Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '08

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Duygularımızı tanıyor muyuz?

Duygusal Dürüstlük, gerçek hislerimizi ifade edebilmektir. Bunun için, önce duygularımızın farkında olmamız gerekir. Duygusal olarak dürüst olabilirsek, derinlerde yatan gerçek kimliğimizi de anlamayı başarabiliriz. Bu kendimizi kabul edebilmemizde yardımcı olur. Diğer taraftan duyguları konusunda dürüst olabilen bir kişi duygularına kimlerin saygı gösterdiğini ve kimlerin göstermediğini kolaylıkla ayırd edebilir, böylece dostlarını daha sağlıklı bir şekilde seçebilir.

Eğer başkalarına karşı duygularımız konusunda dürüst olabilirsek onların da bize karşı aynı şekilde dürüst olmaları için destek vermiş oluruz. Duygusal olarak dürüst olabilen kişilere kültürümüzde harbi insan, sözünün eri insan, dobra insan, doğruya doğru insan gibi yakıştırmalar kullanırız. Çoğu kez bu kelimelerde hafif bir beğeni ve övgü hissedilir. Çünkü biliriz ki, duyguları konusunda dürüst olabilenler cesur insanlardır ve genelde istemedikleri durumlarda baskılara boyun eğmeden kendi ihtiyaçlarına göre davranabilirler.

Duygusal olarak dürüst olabilmek için farkında olmak, kendine güvenmek ve cesaretli olmak gerekir. Çünkü pek çok defa toplum bize duygularımız konusunda umursamaz olmayı, bastırmayı, inkar etmeyi ve yalan söylemeyi öğretir. Örneğin, insanlara nasıl olduklarını sorduğumuzda pek çok kişi doğru olmasa bile ‘İyiyim’ der. Çoğu kez insanlar açık bir şekilde kızgın ya da savunmada olsalar bile bunun gerçek olmadığını iddia ederler.

Çocuklar yaşama duygusal olarak dürüst başlarlar. Duygularını özgürce ve düşünmeden ifade ederler. Ne yazık ki duygusal olarak dürüst olmama eğitimi erken yaşlarda başlar. Aileler ve öğretmenler sürekli olarak çocukların gerçek duygularına uymayan tarzda hareket etmeleri için zorlarlar hatta baskı yaparlar. Çocuk üzgün olduğu zaman gülümsemesi istenir. Pişmanlık duymadığı zaman özür dilemesi istenir. Takdir etmediği durumlarda teşekkür etmeye zorlanır. Kötü hissettiğinde şikayet etmeyi bırakması emredilir. Duygularına aykırı durumlara tepki verdiğinde bu davranışın kaba yada bencilce olduğu söylenir ve suçluluk duygusu ile yüklenmesi sağlanır. Ayrıca çocukların negatif duygularını ifade etmesi çoğunlukla cezalandırılır. Örneğin yemeğini sevmeyen çocuğa zorla yemeği yedirilir. Yada duygularını "nefret ediyorum!" diyerek ifade eden bir çocuğa ender olarak aileleri nedenini sorar, aksine hemen tepki alınarak çocuğun disiplin edilmesi için cezalandırma yolu seçilir.

Çocuklar büyümeye başladıklarında yavaş yavaş kendilerini daha fazla ön plana almaya başlarlar. Dolayısıyla büyüklerine karşılık vermeler ve daha fazla inatlaşmalar artar. Eğer büyükler bu davranış sonucunda kendilerini tehdit altında hissederlerse savunmaya geçerler ve gençlerin duygularını hiçe sayarak yada yok ederek hareket ederler. Bütün bu davranışlar sonucunda çocuklar ve gençler duyguları konusunda dürüst olamayacaklarını öğrenirler. Yavaş yavaş ailelerine, öğretmenlerine, arkadaşlarına ve hatta kendilerine bile duygularını açıkça söylemeyi bırakırlar. Duyguları ifade etmenin insana fayda getirmeyeceğini ve değmeyeceğini öğrenirler.

Ebeveynler isterlerse evlerinde, çocukları için duygusal olarak güvenli bir ortam yaratabilirler yada tam tersini oluşturabilirler. Ailelerimiz tarafından nasıl bir muamele gördüğümüz gelecekte duygularımız hakkında ne kadar dürüst olacağımızı gösteren belkide en önemli etkendir. Duygusal olarak güvenli bir ortam yaratabilmenin yolu onaylamadan geçer. Duygusal olarak kabul edildiğimiz ve onaylandığımız zaman duygularımızı, düşüncelerimizi, sorularımızı yada bakış açımızı özgürce ifade ettiğimiz için reddedilmekten yada cezalandırılmaktan korkmayız. Olduğumuz gibi olmak için özgürüzdür ve ailelerimiz bizi gerçek kişiliğimiz ile tanırlar. İnsanlara gerçek yüzümüzü gösterebildiğimizde güçlenir ve kendine güven duygusu hissederiz. Çünkü reddedilmekten korkmayız, çünkü başkalarının bizi kabul etmesi yada reddetmesi önemli olmaz. Bu kalite aynı şekilde kendilerine güvenen ve kendileri olabilen insanları çeker. Böylece zaman içinde çevremiz kendine güvenen, duygusal olarak dürüst olabilen, güvenli insanlar ile çevrelenir.

Diğer tarafta çocuklar duyguları konusunda tam olarak dürüst olmayı öğrenmemiş ise, aileler çocuklarını gerçek halleri ile tanıyamazlar. Zaman geçtikçe bu çocuklar ailelerinden duygusal olarak uzaklaşırlar ve bir an gelir artık iyice yabancılaşırlar. Ergenlik çağına gelen çocuklarda bu durum daha netleşir. Ve evi terkedecek kadar büyüdükleri zaman aileleri ile iletişim kurmaktan kaçınırlar yada yaşamlarını paylaşmak istediklerinden değil sadece görev icabı veya suçluluk duygusu ile görüşürler. Nihayetinde anne ve babaları nasılsa yıllarca aynı çatı altında yaşadıklarında bile çocuklarını gerçek olarak hiç tanımadıklarına göre, bu mesafe gayet normal sayılır.

İşin kötüsü aileler çocuklarını gerçekten tanıdıklarını sanabilirler ve sonra çocuklarının yaptıkları davranışlar karşısında şaşırabilir yada hayal kırıklığına uğrayabilirler. Sonra çocuklarına şu türden cümleler sarfederler "Bunu nasıl yapabilirsin!!!, benim çocuğum asla böyle bir şey yapmazdı (söylemezdi) !" Gerçekte ailelerin çocuklarının davranışlarını anlamamlarının nedeni, yıllarca duygusal dürüstlüğe izin vermeyerek, çocuklarını hiç bir zaman tam olarak tanıyamamış olmalarıdır. İnsanlar duyguları dinlendiğinde kendilerini gerçekten anlaşılmış hissederler. Özellikle ergenlik çağında gençlerin aileleri tarafından anlaşıldıklarını hissetmeleri çok önemlidir. Anne ve baba çocuklarını tepeden tırnağa bildiklerine inansalar bile çocuk kendisini anlaşılmamış hissedebilir. Önemli olanda çocuğun kendini nasıl hissettiğidir.

Aklınızda bir şey varsa bunu dudaklarınıza koyup söylemek kötü değildir, hatta istemediğiniz zaman hayır demek, kendi sınırlarınızı çizmek ve başkalarına dürüstçe ne hissettiğinizi yada düşündüğünüzü söylemek bile... Bunu başarmak kolay olmayabilir, çünkü duygularınızın ne olduğunu anlama kabiliyetinizi kaybetmiş olabilirsiniz yada duygularınızı söyleyebilecek cesaretiniz olmayabilir. Bunun nedeni çocukken susturulmuş yada yanlış hissettiğinize inandırılmış olabilirsiniz. Fakat duygusal dürüstlük öğrenilebilecek bir yetenektir. Duygularınız ile ilgili kuşkuya düşmenize ve kendinizi yargılamanıza hiç gerek yok. Çünkü duygular sadece size aittir. Her insan dünyayı farklı şekilde algılar ve başkaları sizin gibi hissetmese bile, duygularınız sizin için doğrudur. Duygusal dürüstlük duyguların sadece size ait olduğunu kabul etmekle ve bu duyguları kelimeler ile başkalarına iletebileceğinizi farketmekle başlar.

Duygularınız konusunda dürüst olmak ürkütücü gelebilir. Başka insanların duygularını incitmekten çekinebilirsiniz ya da kendinizi savunmasız hissedebilirsiniz. Sonuçta çevrenizdeki herkes iyi dinleyici olmayabilir. Nitekim onlar da duygularını dolaylı yollardan ifade etmeyi öğrendiler, örneğin hoşlanmadıkları bir durum karşısında surat asmak, dürüstlüğünüze kızmak, kırılmak ya da sözlü olarak size saldırmak gibi tepkiler gösterebilirler. Fakat cesaretiniz kırılmasın, bu kişileri dinlemeleri için yönlendirebilir, söylediklerinizin sadece sizinle ilgili olduğunu ve aynı fikirde olmalarını ya da sizin adınıza sorunu çözmelerini beklemediğinizi açıklayabilirsiniz. Onlardan tek beklentinizin, içinizde olup bitenleri anlamaya çalışmaları olduğunu ve böylece sizi daha iyi tanıyabileceklerini anlatabilirsiniz.

Pek çok kişi, risk almayı başarıp duygusal olarak dürüst oldukça, diğerlerine daha yakın hissetmeye başladıklarını ve mükemmel bir insan imajını koruyabilmek için daha az endişe ettiklerini farkederler. Duygusal dürüstlüğünüzü pratik ettikçe, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeyi, sevmeyi ve saygılı olmayı da pratik etmiş olursunuz. Bir süre sonra duygusal dürüstlüğün iki taraflı çalıştığını farketmeye başlarsınız. Kendi duygularınızı ifade ettikçe başkalarınında duyguları olduğunu, onlarında kritize edilmeden, yargılanmadan, kendilerini savunmadan, çözüm üretmeden sadece duyulmaya ve anlaşılmaya ihtiyaçları olduğunu farkedebilirsiniz.

Duygusal olarak dürüst olabilmeyi önce kendi içinizde başarabilmeniz dileklerimle ...

 
Toplam blog
: 12
: 1649
Kayıt tarihi
: 17.03.08
 
 

Seramik-heykel mezunu ve İzmir doğumluyum. Uzun yıllar sanat ve sporun farklı dallarıyla uğraştıktan..