Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Duygusal mastürbasyon!..

Duygusal mastürbasyon!..
 

Duygularımız bazen bize öylesine acımasız oyunlar oynuyor ki bunların bir yanılsama olduğunu anlayana kadar çok şey eksiltmiş olabiliyoruz yüreğimizden ve kendimizden. Ya da ustalıkla sergilenen bir aşk oyunun rol dağılımını yaparken hayat, duygularımız gözlerimizi öylesine boyayabiliyor ki!..Bize verilen rolü kendimizce ‘’Başrol’’ sanırken ‘’Yardımcı Oyuncu’’ statüsünde bile olmadığımızı,o sahnede sadece ‘’Figüran’’ olarak kaldığımızı ancak bu aşk oyunun perdesi kapanıp, ışıklar söndükten sonra, karanlıkta kaldığımızda fark edebiliyoruz…

Ve yine ne acıdır ki, ancak o duygusal karanlığımızın göz gözü görmezliğinde seçebiliyoruz bu ustalıkla sergilenmiş aşk oyunun tüm can acıtan detaylarını!

Tıpkı masaldaki kral gibi ‘’Sevgili çıplakmış’’ diye bağırıyor içimizde biri! Sevgili çıplakmış! Ve onun bu çıplaklığını örten bizden başkası değilmiş! Onun açıkta kalan taraflarını örterken de, bizden utanacak bir durumu olmadığına göre, başkaları bu ilişkinin açıkta kalan yerlerini görmesin diye, kendi rızamızla, gönüllü olarak örtenin kendimiz olduğunu içimiz acıyarak fark edebiliyoruz! Kime ne diyebilirsiniz içinizden? Başkalarını ne ilgilendirir senin sevgin ve sevgilin? Kime ne bu ilişkinin bir tarafı tamam veya eksik olmuş, sevgilinin her tarafı örtünmüş veya bazı yanları açıkta kalmış?

Ama öyle olmuyor, olamıyor işte! Kadın veya erkek, yaşadığı ilişkiyi sosyal hayatına da bir şekilde dahil etmek durumunda olduğundan, her kesin gözünde mutlu olmak istiyor ama ‘’Mutlu’’yu oynamak zorunda kalabiliyor bazen! Mutlu olmasa da yapıyor bunu. Yapıyoruz..Yapıyorlar!

Çünkü ıssız adada yaşanmıyor sevgilerin hiç biri. Toplum içinde, ailemizle, arkadaşlarımızla, tanıdıklarımızla veya bazen bir restoranda, kafede, parkta, sokakta…Hiç tanımadıklarımızın içinde de paylaşabiliyoruz yaşadığımız ilişkiyi. Dolayısıyla da herkesler bizi mutlu görsün istiyoruz. Herkes bizim ‘’Ben’’ olmayı bırakıp nasıl da ‘’Biz’’ olabildiğimize gıptayla tanıklık etsin istiyoruz. Bekliyoruz ki, girdiğimiz bir ortamda, kalabalıklar arasında sevgilimiz bizi en iyi şekilde temsil etsin,bizi taşısın! Yüzümüzü ağartan olsun! Ama yüzümüzü ağartmak bir yana, yüzümüz onun bir takım tavırlarıyla gölgelenmeye ve kararmaya başladığında ne yapıyoruz peki?!! Toplum ve dış dünya karşısında elimizdeki bu görünmez örtüyü atıveriyoruz o açıkların üzerine hemen ve telafi ediyoruz onun yapmadıklarını, tamamlayamadıklarını! Onun aslında çıplakta kalan noktalarını tamammış gibi gösteriyoruz! Duygusal bir mastürbasyonla kendi beklentilerimizi kendimiz tatmin eden oluveriyoruz bir anda!

Tüm bu anlattıklarımdan sonra demem o ki;

Yaşadığınızı (sandığınız) ilişkinizde eğer sevildiğinizi göremiyor, buna dilediğiniz gibi tanıklık edemiyor ama sevildiğinizi sanıyorsanız! Sadece zannediyorsanız..

Sizin için özel olan günlere aslında çok önem veriyor ve hatırlanmayı istiyorken, aslında eskiden beri sizin olan bir şeyin (takı, toka, parfüm, vs..) arkadaşlarınıza O’nun size aldığı doğum günü hediyesi olduğu yalanını atıyorsanız..

O’nunla birlikte olmaktan son derece mutlu olduğunuz anlarınız, yine bizzat O’nun tarafından eksiltilmeye çalışılıyorsa ve bir araya gelmek için yönlendiren taraf ısrarla siz olmak durumunda kalıyorsanız..

Bir araya geldiğinizde, size yalnızken söylediği güzel sözleri söylemez oluyor ve yalnızken davrandığından daha az ilgili davranıyor ise ve siz de ‘’Ama beni seviyor biliyorum, yalnızken böyle değil çünkü!’’ diye kendi kendinizi ikna etmeye çalışıyorsanız..

Sizin gözlerinizde aradığınız bakışlarının izlerini sıklıkla başka gözlerde ve bedenlerde yakalıyorsanız..

Siz onun ailesine girip çıkarken ve hatta nerdeyse bütün aile fertlerini tanırken, o sizin ailenizi veya sevdiğiniz arkadaşlarınızı ancak ve sadece gıyaplarında anlatılanlarla tanımakla yetiniyorsa..

Zaman zaman uzaklaştığınız ve sorun yaşadığınız dönemlerde sizin on(vaya balki de daha fazla) aramanıza veya on mesajınıza karşılık, kendisi hiç aramıyor-yazmıyor veya ‘’Lütfen’’ bir tane yazıyorsa ve bir kez arıyorsa..

Kendisi özgürlüğünden hiç taviz verme taraftarı değilken size aynı özgürlüğü tanımıyor ve cümlelerine genellikle ‘<ı style="mso-bidi-font-style: normal">’Ama o benim, ben yaparım’’ gibi vurgularla başlıyorsa..

Sizin onun hoşlandığı detaylara son derece dikkat ettiğiniz ve oluşmaması için çaba sarf ettiğiniz halde, sizin hoşlanmadığınız detaylarla ilgili siz hep idare etmek zorunda kalıyorsanız..

Veee..

Ve tabii ki sorun yaşadığınız ve uzak kalmak zorunda kaldığınız dönemlerde, içinizi en çok acıtan detay, hatta yüreğinizi parçalayan size acı çektiren detay, onun sizin kadar acılanmadığı gerçeği ise…

Siz de acılanmaktan en kısa sürede vazgeçmeye çalışın derim ben! Çünkü yaşadığınız ve bir ilişki olduğunu sandığınız şey ‘’İlişki’’ değilmiş zaten! Ve sevgili çıplakmış!

Siz sadece duygusal bir mastürbasyon yapmaktaymışsınız!

Başkalarının ‘’Çıplakmış! Sevgili Çıplakmış!’’ diye bağırmasını beklemeden, siz elinizdeki o görünmeyen örtüyü hemen geri çekin olur mu?!!

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..