Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '08

 
Kategori
Felsefe
 

Düşlerin muhalif bir yazıyla saklanbaç oynaması meselesi...

Düşlerin muhalif bir yazıyla saklanbaç oynaması meselesi...
 

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın..” Bu yılan doğadaki yılandır, toplumdaki değil. Yanlış anl


"Gerçek değer: Gelmesi boşluk dolduran değil, gitmesi boşluk yaratan..."

Yeni bir gün ruhumla-bedenimin kafiye uyumlu şiir denemesine çöpçatan...
Canım kulaklarımı rüzgara yelken yapıp denizin bizle paylaştığı kıyılarından taş toplayıp oyun hafızamı diriltip beş taş oynamak istiyor... Acaba benimle oyun oynayacak bir çocukluk yoldaşı kaldımı...Yada yoldaş olup çocuk kalan biri... Neresinde kaldık yaşamın dün ve bugün başladığımız yer yeni güne yarım kalmışlıkları tamamlamamızın fırsatımı yine yeniden bize...Fırsat olarak yorumladığımız her kayıp kaybettiklerimizi değerli kılan bir karşılık mı?Karşılıksızım bugün doğan güneşe, bıraktım bedenimi ne yaparsa yapsın tenimde...Yaksın-kavursun isterse müttefiki rüzgarıda alıp işgal etsin hücrelerimi bugün teslimim bastığım roprağa...

Toprak ana senden geleni sana bıraktım işte...Ama bir türlü bırakmadılar filistinli çocuklar yarın yeniden bir sabaha uyansınlar diye...Ben beş taş oynarken çocukluk hafızamın parkında, onlar taş üstünde taş bırakmadılar daha parkları bile yapılmamış çocukların "intifada" oynadıkları sokaklarda...Evet bu gün hafıza parkımda filistinli bir çocuk intifadan getirdiği taşlarla beş taş yoldaşı benimle...Attığı taş kurşun olarak gelmiyor geriye...İçtiğim kahvede filistinli çocukların kan kokusu var beni direnişe dirilten ve kayıtsızlığa karşı delirten...


Açlığı yok edecek doktrin mi bulmak isteyorsun? Öyleyse ne politika yapar durursun! Dünyadakilerin yarısı açtır. Politika, bölgedeki açları azaltacağını ileri sürüp dünyadakileri çoğaltan gecikmenin adıdır.

Özdemir ASAF


Deniz kenarından kafiyeli adımlarla uzaklaşıyorum, ruhumun nefesini tutup şehrin kalabalık lacivertine dalıyorum...Duygularımda basınç yaratan bu gürültü nasılda sağır kalıyor...İşitme engelli ruhlarla sözcükler kuruyoruz sanırım, duyumsamayıp kendimizi duyurma çabası nasılda eritiyor zamanın zembereğine sıkışmış-sıkılmış aşkları...Bir meydanda saat kulesi olsaydım, benim zamanlarıma ayarlanmış buluşmalarda öpüşen sevgililere çöpçatan olsaydım, kol saatindeki zamanlara vur emri verip çocukların düşlerini yerle bir edenlere örnek olsaydım keşke...Muhalif düşlerle oynadığım bir oyun benimkisi de işte...Kula kulluk eden değil "KENDİNE KULLUK EDENLER" çoğalsa keşke...

Bana bunları yazdıran düşleri olmayan düşüncesizlere dünyanın düşlerinden ellerini çekme dileğiyle...
 
Toplam blog
: 75
: 465
Kayıt tarihi
: 12.11.07
 
 

"Her umut bir olasılıktır" Her sabah evin eşiğinin kenarında duran çiçeğin her sabah orda olma ol..