Düzensiz yapılaşma şehrin plansız olmasından değil birilerinin planının sizin planınıza uymamasından

Yani şu İstanbul Allah aşkına böyle planlanmış olabilir mi? Dereler, tepeler, vadiler… Nerede boşluk bulunduysa oraya ev yapılmış. Önce evler yapılmış, mahalleler kurulmuş sonra buranın bir yola sokağa caddeye ihtiyacı var deyip yapmışlar.

Dosdoğru gidebilecek cadde bakıyorsun bir yerde bükülmüş. Niye, önüne dağ ya da kaya mı geldi? Cadde bu ya, dağlarda bile dümdüz gidiyorken burada neden kıvrılmış ki… Kıvrılır ağam kıvrılır; önünde dağ yoktur, kaya yoktur ama birilerinin dağ gibi kaya gibi menfaati vardır.

Bir cadde ya da sokak birilerinin evine işyerine dokunmayalım diye bura yerine şuradan gider mi? Dahası dümdüz giderken nasıl sebepsiz yere bükülür. Yeri geldi mi benim mezarımın üzerinden bile geçiriyorsun!

Yetkililer şehir planlarını kesin o bölgedeki belli kimselerin yerleşim durumlarını inceleyerek yapıyorlar “Bak şuradan yol geçireceğiz ama orada …’nın şeyi var” Hani şimdi sözde kontrol geldi, değişen hiçbir şey yok.

Vatandaş diyor ki bu şehrin caddeleri sokakları niye eğri büğrü.  Arabayla giderken bile dans ediyoruz, içimiz dışımıza çıkıyor. Bir tek otobanlar düz gidiyor.

“Bunları söylüyorsun ya ispatın var mı?” İspatı caddeler, sokaklar. Bu durumu savunmak da kolay “Eskiden öyle gelmiş” Öyle ya bu caddeler sokaklar sanki beş yüz yıllık. Çoğu ben İstanbul’a geldiğimde bile yoktu. Ne etsin, nereden geçirsin, gelen yapmış giden yapmış, her taraf ev dolmuş, boş bulduğu yere çizmiş.