Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '11

 
Kategori
Doğal Tedaviler
 

Duygular ve hisler

Duygular ve hisler
 

fethiye mezarlar


Duygu nedir? His nedir? Günlük konuşmalarımızı hemen her an işgal eden bu iki kelime hakkında bilinçli ve somut olarak ne biliyoruz? Duygu nedir diye sorduğum zaman insanlar “öfke, üzüntü, mutluluk” diye açıklamalarda bulunuyorlar.

“Tamam da onlar nedir?” diye sorduğum zaman ise “hissettiğimiz bir şeyler” diyorlar. His ve duyguyu birbirine karıştırıyorlar. Birbirine sıkı bağlı bu iki kavram arasında belirgin farklar vardır. Duygunun yapısıyla hislerin yapısı birbirinden farklıdır.

Duygular otomatik eylem programlarıdır. Bu programlar uzun bir evrimsel süreç sonucunda oluşmuştur. Ayrıca bu program bilişsel bir parçayla da tamamlanır. Kişi zamanla bu duygusal eylemin farkındalığı hakkında yorumlarda bulunur. En basitinden "nasılsın" diye sorulduğunda otomatik olarak iyiyim ya da keyifsizim diye yanıt verir. Bedenimizdeki değişik eylemler duyguların parçalarını oluşturabilir. Yüzün kaslarının aldığı durumlar, beden durumu, bedendeki fizyolojik değişiklikler, iç organlardaki değişimler bir duyguyu oluşturan değişik eylemler olabilir. Çoğu zaman tüm bu eylemler aynı anda bir arada bulunabilir.

Duyguların hisleri ise bu duygu yaşanırken o anda bedende ne olduğunun karmaşık algılarıdır. Hisler eylemin kendisi değil bu hislerin beyindeki temsilcileridir. İki türlü algı olabilir. Birinci algı iç organlardaki değişimlerin yansımasıdır. Örneğin bir kas gerginliğinin algısı olabilir. İkincisi ise o andaki zihinsel durumun algısıdır. Zihinsel algı haritalarını fark edemeyen canlılarda duygular olabilir ama bunların hissi karşılıkları eşlik etmeyebilir. Beyinde amigdala ve frontal lobun bazı bölümleri duyguları tetikleme özelliğine sahiptir. Bu bölümler hayali ya da gerçek bir tehlike karşısında uyarılır. Bu uyarılma hem beyini hem de bedeni kimyasal ve sinirsel yollarla uyarır. Tüm bu yanıtların toplamı bir “duygusal durum” yaratır. Bu durum yeni bir duygusal durum yaratılana kadar devam eder. Bazen bu değişimler çok yavaş –günlerce- ya da çok hızlı olabilir. Duygusal durumun yaratılmasına paralel olarak bu duygu durumunu yaratan olayların algıları da his olarak yaratılmaya başlanır. Duygusal durumun doğrudan beyinde uyardığı bölgelerle bu duyguların hislerinin uyardığı bölgeler birbirinden farklıdır.

Tüm duygusal programlar hayatı korumaya çalışan temel programın ürünüdürler. Duyguları uyaran olaylar ya da nesneler gerçek olabileceği gibi çoğu zaman hayalidir. Geçmişten bir hayal, anı ya da düşüncede bir duygunun uyarılmasına neden olur. Tehdit algısı amigdalayı, amigdala da hipotalamus ve beyin sapını uyarır. Kan basıncı yükselir. Solunum hızlanır. Barsaklar kasılır. Kortizol hormonu kana salgılanarak ekstra enerji üretimine katkıda bulunur. Süre giden bu duygusal değişimler beyinde korteksi de etkiler. Kişi duruma uygun düşünceleri işlemeye başlar. Elinde silah olan bir kişiden kaçarken aklına seks ya da yemek gelmez. Tüm bu değişimler bedende bol miktarda enerji tüketilmesine ve yorgunluğa neden olur. Bu nedenle sürekli değişen duygu durumlarında bulunmak tükenmeye neden olur. Tıpta bu duruma kronik stres hali denir.

Stres bu duyguların hislerinin hissedilmesi olarak tanımlanırsa da aslında duygusal durumun değişimlerinin tümünü içeren bir kavramdır. Duygu ve hisler yanlış olarak birbirinin eş anlamıymış gibi kullanıldığından bu kavram karışıklığı olmaktadır. Duygu bedende olan birçok olayın toplamıdır. His ise bedendeki bu olayların beyindeki temsilleridir. Duygu bedensel bir durumken his zihinsel bir durumdur.

Bedendeki tüm değişimler beyinin korteks bölümüne elektriksel uyarı olarak ulaşır. Organlardan gelen uyarılar beyinde insular bölgedeki somatosensory (organların hislerini alan anlamına) alana ulaşır. Örneğin bağırsaklar gerildiği zaman oluşan gerginlik, dolgunluk ve ağrı hissi bu alanda kaydedilir. Bu uyarılar elektriksel bir grafik olarak cihazlarla kaydedilebilir.

Duygulara ve hislere bazı düşünceler eşlik ederken, bazı düşünceler daha geç ortaya çıkar. Kısa bir an içinde beyinde birçok temsil ve uyarılma olmaktadır. Tehditi yaratan nesnenin temsili, duyguların oluşumuna neden olan reaksiyonların temsili, hislerin temsili ve düşüncelerin temsili. Burada temsil dediğimiz her olay ya da nesnenin beyindeki bir şifre ya da kod şekilde kaydedilmesini kastediyoruz.

Bir duygu bedende yaşanmaya başladığı anda beyinde bu duygunun hislerinin kalıpları bu değişimi kaydetmeye başlar. Beyin aynı anda bedendeki değişimi kaydederken dış olayın ya da hayali nesnenin kaydını da kaydetmeye başlar. Bu ilişki nedeniyle aynı tetikleyici ajan yeniden ortaya çıktığı anda bir kısım yollar bedeni uyarırken bir kısım yollarda doğrudan beyindeki bu duyguların hissedildiği bölgeyi uyarır. Yani bir kısa devre vardır. Sanki duygusal durum oluşmuş gibi hissi üretilmeye başlanır. Bunun bir avantajı vardır. Tüm o duygusal zincir uzun bir zaman alacak ve enerji harcatacaktır. O halde bunlara gerek olmadan beyini uyarmak ve doğrudan koruyucu tedbiri almak daha avantajlı görünmektedir. Beyin her zaman tembeli ve minimal uyarılmayı tercih edecek şekilde organize olur. Bu nedenle duygu taklit edilme eğilimindedir.

Biraz fazla bilimsel gibi görünen bu bilgileri neden veriyorum? Pratik açıdan bazı şeyleri anlamamıza büyük katkısı olacağı için. Duygu ve his arasındaki ayrımı bilmediğimiz zaman günlük yaşamımızda hislerle duyguları birbirine karıştırmaya başlıyoruz. Hissedilen hislerin kendisi zamanla duyguların tetikleyicisi haline gelmeye başlıyor. Örneğin kişinin yediği bir yiyecekten dolayı karnı ağrısa bilincimiz hisle duygu ayırımının farkında olmadığı için bu karın ağrısını olumsuz bir duygunun parçasıymış gibi algılayıp buna uygun reaksiyonları (örneğin korku ya da kaygı durumunu) yaratmaya başlıyor. Gereksiz duygu durumları içinde günümüzü keyifsiz geçirmeye başlıyoruz.  

 
Toplam blog
: 13
: 5872
Kayıt tarihi
: 27.08.06
 
 

1955 İstanbul doğumlu. Kadın Doğum Uzmanı. Hastalıkların zihinsel neddenlerive çözümleri üzerine ..