Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Düziçililer olarak Van Depreminden öğreneceklerimiz var

Düziçililer olarak Van Depreminden öğreneceklerimiz var
 

Van Depremi sırasında çöken çok katlı bir binadaki kurtarma çalışması(Alıntıdır)


Van çevresinde meydana gelen deprem hepimizi üzdü. Yüreklerimiz yandı. Bildiğimiz gibi (25) saniyelik  (7.2) şiddetindeki deprem yörede özellikle Erciş, Van kent merkezleri ile yirmi beş köyü vurdu. Bir anda caddeler, sokaklar ve yollar boyunca can pazarı yaşanmış.

Herkes büyük bir korku ile bulundukları yerden kaçarak ölmekten kurtulmuş. Ancak ne kadar acıdır ki kimileri oracıkta, bulundukları yerde ruhlarını teslim etmiş. Yıkıntılar içindeki Ercişliler ile Vanlılar yanında çevredeki köylülerimizin gözleri yaşlı. 

Bugüne kadar yaklaşık beş yüz (500) kişi aramızdan ayrılmış bulunuyor. Bin üç yüzün üstünde (1.302) de yaralı var. Yıkılan ve hasar gören konut sayısı ise iki bin üç yüz (2.300).

Kurtarma ekiplerince çöken binalardan kurtarılanlar ise hepimizi sevindiriyor. Van çevresindeki yüzlerce aile için olduğu gibi yörede görevli otuz öğretmenin de evlerine onulmaz ateşler düştü. Eğer deprem Pazar günü değil de bir başka gün olsa imiş kim bilir durumumuz nasıl olurdu?

Çökük altında kalanları kurtarmak için herkes birbirlerine yardım etmek için çırpınıyor. Bazı olumsuz durumlar ile kuşkulu durumlar yaşanmış olsa bile yardım seferberliği günden güne yaygınlaşıyor. Her türlü tasada, sevinçte, düğünde, cenazede ve yardımlaşmada birlikte olmanın gerektiğine inandığımız için millet olarak bir kez daha kenetlendik birbirimize. Bu depremde ölenlere rahmet, geride kalanlara ise sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Deprem değil bina öldürür

Gösterişli, birbirinden güzel ve çok renkli binalar yapabiliyoruz. Ancak bir bölümünün depremler karşısında dayanıklı olup olmadıkları kuşkulu. Atalarımızın deyişi ile: Dışı seni yakar içi beni, türünden yakınmalarımız var.

Van Depremi ile de bir kez daha anlaşıldı ki ‘deprem değil bina öldürüyor’ insanımızı. Zemin incelemesi yanında Yapı Denetimi ile Belediye Denetimi de gerektiği gibi yapılamayınca başımıza gelen her deprem felaketinde ölü sayısı arttıkça artıyor. ABD ile Japonya gibi gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında bu alandaki açmazlarımız bir bir ortaya çıkıyor.

Binalar her ne hikmet ise sağlam yapılamıyor. Kara düzen yapılan işlerin sonu böyle olur. Bu durumun özellikle resmi yapılarda da görülmesi bazı kuşkuları artırıyor. Her iki kesim için de gerekli özeni göstermedikleri ve bazı duygusal durumlara teslim oldukları için: Yazıklar olsun, diyorum. Çünkü mimarlık ve mühendislik kuralları gerektiği gibi yerine getiriliyor. Bu konuda müteaahitler ile ustaların kendi başına buyruk olmaları ise başlı başına bir sorun olsa gerek. Bana göre kokuşma da bu aşamada başlıyor.

Bu durum benim gözlemlerime göre Düziçi'ndeki yapılaşma için de geçerli. Çünkü Düziçi de 'birinci derecede deprem bölgesi' içerisinde yer almaktadır. Umarım Düziçi Kaymakamlığı ile Düziçi Belediyesi olası bir deprem için hazırlıklıdır.

Kaldı ki yetkili mimar ve mühendislerin elinden çıkan projelerin gerektiği gibi uygulandığından kuşkuluyum ben. Ayrıca bir proje için ödenmesi gereken bedellerin yaklaşık beş bin (5.000) TL'na ulaşması kaçak yapılaşmayı da kamçılıyor bence. Bu konuda gerekenler yapılmaz ve gerekli denetimler de savsaklanır ise olası bir depremde bırakınız eski evleri, yeni yapılanların bile ne duruma düşeceğini kestirmek şimdilik çok zor.

Her deprem bizim için bin bir ders olmalı

Depremler elbette yaşadığımız topraklara bağlı oluşumuzu da içeren bir kaderdir.

Gerekli tedbirler alınmadığı zaman deprem özellikle içinde bulunulan yerlerde kısa süreli öldürücü bir darbedir. Düziçi'nde yaklaşık iki bin (2000) yıl önce kurulmuş olan İrenopolis adlı kentin de büyük bir deprem ile 'harap' olduğunu tahmin edebiliriz.

Van Depremi sonucu yıkılan binalarda malzemelerin gerektiği gibi kullanılmadığı ve birinde de izinsiz tadilatlar yapıldığı ortaya çıkmış bulunuyor. Sanırım Düziçi'nde bazı konutlar için bir an önce 'güçlendirme' yapılması gerekmektedir.

Konut yapımı için yürürlükteki mevzuatın karmaşıklığı ve pahalılığı göz önüne alındığında bu yasama döneminde TBMM’ne çok büyük görevler düşmektedir. Ayrıca hiç bir insanın hayatı kendinden menkul hiç bir bürokratik işlemin savsaklanmasına ve kimi cezalar yanında kimi kesimlerin korunması için sorunların geçiştirilmesine feda edilemez. 

Bana göre bu konulardaki cezalar mümkün olduğu kadar artırılmalıdır. Bir konutu noksan malzeme kullanarak yükseltmek, bile bile adam öldürmek değil midir? Kısaca bir konut yapımına imza atan herkesin tek tek sorumlu olduğu, kanunlardan da kaçamayacakları bir kez daha vurgulanmalıdır. Umarım Van depremi de diğer depremler gibi bize nice dersler öğretmiş olacaktır.

Yaşanılabilecek depremlerde en az can ve mal kaybı hepimizin ortak dileğidir. Bu konuda TBMM ile uygulayıcı yetkililere ve adalete çok büyük görevler düşmektedir.

Ankara 26 Ekim 2011

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..