Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Düşük kadınlar

Düşük kadınlar
 

Namuslu kadınlar ve namuslu olmayan kadınlar ayrımı ülkemizde acımasızca yapılıyor. Ve biliyor musunuz, namuslu olmanın ya da namussuz olmanın sınırları belli değil. Kimine göre sokakta yabancı bir erkekle yan yana görülen kadın bile namussuz olabiliyor. Ve bu kör anlayış kadınlarımızın hayatını çok büyük ölçüde kısıtlıyor. Birçok kadınımız işte böyle yabancı bir erkekle caddede sokakta yan yana bulunmasına sebep olacak iş ve çalışmalarla ilgili girişimde bulunamıyor.

Ne yaparsınız ya da hangi işi yaparsınız da en basit namussuzluk nedeni olan yabancı bir erkekle caddede sokakta yan yana (birlikte, bir arada, selamlaşırken, konuşuyor olarak) bulunmazsınız? Türkiye’de her 10 kişiden birisi kadını bu halde gördüğü zaman namussuzluk ifadesini düşünüyor ya da kullanıyor. Burada, kadının evinde oturması dışında hiçbir hali yabancı bir erkekle yan yana bulunmama durumu yaratamaz. Demek ki bu yaklaşık 5 milyon yetişkine göre kadının namussuz damgası yememesi için evinde oturması gerekiyor. Caddeye, sokağa çıkmayacak, pazara alışverişe gitmeyecek. Çocuğunu okula, bebesini parka götürmeyecek. Ve en önemlisi kendisi hayatının tamamını dört duvar arasında geçirecek.

Evlerinden dışarı çıkmayan bu beş milyon kadınımız hariç Türkiye’deki tüm kadınlar bilecekler ki asgari bir yabancı erkekle caddede sokakta yan yana olmaları halinde bu ülkedeki belli bir kesim tarafından “Düşük kadın” olarak niteleniyorlar. Ayrıca giyim tarzları, konuşmaları, yaşayış biçimleri ve gittikleri mekânlar düşük kadınlık dozunu artıracaktır.

Gerçi onu da onaylamıyoruz ama illa da bazı kadınlar suçlanacaksa hani bir ölçüde yüksek kaldırımın hayat kadınları ve benzerleri için (yaptıkları belli ve saklamıyorlar zaten) “Düşük kadın” denilebilir de hayatın yarattığı haller yüzünden şu ya da bu şekilde yan yana ve yalnız görüldü diye kadınlarımıza “düşük kadın” gözüyle bakılması tarif edilemez bir alçaklıktır.

Bu kadınlarımızdan bazıları (yüksek kaldırımın hayat kadınları değil) zina yapıyor olabilirler. Sen onu görmeden ve bilmeden bu tavır içine giremezsin. Görmeye çalışman da doğru değil. Allah görüyor, bir de sen niye görmeye çalışıyorsun ki! Yaptıkları görülen ve zaten bilinen hayat kadınları ve benzerleri dışında kalan tüm kadınlarımız için (Böyle durumların içinde olsun ya da olmasınlar)  düşük kadın imasında bulunanları Allah kahretsin! Çünkü milyonlarca kadınımız sırf bu zümre yüzünden çevremde olumsuz bir imaj yaratırım korkusuyla hayatını ciddi şekilde kısıtlıyor. Çalışacak, iş kuracak, girişim yapacak, dünyayı gezecek, bilim ve sanat alanında yeteneğini ortaya koyacak… Maalesef bu alçak anlayış yüzünden hiçbirini yapamıyorlar. Ve biliyor musunuz bir de bu nedenle, kadınların bu halleri dikkate alınmadan erkeklerden daha geride oldukları söyleniyor. Sen ne diyorsun kardeşim ya! Tek başına sokağa çıktığı anda namussuz damgası yiyen kadın, söyle nasıl başarılı olsun!

“Düşük erkeklik”  de vardır mutlaka ama böyle ilişkilerin kadında olduğu gibi erkekten bir şeyler aldığına inanılmaz. Eşcinsellik gibi durumların, birde bu işleri ayağa düşecek şekilde yapan erkeklerin düşük erkek olarak görüldüğü düşünülebilir. Ama bunda bile kadında olduğu gibi erkek mağduriyeti yoktur. Erkek elini yüzünü yıkar hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eder. Kadın ise bir defa kirlendi mi bunun izi, lekesi ölünceye kadar silinmez. Tabii ki bu, cahil olarak nitelenebilecek insanlar arasında böyledir. Belli bir gelişmişlik seviyesine ulaşmış toplumlarda kadınların yaptıkları fazla sorgulanmaz. Burada dinin ve törenin etkisini de unutmamak lazım. Cahiliye devri öncesi anneyle  bile evlenilebilen kabul edilemez toplum yapısında dinin bu konuda katı kurallar koyması anlaşılır bir durumdur. Yani sanki ayetler bu akıl almaz çarpıklığı gidermek ve insanları sapıklıklardan korumak için gelmiştir. Hatta bazı ayetlerin olaylar üzerine geldiği biliniyor. Şimdiki çağda annesiyle evlenen var mı? Zaten enses denilen kabul edilemez ilişkiler de yasakların sonucudur. Cinsellik yasaklanamaz. Bir insana su içme diyemezsin. Yasaklarsan böyle olur. Enses olayların içine girenler büyük ihtimalle cinsellik konusunda açtır. Ve aç insanın Tanrısı yoktur.

Şimdi sadece insanlara bir eş bulunduğu zaman da konu çözülmüş olmuyor. Cinsellik sonsuz bir denizdir. Sadece suya değerseniz ayaklarınız ıslanır. Oysa tam doyum için vücudunuzun ve ruhunuzun sırılsıklam olması gerekir. Cahil insanlar “Karısı/kocası var ya yetmiyor mu “ diyorlar. Yetmez; insana cinsellik anlamında karısının/kocasının olması yetmez. Ayrıca bunların aşklarını, arzularını yaşayabilecekleri bir dünya yaratıp onları da bu dünyanın içine sokmamız gerekir. Yani derinlemesine incelendiğinde insanların cinsel yönelişleri(ahlaki olmasa da) makul karşılanabilir. Bir de elbette hayat şartları özellikle kadınları paralı fuhşa itiyor olabilir. İki küçük çocuğuna sabah kahvaltısında yedirecek bir şey bulamayan eşinden boşanmış çaresiz bir kadın “ Kimse benden ahlaklı davranmamı istemesin” demişti. Bu durumda yüksek kaldırım dilberleri de aklanmıyor mu? Kime, hangi nedenle düşük kadın diyeceksiniz?

Sizler anlattığımız kimselere düşük kadın diyorsunuz ya onlar bunu biliyor ve hükmünüze büyük utanç ve acılarla boyun eğiyorlar. Sen kimsin diyebilirler. Hatta saçlarınızdan tutup sürükleyebilirler. Çünkü sizler bir insan için hüküm verme hak ve yetkisine sahip değilsiniz. “Düşük kadın” diyerek bazılarının hayatını karartamazsınız. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..