgar başka rüzgar !..

Ne istersiniz benden, bilmem ki hatıralar... Gelir gelmez sonbahar !.. ''

Sevdiklerimiz uğruna uykusuz geceler geçirmiştik...

Ayın ışığında, suyun sesini, geceyi bölen yeşil kurbağaların orkestralarını dinlemiştik...

Orhan Veli'ye dert ortağı olmuştuk...

''Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel...

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu...

Bu derde düşmeden önce...''

Aşkın derin sularında, tüm şarkıları söylemiştik...Sevgisiz yaşayanlara acırdık...

Gençliği dolu dizgin pervasızca yaşarken heyecanlarımızın farkında ımıydık acaba ?

Hiçbir şeye aldırmayan, hüzünleri ''es geçip'' coşkularını, ''Gün olur başımıza kadar mavi...

Gün olur başımıza kadar güneş;gün olmuştur...Deli gibi...''Yaşadıklarımız....

''Ah o yaz gecesi, o mehtap o havuz...

Balkonundan gül atan cömert sevgili...

Aşkınla deli divane olduğumuz,

Sarmaşığa tırmandığımızdan belli''

Diye seslenen Cahit Sıtkı'nın yaşadıklarından ne farkımız vardı ?

Güzel şiirleri sunduğumuz sevgililerimiz, tüm dizelere sonsuza dek layıktılar...

Dünyaya onların gözünden bakardık...

Zaman su gibi akardı ipek saçlarında, çekip giderdik bir yerlere...

Muhallebiciler buluştuğumuz yerlerdi...Şiir ve şarkı kokan duvarlarında bir başkaydı söyleştiklerimiz...

''Aynada başka güzelsin

Yatakta başka..

Aldırma söz olur diye,

Tak takıştır....Sür sürüştür...İnadına gel piyasa vakti...

Muhallebiciye...''

Orhan Veli de bizim gibi düşünmüş nasıl olduysa...Muhallebiciye ''Gelmesini istiyor sevgilisinin ''

Sevgilinin evine ''Misafir ''gitmek de ayrı bir özlemdi...Edeplice, mahçup ama çok keyfliydi...

''Beni hatırladıkça ara sıra gönlümü al !..

Sokakta görünce gülümse...Yanıma yaklaş...

Az elin elimde kal !...

Evine misafir geleyim...Kahvemi sen pişir...

Taze doldurulmuş sürahiden bir bardak su ver yetişir !.. ''

Ziya Osman Saba gibi de düşünmüştük...

Sevgiliye misafir olmak...Elinden bir bardak su içmek...Kevsere eş değer olurdu...

Ah şu şarkıların gözü kör olsun...

Nereden dinledim şu, ''Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun gelmiyorsun...'' şarkısını gece...gece...

Efkarlandık işte yine...''Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacakmış ''

''Bir akşam son defa seni görmeden...Dediler göç etti sevgilin neden ? ''

''Rüzgar susmuş ses vermiyor nedendir ? ''

Ah bu şarkıların, şiirlerin gözü kör olsun...Saat 12 'ye geliyor...

Yine beni benden alıp bir yerlere götürdüler...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..