Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Düşünce toprağa...

Düşünce toprağa...
 

Düştüğüm an toprakla yüz yüze geldim. Birden düşünce toprağa, hani gözünü açamayacağın bir acı ile yüzleşince kalıveriyorsun onun üzerinde öylece.Ses soluk çıkmadı gırtlağımdan. Bir düğüm sadece.Şaşkın ve anlamaya çalışan bir akıl. Ve kocaman bir soru "neden"...Hak etmekle hak etmemek arası bir çizgide dolanıp durdu aklım.Sonra sıçradı başka bir soruya "Ne yapacağım şimdi?"Durdum, yüzüm toprağa gömülü öylece durdum. "Kalk" dedim aniden "kalk ve yürü..." Ellerimde toprak, dizlerimde sıyrıklar..."Kalk" dedim yine "Toprağa rağmen kalk, dizlerindeki kana rağmen kalk ve yürü...Ardında kanlı bir iz bırak bırak ki; geldiğin noktayı unutma...."

Toprağı silkele ellerinden. Onun yeri ellerin değil onun yeri seni sımsıkı hayata bağlayan zeminde.İzin ver dönsün yerine. İki el kaygısızca çarpınca birbirine toprak yerini buldu, döndü evine.Geriye garip parlak bir toz kaldı elllerimde. "Küçümseme onu" dedim kendi kendime "Bu parlak toz bulaşır saçlarıma aydınlanırım. Her düşüş toprakla yüzleşmedir aslında bilirim.Ama dikkatli bakarsan ellerine görürsün o topraktan arda kalan incecik ışıltıyı. Gözyaşlarının yüzünde bıraktığı yol yol çizgilere yapışır belki de, düşüşün o kederli ışığı...Bak dikkatle bak..."

Yürüdüm kendi kendime mırıldanarak ağır adımlarla: "Yürü yollarda, kederden sırılsıklam olmuş caddelerde.Taşı içinde acını en kıvamlısından. İçinin en derininde yanıp sönen bir acı ile dolaş insanlar arasında.Yüzünde bir gülümseme olsun öylesi eğreti yapıştırılmış. Caddeler geç belki parklar...İnsanların arasından geç onların sana hiç mi hiç aldırmadığını düşünerek...Yürü, yürü, yürü...Kıyasıya yürü...Bitmek bilmez sandığın yollardan geç...Sonu gelmez mi sandın acının? Bitmek bilmez mi sandın bu yürüyüş? Kalmaz mı sandın ellerinde o parlaklık? Durduğun an, durduğun ve düşündüğün an, hani hayat öylesine insan insan akarken önünden yalnız mı sandın kendini? Garip bir keder mi hissettin kapı önünde güneşten mahmur kediye bakarken, kedi olmayı yeğ mi tuttun insan olmaya....Dur o zaman...Kedi ol hayatın içinde kapı ol, bahçe duvarı ol, duvar boyu ilerleyen sarmaşık ol...Ne istiyorsan onu ol..."

Susmadı iç sesim cadde cadde geçerken şehri: "Hayat yerden yere çarpıyor mu sanıyorsun seni? Kalk o zaman o seni vurdukça kalk ayağa, sana direnebilir mi sanıyorsun? O senin karşında senden inatçı mı sanıyorsun? Kalk hiç durmadan, kalk aldırmadan, kızmadan sonsuz bir sabırla...Hep hayat mı şaşırtacak insanları bir kez de sen boz bu kuralı. Sen onu şaşkına çevir. Şaşkın bakıp kalsın sendeki inada yaşama bağlılığa. Kalk sakın toprağa yapışıp kalma kalk..."

Ve ayağa kalktığında yeniden ellerine bak. Düştüğün vakit ellerine bulaşan topraktan, onun taa özünden yayılan ışığa bak. Toprak yalnızca toprak değildir. Gözlerini aç ve bak. Hayatın seni yere yapıştırması toprağın özünü ellerine başka nasıl bulaştıracağını bilememesindendir. Çünkü hayat kucağına aldığı hiç bir çocuğuna zalimce davranmaz...

Kalk ve yürü...Ellerinde toprağın özü...İnadına yürü...Ellerin senin rehberin yürü...

NOT: Hayatın sunduğu acıyla, ummadığı bir anda yüz yüze gelenlere...

RESİM: Evelyn De Morgan
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..