Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '16

 
Kategori
İlişkiler
 

Düşünce işte

Düşünce işte
 

DÜŞÜNCE İŞTE

İçimizden geçenlerin ne kadarını dışa vurmalıyız ya da ne kadarına kefil olmalıyız. Hepimizin içinden eminim ki yüzlerce olumlu olumsuz düşünce geçiyordur gün içinde. Düşündüklerimizi sesli dile getirsek ve bunu birileri duysa nice olur halimiz hiç düşündünüz mü?

Hep kusursuz hep mükemmel olanıdır özlemlerimiz, sanırız ki mükemmel kişiler var bu dünyada. Mükemmel konuşan, yazan, okuyan, entelektüel seviyeye erişmiş olarak nitelendiririz bilgi ve fikir taşanları. İçimizden geçen kirli düşünceleri, otokontrol yöntemimizle egemenliğimiz altına aldığımızda,  bir tık ileride sayabiliriz kendimizi düşüncelerine yenilenlerden.

Erdemli insan olabilmenin, ilimle bilimle ilgisini olduğunu düşünmüyorum ayrıca. İster kara cahil olalım, isterse en eğitimlisinden hepimiz akla ziyan düşüncelerin arasından bakıyoruz hayata.

Biri bizi gözetliyor algısının mahkûmu olmasak, valla bu insanlık ırkının en vahşi en cani hayvanlardan farkı kalmayacak. Durum böyleyken bile, yani içimizde Tanrı korkusu  olmasına rağmen bile, bizim ırk en az, en azılı hayvanlar kadar cani olabiliyor çoğu  zaman.

Diğer yaratıklardan farkımız, düşünebiliyor ve konuşarak güya iletişim kurabiliyor olmamız olsa da günümüzde bununla övünecek bir fark dahi kalmadı elimizde. En sıradanı olduk yaratılmış canlıların.

Şimdilik kendi halinde dönen dünyanın bizleri öğütüyor olmasının bile farkında değiliz. Aklımıza gelenlerin nerden nasıl geldiğini ve bu beyin denilen beden kumandamıza, kendimizden çok başkalarının komut vermesi ve o komuta bire bir riayet ediyor olmamız, sanırım bizim ırkımız hakkında az çok bir fikir sahibi yapıyordur düşünebilenleri.

Kendine tamamıyla hükmedebilse insan, içinden hiç yakışık almayan ve hiçbir halta yaramayacak o kirli düşünceleri geçirebilir mi? Kıyabilir mi bir cana, kıyabilir mi çocuklara. Biraz düşünebilse kıyabilir mi kendine.

Bedenimize komut vermekle görevli olan beyin dalgalarımızın frekansına kimler giriyor dersiniz. Kim oynuyor ayarlarımızla bizim. Kardeşlik, barış, paylaşmak, yaşamak gibi kavramların yerlerine, kim düşmanlık tohumlarını ekiyor. Kim bir başkasının bedenine hakkı olmadan dokunmaması gerektiğinin yerine, sanki hakkı varmış gibi hissettiriyor.

Biz içimizden izinsiz geçen düşüncelerimizi neden sınır dışı edemiyoruz. İşimize mi geliyor bir başkasının canını yakmak, bir başkasının canına, malına tecavüz etmek. Biz düşünebilenlerdensek eğer nereden geliyor bu düşüncesizlik.

Yok yok ne ilahi korku, ne ilahi baskı, ne vicdani korku, ne vicdani baskı kar etmiyor bize. İçimizden izinsiz geçen düşüncelere birileri izin veriyor, birileri bizim kodlarımızla oynuyor. Aksi halde ben vazgeçmek istiyorum insan olmaktan. Alıp başımı gitmek istiyorum kimsenin kopartamayacağı kadar uzakta açan bir dağ menekşesinin yanına.

Ben düşüncelerini temize çekemeyen insanlıktan utanıyorum çünkü. Bir başkasının yaşam hakkına burnunu sokan ilkel beyinli, fabrika ayarları bile bozuk olanlarla aynı yerde yaşamaktansa, bir taşa sarılmış dağ papatyasıyla yaşarım daha iyi.

Her geçen gün,  unutulmaması gereken dünün acısını unutturuyor bize.  Çünkü çaresizlik denilen o illet hastalık, bizim ruhumuzu yorgan döşek yatırıyor. Ne acıdır umudunu kaybetmiş olmak ne acıdır şu beynimizin korsan bir seri üretim gibi, birçok değerden yoksun faaliyetini sürdürmek zorunda olması. Sahiden de kodlarımızla oynanıyor ve biz yavaş yavaş hayvanlaşıyoruz.

 
Toplam blog
: 111
: 161
Kayıt tarihi
: 24.12.11
 
 

1965 Zonguldak doğumlu ve halen Zonguldak'ta yaşamaktayım.Yazarım ve çeşitli platformlarda sunucu..