Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Düşünce özgürlüğü

Düşünce özgürlüğü
 

Düşünce özgürlüğü, ağzımızdan çıkanı kulağımızın duymaması kadar geniş, susacak kadar dar olmamalı!


Düşünmesini becerebilen insanlar için "düşünce özgürlüğü" gerçekten çok büyük bir nimet. İnsanın düşünebildiğini korkmadan, bir ispiyoncunun kurbanı olacağını düşünme mecburiyetinde kalmadan açıklayabilmesi çok güzel bir olay. Bazı aşırı solcu arkadaşlarımız alınmasınlar ama, komünist ülkelerde bir müddet yaşamış olanlar, düşünce özgürlüğünün ne kadar rahatlatıcı bir kavram olduğunu hepimizden iyi bilirler.

Anayasamızın 25 Maddesinde de "Düşünce Özgürlüğü" ile ilgili olarak şöyle der:

MADDE 25. - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

Tabii düşünce özgürlüğünü devletimize ve şahıslara zarar verecek şekilde, alenen kullanamayız. Bunun ölçüsü nedir? Maalesef yok. En ufak bir espri karşımızdakini rahatsız edebiliyor. Hemen hakarete varan davranışlara yöneliyor ve suçlamalarda bulunuyor.

Türk Milleti olarak gerçekten çok alınganız. Bu da bireylerin, düşünce hürriyetlerini tam olarak kullanmalarını engelliyor.

Genç bir arkadaşımız benim siteye üye oluyor. Antolojiye katılmak için yazı yazacak. Zaten sitede yeteri kadar açıklama var bu konuda.

Ama hayır, yazısını bana mesajla gönderecek. Kendisine ANTOLOJİ Kategorisinde, YENİ KONU açıp oraya yazmasını rica ediyorum Messengerde. İşi uzatıyor, gereksiz sorular soruyor, haliyle zamanımı boşa harcattığı için reaksiyon gösteriyorum.

"- Niye olayı bu kadar dramatize ettiniz? Gayet basit oraya yazı yazmak!" diyorum. Kızıyor.

"- Siz de her cümleme bir bahane bulmayın!" gibi bir şeyler yazıyor.

Aramızda 40 yaş fark var. Çoğu kez gençlere tolerans gösterip saygı beklemediğime pişman oluyorum. Sınırı aşıveriyorlar, saygısız oluyorlar.

İşte bu düşünce özgürlüğü değil. Açık öğretime giden bir gencin saygı eksikliği.

Alevi vatandaşlarımızın devletten birtakım istekleri var.
Ben buna yüzde yüz katılıyorum.
Diyanet İşleri Makamı'nın Alevileri yok saymalarına asla anlayış göstermiyorum.
Alevi vatandaşlarımız Cem Evlerini ibdethane olarak görüyorlarsa bunu engellememeli. İsteklerini dinlemeli.

Bunları düşünebiliyorum ve yazıya da döküp açıklayabiliyorum.
Ama Alevilerin devlete karşı bazı davranışlarına itirazım varsa, dedelik, Alevilik hakkında kafamda sorular oluşmuşsa, bunu dile getiremiyorum.

Toleranslı olduklarını her fırsatta açıklayan Alevi kardeşlerimiz topyekün harekete geçiyorlar. Hatta Milliyet Blog editörlerine mesaj ve telefonlarla şikâyette bulunup benim bloğumu kaldırmama neden oluyorlar.

Düşünce özgürlüğü birtakım kimselerin veya cemaatlerin, kuruluşların hoşuna gitmeyince hakaret olarak algılanmamalı. Rahatlıkla düşünebilmeli, rahatlıkla konuşabilmeli ve yazıp çizebilmeliyiz.

Ama hükümetin başındakilar Basın Yayın Kuruluşlarını ele geçirmek için çeşitli yöntemler kullanıyorlar ve bunda da başarılı oluyorlarsa, düşünce özgürlüğü bizden uzaklaştıkça uzaklaşıyor.

Bir başbakan düşünün ki, kendisinin karikatürünü yapanlara dava açıyor. Aynı başbakan kendisini eleştiren vatandaşa kızıyor, muhalefete hakaretler yağdırıyor.

27 yıllık Almanya yaşantımda iş yerlerimde hep televizyonum da oldu. Alman Parlamentosunun çalışmalarını çoğu kez canlı yayında izledim. Bir kere bile politikacıların birbirlerine küfre varan hakaretlerde bulunduklarını görmedim. Hep güler yüzlü eleştirilerle, göndermelerle tartışırlardı. Bizimkiler Meclis'te birbirlerine yumruk atıp, silah bile çekiyorlar.

Bu sitede yazan arkadaşlara dikkat ediyorum; çoğu, diğerlerinin kalplerini kırmaktan korkuyorlar. Kimse kimsenin düşüncesini eleştiremiyor. Çoğu kez "Körler sağırlar, birbirini ağırlar." durumları hakim.

Yani "birbirimizi ağır bir şekilde eleştirelim, burasını polemik alanı haline sokalım" demiyorum. Buna zaten yönetim izin vermez. Ama her bloğa da göstermelik iltifatlarda bulunmak ne derece doğrudur acaba?
Bir de bunu düşünelim.

Bir kısmı, yazıları daha çok tanıtılsın, çabuk yayına alınsın veya başka hesap düşüncesiyle Milliyet Gazetesi'ni ve editörleri yerli yersiz methediyorlar. Yani samimi methetseler âmennâ! Ama çoğu samimimiyetsizler.

Ben Türk insanının daha tabii, daha cesur, daha samimi olamamasına çok üzülüyorum.

"Sana ne?" diyebilirsiniz.

Ama yapamıyorum işte. Bizim insanlarımız özünde daha mert ve tabiiler. Son yılların verdiği ekonomik göçüntüler çoğumuzun beyinsel yapısını etkilemiş gibi geliyor bana. Hemen herkes günü kurtarmaya bakıyor.

Lütfen düşüncelerimizde biraz daha özgür olalım, korkmayalım. Kanunlar çerçevesinde olmak kaydıyla rahatça konuşup, yazabilelim.
Hep kendi menfaatlerimizi değil, ülkemizin, insanlarımızın menfaatlerini de düşünelim.

"Bi dakkaaa... Bi şeee sööölicem..." diye bağrışanların karşısında doğru dürüst konuşabilenler de,

"Bir dakika lütfen! Ben de bir şey söyleyeceğim!" diyebilmeliler.

Saygılarımla.

Mustafa Mumcu, 14 Ocak 2008 / 06:00
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..