Düşman Kim?

Avrupa’ya gidince sıradan insanlarla, göçmenlerle turistlerle dolu sokaklar görüyorsunuz. Almanya’da Rus’u, Polonyalısı, İskoçyalısı Türkü, İtalyan, Yunan ve Bulgar’ı ve daha da önemlisi Hindistanlı Bilgisayar Mühendisleri..

Günde en az üç farklı işte çalışmak zorunda olan sıradan insanlar, hafta sonu Media Mark’ta elektronik eşya pazarlayan Türkler, İtalyanlar, Yunanlılar vs…

Polonya’ya gidiyorsunuz, akşam saatlerinde sokaklarda adım başı birkaç zloti isteyen Polaklar, akşam saatlerinde Metro istasyonlarında sabahlayan bir sürü insan. Avrupa’da soğuktan en fazla donma olayının görüldüğü bir ülke Polonya.

Macaristan’a gidersin yine aşağı yukarı Polonya ile aynı. Akşam saat ondan sonra battaniyesini alan, kartonunu alan metroda yerini bulmuş uyumak için yer arayışı içinde.

İsveç’te dilenen, metroda sabahlayan Polaklar. Estonlar keza aynı. Finlandiya için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim lakin Fransa da pek farklı değil. Hintli ve Afrikalı istilasına uğramış Eyfel Kulesini insanın gözüne, gözüne sokan Hintli satıcılar…

Gündüz saatlerinde koşarcasına işe giden insanlar. Hafta sonu ucuz içkilerle kafa bulmaya çalışan iki gün boyunca sarhoş olarak haftanın yorgunluğunu atmaya çalışan sıradan ve geleceğinden pek de umutlu olmayan insanlar…

Açıkçası sıradan insanın sıradan insana düşmanlığını anlamakta şahsen ben zorlanıyorum. Sanırım medeni Avrupa! Çok geçerli sebeplerinden ötürü Türklere ve Müslümanlara düşman olabiliyorlar. Ama dinleri hakkında da hiçbir şey bilmedikleri, dinlerinin emirleri olan tüm kötü bulduklarını İslam’a mal edecek kadar da bilgisizler.

Öte yandan; Her yıl yüz bine yakın ülkemize gelen, kaçak işlerde çalışan ve bir parça ekmeğe muhtaç, Ermeniler, Gürcüler. Suriyeliler,

Ya Türkiye’de hayatında hiç Diyarbakır’a gitmediği halde Diyarbakırlıya düşman, Tekirdağlı veya Karadenizliye düşman Şırnaklı. Hiç birbiriyle karşılaşmadan sabahtan akşama kadar işte çalışıp evine gelen bir insanın diğer insanla düşmanlığı da pek anlaşılabilir değil.