Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

Duy babo duy, duy!..

Duy babo duy, duy!..
 

Aşık Mahsuni Şerif’in bir türküsünde şöyle bir mısra vardı: “Elim kolum kelepçeli.. Oy Babo oy, oy… Muhtar anamı kaçırdı Duy Babo duy, duy..”
Evet, içinde yaşadığımız koşullarda kim duyuyor, kim biliyor ve kim bütün olup bitenlere aldırıyor, bilemiyorum ama, Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre, Türkiye cezaevlerinde yatanların büyük çoğunluğu mahkum değil… Tutuklu!.. Ve işte biz, böyle bir düzlemde ve böylesine bir hukuksuzluk ortamında “yargı Reformu”nu tartışıyoruz…

Biliyorsunuzdur, tutukluluk hali, bir ceza değildir… Bir tedbirdir. Suç işlediği “sanılan” kişinin, kaçmaması için, delilleri yok etmemesi için uygulanan bir tedbir… Sadece bir “tedbir!..” Ama, Türkiye cezaevlerindeki mahkum sayısının büyük çoğunluğu tedbiren o zindanlarda inim inlemekle ömrünü törpülüyor…

Ülkemizde bir yargı reformuna ihtiyaç var mı?.. Tabii ki var… Ama nasıl bir reform?.. İşte sorun bu noktada… Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirildiği şekil ve niteliği ile Yargı Reformu’na yüksek yargı organları karşı… O yüksek yargı organlarında yangılanma sırası bekleyenler, dosyaları dokunulmazlık zırhı altında sumen altında sıraya girenler “yana”.. Hatta “yana”dan öte, Yargı Reformu’nu yargı kaosu haline getirenler tasarının sahibi… Bir insanın kendisini yargılayacak yargıçları seçme hakkı, hangi ülkede ve hangi rejimde meşru kabul edilebilir ki?.. Yüce divanlık suç dosyaları dokunulmazlık zırhından sıyrılmanızı bekleyecek ve siz, Yüce Divan yargıçlarını belirleyecek yetkiyi elinizde tutacaksınız… Ve bunun da adına reform diyeceksiniz… Halkı aldatmanın da bir sınırı vardır… Ya da öyle olmalıdır!..

Sonra bu reform aldatmacasını, milli iradeye dayandıracak… Ve bu arada şark kurnazlığınıza garptan yandaş arayacak ve bulunca da, ABD + AB paydasının üzerine bir güzel oturtacaksınız… Yandı gülüm keten helvam… Ve bu ülkenin halkı, “katılımcı” demokrasi söylemleri ile aldatılmaya devam edilecek… Bu ülkenin parlamentosunda, başta milli egemenlik ve hukuk devleti ilkesi olmak üzere, rejimin temel esaslarının canına ot tıkanırken, bu ülkenin halkı neye “katılıyor?..” Ne zaman “katılıyor?..” Neye katılmasına olanak tanınıyor?.. Mecliste bu ülkenin vatandaşının vekilliğini yapmaya çalışan milletvekilleri dahi önlerine konan Anayasa paketinin naylon poşetinden içeri girebilmiş değildirler… Televizyonların haber programlarında meclis sıralarının üzerine tünemiş bir konumda horuldayarak oturum çoğunluğunu oluşturan vekillerimizi izliyorsunuzdur herhalde… Ne yazık ki, milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu bugün “katılımcı demokrasi”mizin konu mankeni konumundadır. Ve konu, demokratik hukuk devletinin ortadan kaldırılmasıdır. Bir yanda demokratik hukuk devletini cebir ve şiddet kullanarak yıkmaya çalıştığı iddiası ile zindanlara yerleştirilenlerin suçlarını PKK itirafçısı “gizli” tanıklarla ispatlamaya çalışan bir Adalet Bakanlığı… Hemen onun yanında Adalet Bakanlığı’nın emir ve talimatları doğrultusunda çalışacak bir yargı mekanizmasını oluşturmaya çalışan bir yargı reformu[!]… Öte yanda ise, bu nitelikteki bir yargı reformunun yasallaşması için gerekli çoğunluğu oluşturma emri almış uyuklayan konu mankenleri… Yazıktır bu memlekete!.. Yazıktır tam bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esaslarına… Ve yazıktır, hukuk devleti ilkesini baş tacı yapmış yiğit insanların sürdürdükleri cansiperane mücadelelere!.. Yazıktır; yazık!..

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/ http://www.kitlecizgisi.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..