Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '13

 
Kategori
Güncel
 

Düşüncenin üzerindeki örtü

Düşüncenin üzerindeki örtü
 

Eve geldiğinde günün yorgunluğu omuzlarındaydı.
Hiçbir şey yapmaya niyeti yoktu.
Amaçsızca televizyonu açtı.
Umursamadan kanal kanal gezdi.
Ne seyredeceğini bilmeden dolaştı kanalların arasında.
Rastgele bir yerde durmaktı niyeti.
Ekranı 3'e bölünmüş bir kanalı da geçmişti ki bir şey dikkatini çekti.
Geri tuşuna bastı.
Ekranın sol tarafında bir adam, sağ tarafında başka bir adam, ortasında meclise türbanla giren milletvekillerinin görüntüleri vardı.
Hararetli bir tartışmaya kapılmış adamlara kulak verdi.
Bir tanesi "Meclis'te başörtüsü bir zaferdir" diyordu.
Diğeri "Başörtüsü üzerinden siyaset yapılmamalı" diyordu.
Durup düşündü.
Kadınlarla ilgili bir konuda yine erkekler konuşuyordu.
Yaşadığı ülke buna alışmasına sebep olduğundan içindeki itiraz cümlesini fikrinin içinde bıraktı.
Günlerdir gündemi meşgul eden bir konuydu.
Diğer kanallara da göz attı.
Dizi yayınlayanların haricindekilerde hemen hemen durum aynıydı.
Gazeteciler, siyasetçiler, siyasete dahil olanlar, hepsi ama hepsi bu konuda bir tartışmanın tarafı olarak ekranlardaydı.
Bazılarında sembolik kadın katılımcılar olsa da çoğunlukla erkeklerin yaptığı benzer programlardı.
İki tarafa ayrılmış görüşlerini çarpıştıran bu insanları dinlerken düşündü;
O ne düşünüyordu meclise türbanla giren milletvekilleriyle ilgili?
Daha bugün, öğle yemeğinde konusu geçtiğinde de karmaşık bir cevabı olduğunu anlamıştı bu sorunun.
Bir milletvekilinin inancı gereği başını örtmesi ve meclise gitmesi normaldi.
Bundan daha normal ne olabilirdi ki?
Ama diğer taraftan da bu durumun siyasal bir oyuna dönüştürülmesi kabullenilebilecek bir şey değildi.
En kötüsü de bu durumun zihinlerde çok basit bir algıyla basit değerlendirilebileceğiydi.
Öğle yemeğinde bir arkadaşı; "Abi meclise de girdiler en sonunda" dediğinde "Ne kadar sığ düşünüyorsun!" demek istemişti sadece basit düşüncenin altını çizebilmek için.
Söylemediği cevabın yerine ortalama bir cevap vermişti.
Aslında kendi fikrini tam olarak söylemek istiyordu.
Bazen yapmıyordu.
İki tarafa ayrılmış insanların arasında yaşadığı hayatının içinde onlarla beraber kurduğu cümleleri vardı.
Birçok şeye itiraz edebilirdi veya düşündüğünü söyleyebilirdi.
Kadınlar hakkındaki bir konuda erkeklerin yorum yapmasından başlayıp özgürlüklerin baskın olduğu bir ülkede yaşamak isteğine kadar anlatabilirdi.
Yapmıyordu.
Bundan rahatsız olmaya başladığını fark etti televizyonun karşısında.
Bir yandan meclise giren kadınları normal karşılarken diğer taraftan bunu tam söyleyemediğini fark etti.
Çok karıştırılmış bir konunun diğer yönlerini de değerlendiriyordu zihni.
Sonuna kadar Cumhuriyeti savunan birisi olarak içindeki inançtan da taviz vermiyordu.
Her ikisinin birbirinden bağımsız ama iç içe yaşayabileceğine olan inancını anlatabilmek istiyordu.
Giderek daraltılan bakış açıları insanları her gün biraz daha taraf yaparken bir tarafı seçmek istemediğini haykırmak istiyordu.
Keyifli bir akşamda bir kadeh bir şey içip neşelenmek, ulvi bir gecede dualarını gökyüzüne gönderip secde etmek istiyordu.
Kurban bayramlarında "bu bir cinayet" diyen arkadaşına hiçbir şey söylemeden gösterdiği saygıyı inançla yaptığı bir şey için 'bir tarafın adamı olma' yaftasını yemeden yorumsuz bekliyordu.
Bütün bunları aslında konuşamadığını fark etti.
Çevresel şartların onu giderek konuşturmadığını.
Giderek sustuğunu fark etti.
Ekrandaki tartışma devam ediyordu.
Canı sıkıldı.
Aklını dağıtmak, fikrini değiştirmek istedi.
'Yarın ne giysem?' sorusu yardımına koştu.
Aklına birkaç alternatif geldi.
Aralarından birini seçti.
Ellerine baktı.
Ojelerini değiştirmesi gerekiyordu.
Yerinden kalktı.
Televizyonu kapattı.

 
Toplam blog
: 34
: 704
Kayıt tarihi
: 17.02.09
 
 

İstanbul'da yaşıyorum. Yakın siyasi tarihimizle ve genel politik konularla ilgilenmeyi severim. F..