Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '10

 
Kategori
Blog
 

Düşünüyorum var mıyım acaba?

Düşünüyorum var mıyım acaba?
 

Bir şey aklıma geldiğinde sıcağı sıcağına yazmaz ya da teferruatlı olarak not almazsam daha sonrada konuyu hatırlasam da yazamıyorum. Çalakalem yazmanın getirdiği handikaplardan birisi de bu.

Çalakalem yazmanın güzel yanları kadar işte böyle olumsuz yanları da var. ilham geldiği vakit mutlaka yazmak ya da detaylıca yazıyı not almak gerekiyor. Sadece başlığı not almak yetmiyor, aynı çağrışım yeniden olmuyor.

Buna benzer çok hadise yaşadığım için artık bu saptamayı yapma hakkını görüyorum kendimde. En azıdan şahsım adına böyledir diyebilirim. Elbette her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır ve her yazanın yazma şekli değişiktir.

Bazen saatlerce yazı yazdığını ifade edenleri duyunca hayret ederim. Ya da bolca tuttuğu notlarla yazı yazanlara gıpta ile bakarım. Bir de birçok kaynağa atıf yaparak yazanlara imrenirim. Ancak ben o tarz yazamıyorum.

**

Bunlar arasında pek hoşlanmadığım bir şey var ki bu, sürekli bazı düşünürlere atıf yapılması ve onların söyledikleri üzerinden bir fikir platformu kurulmaya çalışılmasıdır.

Bir konu üzerinde fikir beyan ederken bir yandan fikrilerine dayanak olması açısından bazı sözleri kullananların fikirlerinden şüpheleri olduğunu düşünürüm. Mesela kısa süreliğine bu tip bir yazar olayım.

• Düşünüyorum da, yaşamanın en güzel tarafı yaşadığını fark edebiliyor olmak galiba. Zaten ünlü düşünür Filanca Falanca da şöyle demiş: “Yaşıyorsan yaşıyorsundur”

Kısa örneğimize bakınca kendimi bile ayıpladım. Tabi bahsini ettiğim şey yazıda birkaç alıntı için olağan ve makul karşılanabilir. Ona bir şey demem. Ama bazıları var ki her yazıda, neredeyse her paragrafta atıf yapmayı alışkanlık haline getiriyor.

Üstelik kendi düşüncesinin doğru olmasını o Falanca’nın lafıyla bağlantılı kılıyor. Ya ben o Falanca’ya gıcıksam. O zaman senin düşünceni de önemsemem. Ne olacak şimdi. Aynı örneği makul alıntı düzeyine getirerek söylemek istediğimizi de somutlaştıralım.

• * Düşünüyorum da, yaşamanın en güzel tarafı yaşadığını fark edebiliyor olmak galiba. Ünlü düşünür Filanca Falanca da “Yaşıyorsan yaşıyorsundur” derken bunu mu kastetti acaba.

İki düşünce arasında çok bariz ve temel fark var. Birincisinde düşünceni somutlaştırmak için başkasına muhtaç olduğunu haykırıyor ve adeta göbeğini ona teslim ediyorsun. İkincisinde ise ben böyle düşünüyorum, Falanca da böyle düşünmüş olabilir diyerek “aklın yolu bir” söylemine doğru kanat çırpıyorsun.

Bu durum insanoğlunun her yaptığına bir dayanak bulma gereksiniminden kaynaklanıyor olsa gerek. Söylediğim gibi alıntı yapmaya değil alıntının yanlış yapılmasına karşıyım. Yine belirtmekte fayda var, artık topluma mal olmuş düşünürlerin sözlerini bu kapsamın dışında tutmak gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi burada bir parantez açarak bilimsel temelli yazıları hariç tuttuğumuz da belirtmezsek olmaz. Bilimsel yazılarda atıf yapmadan bir şey söylemeniz zaten mümkün değil. Zira bilim deneysel yollarla elde edilmiş tecrübelerden oluşur.

**

İmrendiğim kısma gelecek olursak, aslında onu da anlatmak zor. Neye, neden imrendiğimi tam olarak anlatabilecek miyim bilmiyorum. Zira bazen kafanızdan geçenlerle yazıya döktükleriniz farklılık arz edebiliyor.

Bir konu hakkında bol bol notlar alan, sonra da bunları ustalıkla derleyerek güzel bir yazı çıkaranlara da imrenirim. Aklına geldikçe notlar almış, onları ustalıkla kaynaştırmış ve yazıya dökmüş ise o kişiyi tebrik etmek gerek.

Bunu yıllar önce tez hazırlarken yaptığım için ne denli zor olduğunu ve sabır gerektirdiğini bilirim. (Tabi bahsini ettiğimiz konu gündelik yazılar için geçerli. Bilimsel çalışmalarda zaten böyle bir yöntem izlemek mecburidir.)

**

Çalakalem yazmak, serbest çağrışım ile akıntıya kendini bırakmak bana iyi gelen ve en sevdiğim yöntem :) Zira stres yaratmadan, “her şey olacağına varır” mantığıyla yazmak hem keyif veriyor hem de kolayıma geliyor. Bu “benim yaptığım doğrudur” demek değildir. Herkes kendince bir yol-yordam tutturmuştur.

Çalakalemin en kötü yanı ise yazıya başlarken hedeflediğiniz yer ile yazı bittiğinde geldiğiniz yer çok farklı olabiliyor. Hıyarın faydalarını anlatmak için başladığınız yazı, hıyar-cacık-yoğurt vagonuyla inek-dana-boğa transit geçişinden Matador-İspanya-Barcelona durağına inebiliyor…

Bu yazı da öyle bir yazı işte :)

<ı>Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..