Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '13

 
Kategori
Futbol
 

Düşünce özgürlüğüne baskı sahalara iniyor!

Düşünce özgürlüğüne baskı sahalara iniyor!
 

Hiç kimseye kin,nefret,şiddet ve terör çağrıştırmayan çok anlamlı bir görsel.


Düşünce özgürlüğü uygar kişilerin en önemli savunma araçlarından biridir. Felsefe, bilim, teknoloji, eğitim, kültür ve uygarlık bakımından gerice yönetimlerde düşünce özgürlüğü çok değişik biçimlerde baskı altına alınır. Bu bakının en belirgin uygulama alanı gazete, dergi, kitap, radyo ve televizyon gibi basın yayın araçlarıdır.

Ne yazık ki insanın doğuşundan beri kişiliğinde var olan bu eylem biçimi  Türkiye Futbol Federasyonu  ile ona bağlı  Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu tarafından yeni bir yorumlama ile yeni bir baskı biçimi olarak futbola da bulaştırıldı desem yeridir. Sanki biri ‘hangi dalda olursa olsun sporcular düşüncelerini açıklayamaz’ diye yeni bir hukuk kuralı mı yerleştirmeye çalışıyor?

Son günlerde 'Burası TÜRKİYE arkadaş! Olur böyle şeyler!' denilecek işlerden biri daha yaşanmaya başladı.Türk sporunun en sevilen alanı futbol Düşünce Özgürlüğü bağlamında sıkı bir kovuşturma altında!

Üç gün önce Fethiyespor’lu oyuncular maç öncesi yapılan seremoniye üstlerinde ‘Yüce Atatürk’ yazılı tişörtlerle çıkmıştı. İşte ne olduysa bundan dolayı oldu. Karşılaşma sonrasında Ege temsilcisinin bu hareketi nedeniyle Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi gündeme bomba gibi düştü.

Az önce öğrendiğime göre aşağıdaki birleştirilmiş fotoğrafta da görüleceği gibi 
Galatasaray'da Drogba ve Eboue da Spor Toto Süper Lig'in 14. hafta mücadelesinde Elazığspor maçında izinsiz giydikleri Mandela tişörtleri sebebi ile PFDK'a sevk edilmişler!

Anlaşılan o ki şimdilik: Tişörtler  ‘Yüce Atatürk’ ve ‘Mandela…’ yazmak yasak gibi görünüyor. Bu konudaki kararlar yakında gündemimize birer bomba gibi düşecek. Bu bağlamda hemen şunu sormak istiyorum: Peki, Mısır’daki silahlı çatışmalara bir tepki olarak elle (4) gösterilmesi için hangi kurul, neden gerekenleri yapmıyor?

Düşünce özgürlüğüne baskı futbola da bulaştırıldı desem yeridir. Sanki biri ‘hangi dalda olursa olsun sporcular düşüncelerini açıklayamaz’ diye yeni bir hukuk kuralı mı yerleştirmeye çalışıyor? Bence AKP'nin gizli ajandaları BOP gereğince adı belli terör örgütüne de yararlanmayı içeren bazı çözülme çabaları bir tek tek ortaya çıkarken Fethiyespor’un Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından  Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na (PFDK) sevk edilmesini kendi adıma kınıyorum. 

Kaldı ki Gazi OSMAN BEY'in nice savaşlardaki zaferleri sonucunda alnının akı ile kurduğu Osmanlı Devletimiz'e yakışan adı onu bölerek parçalayan işgalcileri kovarak Türkiye Cumhuriyetini kurmuş olan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün adına özgürce 'yüce' sıfatını ekleyerek onu anmak isteyen Fethiyespor'a yakışmıyor mu? Düşünce Özgürlüğü bağlamında ortaya konulmuş bulunan bu sevgi karşısında şaşkına dönen (TFF) bakalım iri iri ‘YÜCE ATATÜRK’ yazılı tişörtlerdeki bu özgür niteleme için bakalım nasıl bir karar verecek. Oysa onların bu çıkışı O’na duyulan bir sevgi ve saygıdan başka nedir ki? Bence atalarımızın yüzlerce belki de binlerce yıl önce söylemiş olduğu gibi ‘Yarası olan gocunur’ türünden bir durum değil mi bu?

Olayın bu biçimde karşılık görmesi bence yüz karası bir durum. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu gibi bir değerlendirme için örnek (emsal) karar yok ise TFF kim bilir nasıl bir savunma yapacaktır. 

Bence Yargı'da hiç bir sonuç elde demeyeceğini bilen kim zavallılar sanki çok büyük sorunmuş gibi kişilerin tek tek ya da topluca düşüncelerini açıklamasını engellemeye çalışıyorlar.  Oysa dünyada tek düşünce peşinde koşmak ve kitleleri tek düşünce peşindeki nice yanlış yollara saptırmak ancak karanlık emelleri olan kişi, parti, iktidar ile öncelikle de kişileri arkadan vurmak için örgütlenen ve silahlanan terör odaklarının işidir.Oysa kişiler görüşlerini ve tepkilerini silah kullanmadan ve şiddet çağrısı yağmadan istedikleri gibi açıklama özgürlüğüne sahiptir. Bu durum bizim yasalarımızda olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile AİHM Kararlarında da böyledir.

Bu toplumu otuz yıldan bu yana içinde vurarak parçalamaya çalışanları yatıştırmak için bugüne kadar adı belli terör örgütü ile kimi siyasi uzantılarına karşı başta yargıyı sonra da ‘dokunulmazlık’ içerikli gerekleri yerine getirmekten çekinenler bugün bu devletin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın TBMM'ce verilen ATATÜRK soyadının bulunduğu tişörtlerden de korkmaya başladılar ise çekeceğimiz var demektir.

Daha on beş ün kadar önce bir AKP sözcüsünce içerisinde, köylüler, ırgatlar, işçiler, sürücüler, çocuklar, savcılar, kadınlar, öğretmenler, askerler, subaylar ve polisler de bulunan kırk bin (40.000) kadar yurttaşımızı arkadan ya da tuzağa düşürerek yakaladıktan sonra öldürmüş olan bir terör örgütü gerçeğini ve şu an için sözüm ona yürürlükte olan gizli bir ateşkes anlaşmasının kamuoyunca bilinmeyen bazı kararları doğrultusunda her ne hikmet ise bir yana bırakarak, açıklamış olduğu aşağıdaki sözleri buyurunuz birlikte okuyalım:

‘Sayın Öcalan' demek, Pkk'nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalanın posterini taşımak suç olmaktan çıktı. Türkiye'nin sitemi böyle olmalıdır. Eyaletler ve demokratik özerklikler bunların hiçbirisi suç değil, geçmişte bu suçlamalarla cezaevinde yatanların hepsi çıktı. Artık bundan dolayı dava açılmıyor.’(28.11.2013)

Bu açıklama sanırım ‘düşünce özgürlüğü‘ bağlamında dünyada erişilememiş bir seviyenin en çarpıcı örneğidir.

Eğer sporcuların şiddet içermeyen, çatışmacılık ve ayrımcılık eğilimlerini kışkırtmayan sözleri, yazıları ve işaretleri her yerde ortadan kaldırılmak isteniyor ise bu işler için önce terör odaklarının bitirilmesi ve onun kimi uzantılarının her türlü kışkırtıcı eylemlerin ve silahlanma çabalarının önlenmesi gerekmektedir.

Yine eğer bu toplum, belirli odaklarca yaygınlaştırılmaya çalışılan ayrılıkçılık ve çatışmacılık içeren bu gibi açmazlardan kurtarılmaz ise huzur içinde yaşamamız gerçekten zorlaşacak gibi görülüyor.

Bu gibi çok önemli sorunlar dururken hiç kimseyi kincilik, ayrımcılık, şiddete ve çatışmaya çağrı gibi eylemlere sürüklemeyen söylemler ve işaretlerden dolayı yargı yolu ile değil de ilgili kurumların ‘disiplin’ kurulları yolu ile cezalandırmak isteniyor ise düşünce özgürlüğü kapsamındaki işlerimiz de oldukça zorlaşıyor demektir. İnsanın ‘Burası okul mu be!’ diyesi geliyor.

Son gelişmeler bağlamında düşünce özgürlüğüne baskı sahalara indi, demekten başka bir çağrımız olabilir mi kamuoyuna?

Yazık, çok yazık!

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..