Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Duygusal seviyede ilişki kurmak

Duygusal seviyede ilişki kurmak
 

Birbirlerimizle ilişki kurmayı, bir diğerini dinlemeyi ve kendi aramızda anlamlı ve derin bir ilişki geliştirmeyi öğrenmek için, öncelikle kişiler arası ilişkilerin ne olduğunu anlamamız gerekir.

Derler ki eğer ortada bir çocuk yoksa, o bir aile değildir. İnsanlar ne için yaşar? Farz edin ki bugün bir çift birbirinden fiziksel olarak hoşlanıyor, birbirinden memnunlar, birlikte rahatlar. Şimdilik rahatlar… Çocuk bir şekilde ortak bir zemindir, onları birbirine bağlayan ortak bir şeydir.

Kişi, birisiyle bir ilişki kurmaya çalıştığı zaman, birbirlerinde ortak olarak neye sahip olduklarını, onları birbirine karşılıklı olarak neyin bağladığını açıkça görmelidir. Bu sadece bir bağlantı noktası değildir, ortak, duygusal, fiziksel, sosyal ve kültürel bir dünyadır. Orada sadece birbirine dokunmazlar, sanki birbiri üzerine örtüşürler.

Her birey bir “daire”yi temsil eder ve diğer bir kişinin “daire”siyle kesişebildiği ölçü, onların derin ve çok boyutlu bir ilişki kurma becerilerini tanımlar. Günümüzde öncelikle  anlamalıyız ki iki kişi arasındaki ilişki, bireysel dairelerin birbirine dokunmadığı şekildedir, çünkü kişilerin egoizmi en son haline gelmiştir. Dairem her neyi kapsıyorsa, diğer hiçbir daireye uymaz. Kendimi o kadar özel bir kişilik -  bir egoist – hissederim ki bir başkasını kendi ilgi alanları ve ihtiyaçları olan bir birey olarak algılayamam. Benim için, başka bir insan sadece bir tüketim nesnesidir. Eğer bu beni ilgilendirirse, onunla ilişkiye girerim, fakat ona bir insan gibi, kendi iç dünyası ve ilgi alanları olan bir birey gibi davranmam. Bir haz kaynağı olan bir tüketici olarak onunla etkileşim içinde olurum. İlişki bundan daha başka bir şey değildir. Birbirimizle bu şekilde iletişim kurarız. Bu şekil uygundur: Herkesin cep telefonu, bilgisayarı ve e-mail adresi vardır. Onların arkasına saklanırız ve böylece birbirimizden mutlak ayrılığımızı da saklarız.

Farklı toplulukların yavaş yavaş kaybolduğunu görüyoruz. Ekranlarımızın arkasına saklanıyoruz ve görünürde sosyalleşiyoruz. Bu arada kendimiz için, davranış ve kurallara dair yeni standartlar icat ediyoruz. Fakat bunların hepsi sanal olarak oluyor, diğer hiçbir daireyle duygusal olarak yan yana olmadan oluyor. Yeni bir dil icat ediyoruz, başka biçimlerin, başka kabukların arkasına saklanıyoruz, kendimizi gerçekte olduğumuzdan tamamen farklı şekilde internet ortamında sunuyoruz, kendi yüzümüz yerine semboller veya işaretler kullanıyoruz. Diğer bir deyişle, insanlar hiçbir koşulda kendilerini açığa çıkarmadan oynuyorlar. Egoizm buna eşlik ediyor, böylece kendini iyi ve rahat hissediyor. 

Ancak, esas önemsediğimiz nokta, insanların ortak bir şeye sahip olup almadıklarını ortaya çıkarmak olmalıdır, sadece iki insanınkini değil, herkesinkini. Çünkü farkında olsak da olmasak da, doğanın bizi ona doğru ittiği, bütünsel bir toplum söz konusudur. Ya acı çekme yoluyla ya da kendi gönüllü farkındalığımız yoluyla, ilerleyeceğiz. Hepimizin neyi ortak olarak paylaştığını açığa çıkardığımız zaman, duygusal seviyede ilişki kurabilir olacağız. Kendimizi birbirimizden saklamayacağız, aksine kendimizi açmaya çalışacağız. Herkes kendi içsel “ben”ini açığa çıkaracak ve onu dışsal olanın üzerine, bu imajın üzerine, isimlerin üzerine, mesleklerin ve her tür dışsal alışkanlıkların, geleneklerin, dilin ve her şeyin üzerine yerleştirecek. Kişinin duygusal dünyası, ona doğa tarafından verilen her zamanki fiziksel koşulun üzerine yükselecek. Kişinin geliştirmesi gereken şey budur.

Bunun olması için, insanların kendi aralarında birlik olması, kendi bireysel dairelerini üst üste koyması, tek bir mekanizma olacak şekilde birbirine bağlanması gerekir. Ancak o zaman insanlar robotlara dönüşmeyecektir. 

 
Toplam blog
: 78
: 427
Kayıt tarihi
: 01.11.11
 
 

Yaşam yolculuğu hepimizi farklı duraklarda indiriyor. Bu duraklara varmak için çeşitli eğitimler ..