Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

Duvar saati... 17 ağustos anısına...

Duvar saati... 17 ağustos anısına...
 

Tik tak

Tik tak

Tik tak…

Saat yine bir, Onyedi Ağustos'a merhaba dedi.

O merhaba ne yazık ki bundan on sene önce bir çok insanın hayata vedası oldu….

Yaklaşık dokuz seneden beri her Onyedi Ağustos'ta kaleme alınan bir yazım var.

Dokuz yazı yazmışım Onyedi Ağustos Depremi üzerine….

Acıyı, çaresizliği, karanlığı, ilgisizliği yazmışım….

O kara günden bu yana on sene geçti tamı tamına koskoca on sene.

Ne değişti?

Binalar onarıldı mı?

Yüzümde acı gülümseme cevap.

Yıkılanın yerine yeni binalar yükseldi.

Acaba bunlar depreme dayanıklı mı?

Yine acı gülümseme dudaklarımda.

On sene önce çocuk olarak bir başka insanın çıkarına kurban edilen şimdinin genç kızı, delikanlısı olacaktı.

Ne yazık…

Bakın en son iki sene önce kaleme aldığım yazının bir bölümünü sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.


‘’Duvardaki saatin tik takları iyice sinirimi bozdu. Bir şey atmak istiyorum ki dursun. Sonra aman durma diye yalvarasım geliyor.

Deprem sonrası o kadar saat bir daha çalışmamak üzere aynı zamanda öylece sustu.

Bir anda her şey sustu.

Ölüm sessizliği...

-Sesimi duyan yok mu?

Bazen cevap geldi bazense...

Hele o denizin yuttuğu mahalle. Mavi derinlikler sonsuz mekanları oldu sakinlerinin.

Suçlu kim diye aramıyorum artık; çünkü biliyorum ki suçlu hepimiziz.

Toplumsal kontrolümüzün olmayışı sonuçta binlerce yaşama mal oldu.

Son iki gündür medyada bilim adamları çırpınış içinde nedense kimse seslerini duymak istemiyor.

Yaklaşan korkunç olay daha sekiz sene önce provasıydı niye korkmuyoruz?

Sadece deliler korkmazmış...

Zamanın bugün ya da yarın olması insanların ölmeyeceği garantisini mi vermekte.

Yoksa binalarımız çok dayanıklı da bu yüzden mi kendimize güvenimiz?

Ölenlerin ruhları da huzur içinde değil...

Yanlışların düzeltildiği yok, ders alındığı yok.

Yazık...

Vicdanlarını rafa kaldırmış insanlar.

Gözleri bakar kör, yeni felaket kapıda diyen ve elinde delilleri olanları duymamak için kulaklarını tıkayanlar;

Unutmayınız;

Depremde en yakınınızın belki de sizin canınızın bile yitebileceğini unutmayınız. Bu gece ruhum huzur içinde değil...

İnşallah bu insanların yaşamlarını çalanların ve yeni bir felakete tedbir almayanlarında ruhları huzur içinde olmaz.’’

Orda ölen insanlar hiç uğruna yitti gitti.

Özlemleriyle;

Hayalleriyle,

Başlamamış sevdalarıyla…

Hiç uğruna yitti gitti.

Soruyorum size bu on seneden ne ders alındı?

O da bir hiç.

Ülkenin hiçbir yeri hiç deprem önlemleri aldı.

Şu on sene içinde bir adım ileri iki adım geri …

Ders?

Ders alınmamış.

Şu an Mersin ve çevresi, Mezitli göğü delecek binalar ışık hızıyla yükselirken depreme dayanıklı binalar deniyor ama acaba sorusu da zihnimizin bir yerinde kemiren kurt.

Ya hasar gören ya da önceden yapılan ve depremin d’sinden habersiz binaların durumu?

Deprem bölgesinden on senede hasar giderilen binaların sayısı?

Belki de bir elin parmakları kadar…

Yerel seçim dönemi yapılan kaçak binalar…

Saatin tik takları iyice sinirimi bozdu…

Onyedi Ağustos'ta yine tozlu raftan inene deprem gece yarısı yerine dönecek.

Acılardan ders almayanlar ayni acıyı tatmaya mahkûmdur.

Ne yazık ki…

Tik tak

Tik tak…

Sessizlik içinden bir ses

‘’Sesimi duyan yok mu?

Yok demek ki on senedir yok….

 
Toplam blog
: 334
: 456
Kayıt tarihi
: 26.07.07
 
 

Yaşama değer veren bakış açısıyla biraz antika sayılabilecek düşüncelere sahip bir insanım. Geçmişte..