Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '07

 
Kategori
Müzik
 

Düz dara yar; düz dara

Düz dara yar; düz dara
 

Düz dara yar; düz dara.

Yar zülüfün düz dara.

Doksan dokuz yaram var.

Sen açtırdın yüz yara.

Kıvır kıvır saçları, insanın ta içine işleyen bakışları, “izlemekten büyük keyif aldığım, haz duyduğum çakıl taşının etrafında halkalanan su misali” ustaca kullandığı sesiyle ruhumun tüm dengelerini alt üst eden, yerle bir eden Oğuz Aksaç son zamanlarda listeme eklediğim en favori isimlerimden. Bu ses dalga dalga yayılırken ruhumun derinliklerinde tasvir edilemeyecek bir acı gibi… bu nasıl bir türkü diyesim geliyor. Yapma, etme, söyleme diyesim geliyor.

Uy Aman Aman Aman/ Burası Adıyaman/ Alem Düşman Kesilir / Seni Sevdiğim Zaman.

Neyi anlatır bu sözler!

Bir yakarışı mı? Bir kaçışı mı? Bağrına taş basılan bir sevdayı mı? Yoksa sırf zarar görmesin diye sevdalısı, gönül sandıklarının en karanlık, en kuytu köşesine atılmış, saklanmış, hapsedilmiş ama uğruna hala ağlanan bir sevdamıdır bu? Bir zamanlar yavuklunun gözyaşlarıyla ıslanmış bir mendil ve mendilde sarılı iki parça saç teli de var mıdır acaba o mahzenlere atılmış sandığın içinde?

Düzdedir Yar Düzdedir. Yar Zülüfün Yüzdedir. Nice Güzeller Sevdim. Hala Gönlüm Sendedir.

Görülüyor ki; değil doksan dokuz kişi, yüz doksan dokuz kişi de olsa alamıyor hiç kimse bir diğerinin yerini. Nasıl alabilir ki zaten? Düşmüşse sevda yüreğin en derinine, gemiler çoktan demir almışsa limandan.

Bir bakıştır, bir gülüştür, bir dokunuştur sevda taklit edilemeyen. Her sevdanın bakışı, gülüşü, dokunuşu, kokusu farklıdır keza. Alıp yapıştıramazsınız onu bir başka sevdanın yüzüne. Eğreti durur, sırıtır bir başkasında. Bunu yapmaya çalışmak daha çok acıtır, daha çok kanatır aşığı devam ettikçe denemeler. İçinden çıkılmaz bir haldir yaşanan.

Uy Aman Aman Aman/ Burası Adıyaman/ Alem Düşman Kesilir/ Seni Sevdiğim Zaman.

İşte bir sevda masalı! Düşman olmasın diye elalem kaçılan, kaçıldıkça kaçılamayan, göçülemeyen, konaklanılamayan hiç sevdanın obasında aynı lezzette. Buram buram acı, buram buram yakarış, buram buram özlem kokan.

Dinleyen herkeste aynı etkiyi uyandırır, aynı acıyı çağrıştırır mı bilemem ama bu türkü eşittir tasvir edilemeyen bir acıyla özdeşleşerek beni yüreğimin en kuytusundan, en derininden, en kaçamadığım köşesinden vuruyor ve tartamıyorum, ölçemiyorum hangisi daha fazla acıyor acaba? Elalem düşman kesilmesin diye kaçan mı sevdalısından; yoksa sevdalısı mı?

Zira aynı sanatçının yeni albümünde yer alan “Dilim yaralı” parçası da sanki süre giden bir acının devamı gibi geldi bana.

Ben derdimi söyleyemem. Dilim yaralı, yaralı. Bülbülüm ağlar ötemem gülüm yaralı, yaralı. Aşk kitabını açamam. Akı karadan seçemem. Kanadım yok ki uçamam. Kolum yaralı, yaralı. Hüdayi’m gafletten uyan. Sensiz geçen ömür ziyan. Ruh bir ölü, vücut kovan. Balım yaralı, yaralı.

Her ne kadar pare pare etse de, aşkın o en derin acılarından tutam tutam ekse de yüreğime, son zamanlarda vazgeçemediklerimden olan Oğuz Aksaç’a başarılarının devamını diliyorum.

Eline, yüreğine, sesine, yorumuna gurban Oğuz Aksaç. Sen söyle biz dinlemeye devam edelim. Her ne kadar acıtsan da içimizi… Acı yakışır Anadolu insanına. Acıdıkça güzelleşiriz biz bilirsin.
 

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..