Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '19

 
Kategori
Dilbilim
 

Düzeltme İşareti Kalktı mı?

Dilimizde sorunlu konulardan birisi de düzeltme (uzatma, inceltme) işaretidir. Hangi sözcüklerde kullanılacak, hangilerinde kullanılmayacak ya da hiç mi kullanılmaması gerekiyor, bütün bunlar tartışma konusu olmuştur. Arapça ve Farsçadan alınan sözcükler yazılırken bazı ünlüleri uzun okumak, bazı sözcüklerdeki sesleri ince okumak için bu işaret kullanılır. Değişik zamanlarda hazırlanan yazım kılavuzlarında bu işaretin kullanımına yer verilirken bazı yazım kılavuzlarda farklılıklar görülmektedir.

Düzeltme işareti, alıntı sözcüklerde, uzun ünlüleri gösteren harflerin üzerine konmaz:adalet, ahlak, bela, evlat, idare, ilaç, imla, rica, şair, üşlup, vaka, rakım…TDK 1996 İmlâ Kılavuzu ’da; ahlâk, belâ, evlât, ilâç, imlâ, üslûp, vak’ a, biçiminde yazılmış. Bu sözcülerdeki düzeltme eki,2005 baskısında yoktur.2005 baskısında adı,Yazım Kılavuzu olarak değişmiştir.”Yazım” sözcüğü,”yaz” eylem kökünden “-im” ekiyle türemiş; Türkçe kaynaklı, Türkçe yazım kurallarına uygun bir sözcüktür; oysa “imlâ” Arapça kaynaklı bir sözcüktür.[1]

Türk Dil Kurumu’nun değişik dönemlerde değişik görüşteki kişiler tarafından yönetilmesinin sonucu olarak görülebileceği gibi dilde özleştirme taraftarı ve karşıtlarının mücadelesi olarak da algılanabilir. Eski kültür, dil özelliklerini ve sözcükleri yaşatmak isteyenler yazımda bu işareti kullanırken, özleştirmeciler yeni sözcükleri ve yeni yazım biçimlerini yeğlemişlerdir. Zaman zaman yaşanan tartışmalarda biri diğerini dili yok etmek ve yozlaştırmakla suçlarken özleştirmeciler de diğerlerini Osmanlıcayı yeniden diriltmekle ve gericilikle suçlamışlardır.

 Düzeltme işareti sadece dilimize yabancı dillerden giren sözcüklerin yazımında kullanılan bir işarettir. Uzunca yıllar kullanılan ve Türkçeleşmiş kabul edilen sözcüklerde bu işaret kullanılmalı mıdır? Kullanılmadığı durumlarda bir yazım ve anlatım bozukluğuna neden olabilir mi? Uzun yıllar yazı dili olarak kullanılan Türkçe, kullanıldığı devirler boyunca değişik dillerden etkilemiştir. Bunlardan en önemlileri Arapça ve Farsça’ dır. Bu dillerden dilimize giren pek çok sözcük vardır. Bu sözcükler kimi yazarlarca benimsenmiş, kullanılmıştır, kullanılmaktadır.

Öyleyse dilimizin zenginliği olarak kabul edilecek bu sözcüklerin Türkçe karşılıklarını bulmak için yeterli çaba gösterildiği söylenemez. Oysa dilbilimci Doğan Aksan’ın da dediği gibi Türkçe bir denizdir; derinliklerinde gün görmemiş inciler vardır. Bu incileri, gün yüzüne çıkarıp kullanırsak Türkçe zenginleşir. Yabancı kaynaklı sözcüklerin yazımı konusunda ikilemlere düşmeyiz. Türkçenin kaynaklarına inerek karşılıklarını bulamadığımız ya da türetemediğimiz sözcükleri de kendi dilimizin yazım kurallarına uydurmak ve bu şekilde kullanmak gerekmektedir. Dilimizdeki diğer sözcükler gibi bu sözcükler de zamanla ses ve şekil değişikliğine uğrayacak, yazım kuralları değişebilecektir. Onları dilimizden atmak ne kadar yanlış ise Arap veFars yazım kurallarına göre yazmakta ısrar etmek de o kadar yanlıştır. ( Sevgi Özel vd. Atatürk’ün Türk Dil Kurumu ve Sonrası, İstanbul, 1986, s. 241.) Düzeltme işaretinin zaman içerisinde değişikliğe uğraması, sonra da ortadan kalkması doğaldır. Dilimizi yabancı dillerin etkisinden korumak kadar, dilimize yabancı dillerden giren sözcüklerin yazımını bir sisteme bağlamak da önemlidir.

İmlâ Kılavuzu’nun 1942, 1948, 1956, 1957, 1960 ve 1962’de olmak üzere yedi baskısı yayımlanır (Yazım Kılavuzu 2005, II-III). Kılavuzun bu baskılarında yazım kurallarının çoğu değişmeden kullanılarak bir gelenek meydana getirilmiştir (İmlâ Kılavuzu 2000, VI).

1970 kılavuzu da düzeltme işaretinin kullanımıyla ilgili şu bilgiler yer almaktadır: “Yazımızda uzatma işaretini taşıyan sözcüklerin çoğu yabancıdır. Türkçede kullanılan Doğu ve Batı dillerinden gelme sözcüklerde Türkçenin ses yapısına uymayan özellikler vardır. Bunların hepsini yazımda göstermek gerekmez. Ancak kimi durumlarda düzeltme “ ^ ” işareti, sözcüğün okunuşuna yardım eder: (Yeni İmlâ Kılavuzu, Ankara, 1966, s. 33.)

Düzeltme işareti Türkçe olmayan sözcüklerde kullanılan bir işarettir. Bu işaret hem uzatma hem de inceltme görevinde kullanılır. İnceltme görevi sadece “g, k, l” ünsüzleri için; uzatma görevi de “a, i ve u” ünsüzleri için söz konusudur.

 İnceltme görevi ve uzatma görevlerini üstlenir

Bazı yabancı kelimelerde –Türkçede kalın ünlülerle birlikte kullanılmayan– ince ünsüzler (g, k, l) vardır. Bu ünsüzlerin ince olduğunu, yani ince okunmaları gerektiğini kendilerinden hemen sonra gelen kalın ünlülerin (a, u) üzerine düzeltme işareti koyarak anlarız. Bu ünsüzlerin ince okunmasının gereği asıllarının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir.

Eğer bu kelimelerden bazılarında düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka kelimelerle karıştırılabilir ve yanlış anlamlara yol açılabilir ki bu kelimelerin anlamları çok farklıdır: Hâlâ ile hala / Kâr ile kar…
âyan: ileri gelenler                          ayan: belli, açık                                       

âdet: gelenek, alışkanlık                  adet: sayı
yâr: sevgili                                       yar: uçurum
âlem: dünya, evren                          alem: bayrak
şûra: danışma kurulu                       şura: şu yer
hâlâ: şimdi                                       hala: babanın kız kardeşi

nâr: ateş                                            nar: bir meyve                                        

hâsıl: olan, ortaya çıkan                    hasıl: ekin                             

Düzeltme işaretinin kullanımıyla ilgili en geniş açıklamayı veren 1996 yılında yayınlanan imlâ kılavuzudur. Bu kılavuzda da“ ^ ” işaretinin kullanımıyla ilgili 1988 yılı kılavuzunun açıklamaları tekrarlandıktan sonra uzatma işaretinin kullanıldığı sözler dizini verilmiştir. Dizinde yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeler listelenmiştir

Yazılışları aynı, okunuşları ve anlamları farklı kelimler dizininden başka bir de nispet î’sinin kullanıldığı kelimeler liste hâlinde verilmiştir. Burada da nispet î’sinin belirtme durumu ve iyelik ekiyle karıştırılmaması için “ ^ ” işaretinin kullanıldığı belirtilmiştir. Bu listede de 441 kelime yer almaktadır. Bunlardan bazıları: abadî, bahrî, Celâlî, dairevî esasî, fağfurî, gümüşî, Habeşî, ırkî, illî, kısmî, limonî, mecburî, nihaî, örfî, samanî, şemsî Turanî, uzvî, ümmî, vahşî, yabanî, zührevî

Düzeltme İşareti (^) 

Türk Dil Kurumu 2005 yılında gözden geçirilmiş son basımını yaptığı Yazım Kılavuzu’nda düzeltme işaretinin geleneksel kullanımını daha önceki kılavuzları biraz daha sadeleştirerek kurala bağlanmıştır:

Düzeltme işaretinin   kullanılacağı yerler;

Batı dillerinden alınmış sözcüklerde kalın ünlüden sonra gelen l’yi ince olarak okumak için de kullanılmaz; çünkü bu sözcüklerin yabancı dillerdeki yazılışlarında da düzeltme işareti yoktur. Örnek: lahana, lamba, klasik, plan loca, lokal, alkol, kalsiyum billur, klakson, lakin lazım, reklam, selam, üslup...

.Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan sözcükleri ayırt etmek için, okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur: adem (yokluk), âdem (insan); adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak), âlem (dünya, evren); alim (her şeyi bilen), âlim (bilgin); aşık (eklem kemiği), âşık (vurgun, tutkun); hakim (hikmet sahibi), hâkim (yargıç); hal (pazar yeri), hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz); şura (şu yer), şûra (danışma kurulu).

 UYARI: Katil (< katl=""> öldürme) ve kadir (<>kadr = değer) sözcükleriyle karışma olasılığı olduğu hâlde katil (ka:til = öldüren) ve kadir (<>ka: dir = güçlü) sözcüklerin düzeltme işareti konmadan yazılması yaygınlaşmıştır.

Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım sözcük ve eklerle özel adlarda bulunan inceg, k ünsüzlerinden sonra gelen ave u ünlüleri üzerine konur: dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım, mahkûm, mekân, mezkûr, sükûn, sükût.

4.Kişi ve yer adlarında ince l ünsüzünden sonra gelen ave u ünlüleri de düzeltme işareti ile yazılır: Halûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki. Nigâr

5.Nispet isinin belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır. Böylece (Türk) askeri veaskerî (okul), (İslam) dini vedinî (bilgiler), (fizik) ilmi ve ilmî (tartışmalar), (Atatürk’ün) resmi ve resmî (kuruluşlar) gibi anlamları farklı kelimelerin karıştırılması da önlenmiş olur.

     6.Nispet isi alan sözcüklere Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır:  millîleştirmek, millîlik, resmîleştirmek, resmîlik(TDK 2005 baskısı, s.6,7)(TDK 2005 baskısı, s.6,7)[i]

2019 Yazım kurallarını, TDK’a sitesine girildiğinde, görebiliyorsunuz. Peki, TDK’a sitesine giremeyenler ne yapacak? Değişik kurumların Yazım Kılavuzu’nu kullanmak zorunda kalacaklar.O zaman da yazımda birliktelik bozulacak. Yazımda birlikteliğin bozulması, Türkçenin de bozulmasına neden olmaz mı?[ii]

 


[1] Arapça mlw kökünden gelen imla   "dikte etme, yazı yazdırma" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Aramice/Süryanice mle ??  "1. dolu, 2. herekeli yani sesli harfleri bildiren noktaları doldurulmuş yazı" sözcüğünün if?al vezni (IV) mastarı olabilir; ancak bu kesin değildir. Bu sözcük Aramice /Süryanice  #mly ???  "doldurma" kökünden türetilmiştir.

 


[ii]Türk Dil Kurumu TDK ’nın 2018’den önceki  Başkanı Prof. Dr. Mustara Sinan Kaçalin imla kılavuzunun artık miadını doldurduğunu belirtti. Kaçalin, imla kılavuzunun kaldırılacağını açıkladı. İmla kılavuzundaki bilgilerin sözlüğe de ekleneceğini ifade eden Kaçalin neden kılavuzun miadını doldurduğu konusuna da açıklık getirdi.

TDK imla kılavuzu neden kaldırılıyor?

Daha önce güncellenen ilkokul sözlüğünün bu yıl yeniden güncellendiğini ve sözlükte 12 bin kelimenin olduğu belirtildi. İlkokul sözlüğü ve imla kılavuzunun gözden geçirildiği belirtildi. Sözlüklerde artık kullanılmayan ve hayatımıza yeni giren sözcüklerin bulunduğu yer aldı.

Örnek olarak pullu posta, yıldırım telgraf'ın artık olmadığını bunun da sözlükte olmasının anlamı bulunmadığını belirtti. Öğrencilerin hayatına giren yeni kelimeler eklendi. Örneğin flash bellek, taşınır hafıza gibi kelimelerin sözlükte yer alması gerektiğini belirten Kaçalin tek bir sözlüğün olması gerektiğini açıkladı

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..